AB’nin geleceği ve Türkiye
Bu nedenle, kendi gençliğinin eğitim ve iş fırsatlarına yönelik işbirliği beklentilerini havada bırakmamak adına, İngiltere Başbakanı Johnson, Brexit sonrasında, Almanların kripto cihazı Enigma'nın şifre kodlarını çözen İngiliz bilim adamı Alan Turing'in adını taşıyan yeni bir program oluşturacaklarını ifade etti. Neticede, pek çok nedene bağlı olarak, bilhassa da Anglo- Sakson kardeşi ABD'nin de telkinleriyle, Birleşik Krallık gelecek 25 yılda yeniden şekillenecek küresel ekonomi- politikte alacağı pozisyonu AB'den bağımsız oluşturma kararı aldı. Bu durum, Avrupa Birliği projesinin mimarı ve lideri konumunda olan Almanya ve Fransa açısından, AB'nin geleceği için 'heyecan verici', 'cesaretlendirici' ve 'meydan okuyan' yeni bir yol haritası oluşturma, yeni bir ufuk çizme sorumluluğu getiriyor.
AB açısından en önemli sorunlardan birisini nüfus kaybı oluşturmakta. AB'nin nüfus artışı tümüyle durduğu gibi, BM raporları 2015 ile 2030 arası 4 ile 12 milyon arası bir nüfus kaybıyla, nüfusun 734 ile 726 milyon arası bir seviyeye gerileyebileceğine işaret ediyor. Oysa, Türkiye'nin AB'ye üyeliği, tersine AB'nin toplam nüfusunu 742 milyona taşıyabilir. Doğu ve Güney Doğu Asya'nın dünya ekonomisindeki yükselişinde 'üretken nüfus'un etkisi dikkate alındığında, AB'nin geleceği açısından, arz ve talep güvenliğinin sağlanmasında 'üretken nüfus'un önemi vazgeçilmez olacak. AB'nin geleceği açısından, Türkiye hariç gelişen Avrupa ülkeleri 185 milyon olan toplam nüfusun yüzde 55'ini 2100 yılına kadar kaybederek, 83 milyona gerileyecekler.
Avrupa Birliği'nin Asya'nın artışını sürdürecek 'rekabet' baskısını dengeleyebilmesi adına, savunma ve enerji gibi stratejik ve vazgeçilmez sektörlerin yanı sıra, Türkiye'nin 'güvenilir liman üretici ülke' imkan ve kabiliyetlerine otomotiv, tekstil, metal, petro- kimya, dayanıklı tüketim ürünleri, yapı malzemeleri, akıllı cihazlar, tarım ve gıda gibi sektörlerde de şiddetle ihtiyacı olacak. Yaşlı bakımı ve sağlık alanında Türkiye'nin dünyanın en başarılı ülkeleri arasında yer almasını, hizmetler sektöründeki 'rakipsizliğimizi' saymıyorum bile. AB'nin geleceği açısından 'pozitif ajanda' oluşturma ihtiyacı, pek çok alanda AB ile Türkiye'nin kesişmesini gerektiriyor.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'ın değerlendirmeleri de, AB-Türkiye Dostluk Grubu Başkanı Ryszard Czarneck'ın açıklamaları da, enerjinin Türkiye ile AB arasında 'pozitif gündem' oluşturmaya odaklanması gerektiğini belirtiyorlar. Avrupa'nın saygın siyasetçileri ise, bu yönde ilk yapıcı adımın AB kanadından gelmesi gerektiğini belirtmekteler. 2021'i Türkiye ve AB açısından 'ortak gündem' oluşturmaya yoğunlaştırmak, Avrupa'nın geleceğini değiştirecek sonuçlara pozitif katkı sağlayacaktır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)