Rekabetin geleceği ve AB için zor tercihler
ABD, 75 yıl önce inşasına liderlik ettiği, yakın döneme kadar 'en etkili' aktör konumunda olduğu küresel ekonomi- politik sisteme, bilhassa Başkan Trump döneminde 'en fazla zararı veren' aktör konumuna dönüştü. Adeta, eskisi kadar etkin olamamanın getirdiği kızgınlıkla, bile bile zarar verir gibi. Avrupa Birliği (AB) ise, Merkel'in çabalarına rağmen, Sarkozy ve Macron döneminde Almanya'yı yalnız bırakan 'Amerikancı' tavırla, AB'nin ABD'nin, ağırlıklı olarak son 4 yılda, küresel sistemde sebep olduğu tahribatı sınırlama, engelleme boyutunda kendisinden beklenen varlığı gösteremedi.
Oysa, Asya-Pasifik cephesinde zihinler hayli berrak. Küresel ticarette, teknoloji alanında, ekonomik işbirliğinde gücünün arttığının ve etki alanının genişlediğinin fazlasıyla farkında olan Asya-Pasifik, en son, Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) projesiyle, küresel ekonominin neredeyse üçte birini kapsayan 15 ülkenin birlikteliğiyle dünyanın en büyük ticaret bloğunu oluşturdu. Ne tuhaftır ki, Çin'in bu derece kapsamlı bir anlaşmayla bölgede artan nüfuzunu engellemek isteyen ABD'nin, kendi operasyonlarını, kendi atılımlarını bizzat kendisinin heder ettiği bir ortamda. Obama'nın Trans-Pasifik Ortaklığı'nı (TPP) bizzat Trump'ın rafa kaldırmasıyla.
AB açısından, bundan sonraki küresel sınav, meydan okuma çok daha kapsamlı, ağır bir mücadeleyi gerektiriyor. Bu mücadele, AB açısından, nüfus gücü, işgücü, üretim gücü, ticaret gücü gerektirmekte. Hareket kabiliyeti yüksek, teknolojisini geliştirme becerisi yüksek stratejik ortaklara her zamankinden fazla ihtiyacı var. Bu durum, 2004'den beri AB'ye tam üye adayı olan Türkiye'nin değerini bir kat daha arttırıyor. Ne nüfusuyla, ne teknoloji üretememesiyle, ne küresel tedarik zincirinde en ufak bir rolü olmamasıyla Avrupa'ya yükselen yeni 'küresel meydan okuma'da en ufak katkısı olmayacak bir Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'. 'Rotasını şaşırmış' bir Fransa.
Bu ülkelerin şımarıklarına boyun eğen bir AB, 'kapsayıcı' ve 'güçlendirilmiş' bir 'bölgesel işbirliği'nden her geçen gün uzaklaşmakta. Siyasi yaşamında emekliliğe hazırlanan Merkel'in Almanya'sının bu tabloya seyirci kalması AB açısından düşündürücü. Türkiye'nin yeni 'küresel meydan okuma'da AB'ne sağlayacağı fırsatları, imkan ve kabiliyetleri AB'nin iyi okuması ve yakalaması gerekiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)