Doğu Akdeniz ve Kafkasya
Öncelikle, Ermenistan'ın son dönemde Azerbaycan'a yönelik tehditlerini tırmandırması, Rusya, İran, Fransa denkleminde, Türkiye ile 'Suriye', 'Doğu Akdeniz', 'Libya' denkleminde yürütülen geniş kapsamlı müzakerelerde, Türkiye'nin büyük bir 'diplomatik beceri'yle yürüttüğü süreçte, 'Kafkasya'da yeni bir cephe açarak, Türkiye'nin konsantrasyonunu, kararlılığını zayıflatmaya yönelik bir taktik adım olasılığını güçlendiriyor. İkinci bir husus, Irak'taki PKK'ların Ermenistan'a yts olarak kaydırılmaları.
Ermenistan'ın bu yönde bir adımı iki sonuca hizmet etme olasılığı taşıyor. Birincisi, Barzani yönetiminin Irak'ın kuzeyinde otoritesini sağlamlaştırması. Bu ABD ve İsrail'in tercih edeceği bir gelişmedir. İkincisi ise, PKK'lardan oluşacak yts aracılığı ile, Azerbaycan'ın içlerine 'istikrarsızlaştırma' amaçlı terör eylemleri; bilhassa Bakü-Tiflis-Ceyhan ve TANAP gibi kritik önemdeki boru hatlarına yönelik, Türkiye'nin küresel ve bölgesel enerji oyununda ağırlığını arttıran projelere yönelik olası saldırılar hedefleniyor olabilir. Çünkü, Rusya ve İran da Türkiye'nin bölgesel enerji rekabetinde elinin güçlenmesini istemez. Bu nedenle, PKK'nın başını ezen Türkiye'nin Azerbaycan'a bu alanda da destek vermesi hayati önem taşıyacak.
Çünkü, Türkiye'nin ilki Sakarya Havzası'nda tespit edilmiş olan 32 milyar metreküplük 'dev keşfi' Karadeniz ve Doğu Akdeniz'de yeni gaz ve petrol yatağı keşifleriyle daha da zenginleştirmesi ve bölgesel enerji rekabetindeki konumunu iyice perçinlemesi halinde, Türkiye'nin 'Bölgesel Doğalgaz Borsası' ile Avrasya'nın ve Doğu Akdeniz'in önde gelen 'doğal gaz arz ve fiyat güvenliği ülkesi' konumuna yükselmesi, ne ABD'nin, ne Fransa'nın, ne İran'ın, ne de Rusya'nın isteyeceği bir gelişme değil. Burada, Ermenistan'ı ve PKK'yı 'devşirme' tehdit noktası, 'vesayet savaşları'nın manivelası yapma noktasında Rusya ve İran'ın 'olası' arayışları ise, bizzat iki ülkenin Türkiye ile ilişkilerinde 'kendi topuklarına kurşun sıkmaları' anlamına geliyor.
Çünkü, Rusya ve İran'ın Türkiye ile ilişkilerinde, Suriye, Doğu Akdeniz, Libya gibi başlıklarda yaşadıkları çelişkiler ve bu çelişkilere bağlı olarak 'göz yumdukları' gerginlikler, esasen bir başka cephede, ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve geniş manada NATO'nun 'Astana Süreci'nden duydukları rahatsızlık boyutunda, ekmeklerine yağ sürülmesi anlamına gelecektir. ABD başkanlık seçimleri ve Doğu Akdeniz gerginliğinden yararlanacağını umut ederek saldırgan tutumunu tırmandıran Ermenistan ise, hiç şüphesiz, 'Tek Millet, İki Devlet' Türkiye-Azerbaycan kardeşliği ile en ağır tokadı yemeğe mahkumdur.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)