‘2. Faz’ın özü ‘istikrar’
Şu ana analiz edilen makro tablo, küresel virüs salgınında '2. Dalga' olması halinde dahi, ülkelerin neredeyse tümünün 1. Faz'daki kadar ekonomik aktiviteyi ve günlük hayatı aynı ölçüde durdurmalarının neredeyse 'imkansız' olduğuna işaret ediyor.
Dünya nüfusunun 15 yaş ve üstü 'çalışabilir nüfus' olarak kabul edilen büyüklüğü 5,7 milyar insan. Bunun sadece 3,3 milyarlık bölümü küresel ölçekte çalışma hayatına dahil durumda. Ve, ne yazık ki, 2020 sonunda küresel ölçekte işsizliğin 200 milyonu aşmasından endişe ediliyor. 3,3 milyar insanın 165 milyonu geçici işlerde çalışmakta. Yine, 3,3 milyar istihdamın yüzde 53'ü bir maaş ve ücrete bağlı, yüzde 11'i ise aile işinde çalışıyor ve yüzde 61'i informel çalışıyor.
Bu temel tablodan ve gerçeklerden hareketle, küresel virüs salgınında 2. bir dalga olsa da, ne ABD'nin, ne Hindistan'ın, ne İtalya'nın, ne Çin'in, kimsenin ekonomik aktiviteyi tümüyle durduracak bir 'karantina' tedbiri alması mümkün değil. Formel çalışan iş gücünde, 'beyaz yakalı' iş gücü tarafından yürütülen iş süreçlerinde 'dijitalleşme' katlanarak devam ederken, 'mavi yakalı' iş gücü için her türlü sağlık tedbiri alınarak, tarımda ve imalat sanayinde 'üretim'in 'istikrar'lı bir şekilde devam etmesine özen gösterilecek. Bu noktada, ülkelerin tümünde 'günlük yevmiye' ile çalışılan sektör ve alanlarda, bir kez daha işleri durdurmanın mümkün olmadığının herkes farkında.
Çünkü, 'fiyat istikrarı' ve 'finansal istikrar'ı koruyabilmek adına, mal ve hizmet üretiminin aksamadan devam etmesinin sağlanması ve firmaların ekonomik aktivitelerinden kazandıklarıyla, cirolarından elde edecekleri kaynakla 'finansal yükümlülükler'ini yerine getirmeleri gerekecek. Önümüzdeki sonbaharda 2. dalga olması halinde, pek çok sektör ve alanda ekonomik ve ticari faaliyetleri yeniden durdurmanın olası sosyo-ekonomik sonuçları hiç bir ülke açısından 'yönetilebilir' gözükmüyor. Bu nedenle, dünyanın her yerinde ülkeler 'maske', 'sosyal mesafe' ve 'temel hijyen kuralları' ile, 'Kovid-19'la yaşamayı ve bulaşıcılığını 'bireysel tedbirler'le engellemeyi benimsetmeyi sürdürecekler.
Bundan sonra, eğitim alanının 'önemli' bir bölümünde, iş yaşamının 'anlamlı' bir bölümünde 'dijital' transformasyonun 'olağanüstü' hız kazandığı, Türkiye gibi küresel üretimde 'güçlü' pozisyonu olan ülkelerin 'küresel tedarik zinciri'ndeki konumlarının katlanarak önem kazandığı, ülkelerin 2022 yılına kadar, 'iddialı büyüme'den çok, ekonomilerini 'istikrar'a kavuşturmaya, 'istikrar'ı korumaya ağırlık verdikleri bir dönem geçireceğiz.
Yeni 'fırsat pencereleri' oluşturan ülkeler ise fark yaratacaklar.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)