'Kovid-19' küresel virüs salgını, 5 milyar insanı ve 300 milyonun üzerinde işletmeyi derinden etkileyen gelişmeler sebep oldu; olmaya da devam ediyor. Mevcut tablo, ülkeler açısından tedarik mekanizmalarının, ticari bağlantıların ve ihtiyaçların giderilmesine yönelik 'döngü'lerin de gözden geçirilmesini tetiklemiş durumda. Bu durum, bir kez daha 'döngüsel ekonomi'yi popüler hale getirmiş gözüküyor. 'Döngüsel ekonomi'nin özünü, dünya ekonomisi için ciddi etkilerini gözlemlediğimiz çevre ve iklim değişikliğinin önceliklendirdiği 'dairesellik ilkeleri' oluşturmakta.
İnsanoğlunun ihtiyaçlarını gidermek amacıyla üretilen malların sadece tasarım aşaması, yani malzeme ve ürünlerle sınırlı kalmayıp; üretim ve hizmet sunumuna yönelik tüm çözüm süreçlerini de kapsamakta. Döngüsel ekonominin temel ilkesi, üretim için gereken hammadde ve kaynakları sürekli olarak doğal çevreden çekerek, yeryüzündeki kaynakları ürkütücü bir yoğunlukla tüketmek yerine, hammaddeleri ekonomik döngünün içinden, geri dönüşüm metotlarıyla temin ederek, ekonominin yaşam döngülerini uzatmak ve 'sıfır atık'ilkesini temel alan bir yapı oluşturmak.
Bu konu, Avrupa Birliği'nin bir numaralı gündem maddesi haline getirdiği 'Yeşil Düzen' açısından da hayati önem taşıyor. Yaşanan bunca küresel kriz sonrasında, Türkiye Ekonomisi'nin bağışıklık sistemini daha da güçlendirmeye odaklandığımız; bu amaçla 2. ve 3. nesil reformları tartıştığımız, önceliklendirdiğimiz bir konjonktürde, ihracatımızınsürdürülebilirliği ve etkin kaynak kullanımı açısından, Türkiye'nin ithalata bağımlılığını radikal bir şekilde azaltacak adımlar açısından 'döngüsel ekonomi'yi radarımıza almamız gerekiyor.
Döngüsel ekonomi, bir paradigma değişikliği olarak, değer zincirindeki süreçlerin etkinliğinin ve verimliliğinin artırmasına; gereksiz tüketimin ve kaynakların doğadan aşırı çıkarılması ihtiyacının azaltmasını sağlayan bir yaklaşım olarak karşımıza çıkıyor. Doğal kaynaklara duyulan gereksinimin azalması, insanoğlunun günlük faaliyetlerinin çevre üzerindeki etkilerini de azaltmakta. Ki, son küresel virüs salgını bunun gerekliliğini bir kez daha gözler önüne serdi. 'Dünya' denilen gezegendeki varlığımızı 'sonsuz' kılmak, bu yönde bir paradigma değişikliği, hayatın ve üretimin tüm aşamalarını 'yeniden kullanım'a yönelik olarak tasarlamayı da gerektiriyor ve 'paylaşımekonomisi' yaklaşımını da öne çıkarıyor.
Öncelikle şehirlerin ve tüm yerleşim birimlerinin, 'akıllı yaşam'; 'akıllışehir' teknolojileriyle donatılmasını; üretim ve yaşam süreçlerinin buna göre iç içe tasarlanmasını da gerektirmekte. Dünyadaki sınırlı kaynakların bugünkü anlayışla 'yetmeyeceği' kaygısından hareketle, 'uzay madenciliği'yle uzayda yeni kaynaklara adeta 'saldırma'nın maliyeti ile, 'döngüsel ekonomi'nin sağlayacağı imkanlar karşılaştırıldığında, 'akıl' ve 'mantık' insanoğlunun 'yanlış' yoldan bir an önce dönmesini gerektiriyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.