Ve, yeni 'Soğuk Savaş' başladı
Okuyucularımıza iyi bayramlar dilerim. Bayramı huzur içinde geçirmeyi temenni ederken, dünyanı güç merkezlerinin aralarındaki jeopolitik ve ekonomipolitik gerginlik aralıksız tırmanmaya devam ediyor. ABD ile Çin arasında son bir kaç yıldır, bilhassa Donald Trump başkan olduğundan bu yana aralıksız tırmanan gerginlik süreci için, yeni bir aşamaya geçiyor. Hoş, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin dünkü açıklamaları doğrultusunda, resmen ifade edilen 'yeni' Soğuk Savaş' tanımını Sabah'taki köşemde 13 Şubat 2017 pazartesi günkü yazımda "Soğuk Savaş 2.0 başlıyor" başlığıyla kaleme almıştım.
Yi, ABD'de bazı siyasi güçlerin Çin-ABD ilişkilerini rehin alarak iki ülkeyi yeni bir Soğuk Savaş'a doğru ittiğinin dikkatlerini çektiğini belirtti. Burada her iki ülke açısından da, yeni bir soğuk savaş sürecinin birlikte tırmandırıldığı ifade edilebilir. Çünkü, ABD ne kadar 'soğuk savaş mekanizması'nı kullanmaya her zaman meyilli bir ülke olsa da, Çin de, bugün önemli bir 'güç merkezi' olmasının en önemli aktörlerinden birisi olan Deng Şiaoping'in 'mirası'na 'sırtını dönen' bir 'emperyal' tavır içerisine girerek, ABD'nin 'değirmenine su taşımak' adına, 'kurucu felsefe'den uzaklaşmış görüntüsünü daha fazla verir olmuş durumda.
Afrika başta olmak üzere; dünyanın her yerinde şirket, liman, maden, tarım arazisi satın alma hamlelerindeki 'agresif' tutumuyla, ülkelere alt yapı yapma karşılığında, bu ülkelere 'imzalattırdığı' uzun vadeli anlaşmalarla kontrolüne aldığı yer altı ve yer üstü zenginliklerinde yönelik 'açgözlü koleksiyoner' görüntüsü ile, bir 'Halk Cumhuriyeti' olduğunu unutturan, bir 'sömürgeci devlet' algısını pekiştiren bir süreci tetikledi. Bu nedenle, Çin'in bugünkü yönetiminin Deng Şiaoping'in 'mirası'nı yeniden önceliklendirerek, son 10-15 yıl için geriye dönüp, yaptıklarının muhasebesini gözden geçirmesi gerekiyor.
Çin için ABD 'küresel istikrarsızlık' unsuruysa, 'düşmanca tavırlar'ın merkeziyse, o zaman aynaya baktığında giderek eleştirdiği ülkenin 'hegemon' tavır ve üslubunu tekrarlamaya başlamış bir ülkeyi göreceği gerçeği ile yüzleşmesi gerekiyor. Nisan 1974'de, Birleşmiş Milletler'de bir konuşma yapan Deng şu mesajı verir: "Eğer Çin bir gün rengini değiştirirse ve bir 'süpergüç'e dönüşmeye kalkarsa, dünyanın başına tiran kesilmeye kalkarsa, dünya vatandaşları, Çin Halkı'yla birlikte Çin'in 'sosyal-emperyalizm'ine karşı çıkmalıdır." Çin'i bugünlere taşıyan Deng Şiaoping'in '2. Devrimi' bugün nerede?
Çin'in 'batıcı' bir 'emperyalizm'e kendini kaptırması, Hong Kong'da 'ulusal güvenlik yasa tasarısı' konusunda ısrarcı olması, sadece kendisini '2. Soğuk Savaş' dönemine çekmek isteyen ABD'nin işine gelir. Çin, 'yumuşak karın' olarak gördüğü tüm meselelerden, 'Milli Egemenliğe' dayalı yeni bir 'yükseliş' ve 'rotalanma' sürecine giren Hindistan ve Türkiye ile işbirliğini arttırarak sıyrılabilir. Aksi durumda, giderek daha 'emperyalist' algılanan bir Çin, korkarım kendi kendine 'girdap'a düşecek.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)