‘Anlamsız macera’lardan ‘acı gerçek’lere
Küresel virüs salgının dünya ekonomisinde en ağır etkisinin görüldüğü geçtiğimiz nisan ayında yaşanan talep gerilemesi ise, son 25 yılın en ağır düşüşü olarak, günlük 29 milyon varil seviyesinde hesaplandı ve ABD Batı Teksas ham petrol fiyatı eksi 54 doları dahi gördü. Brent petrolün fiyatı ise, bir ara 10 doların altını dahi görecekmiş gibi endişeye sebep oldu. Açıkçası, OPEC ve OPEC dışı üretici olarak Rusya'nın günlük üretimi 10 milyon varil kısma kararı da bir çözüm üretemedi.
Petrol fiyatlarındaki bu tarihi çöküş öncesi adeta 'yumruklaşma' noktasına gelerek, petrol fiyatlarında 'Rus Ruleti' oynamaya kalkan Suudi Arabistan ve Rusya, çabuk pişman olarak kabuklarına çekilmiş durumdalar. Birlikte alınan kısıntının yetmeyeceğini fark eden Suudi Arabistan, daha ilk çeyrekte bile Aramco'nun karındaki yüzde 25'lik erimeyi de dikkate alarak, 1 Haziran'dan itibaren günlük üretimini 1 milyon varil daha kısacak. Petrol gelirindeki 34 milyar dolar azalmaya karşılık, ilk çeyrekte 9, yıl sonunda 50 milyar dolar açık verecek bütçe nedeniyle, 2 yıl önce ilk kez konan KDV oranı 1 Temmuz'dan itibaren yüzde 5'ten yüzde 15'e çıkacak. Geçim ödenekleri ise, 1 Haziran'dan itibaren durdurulacak.
26 milyar doları aşan kemer sıkma tedbirleri, Aramco'dan elde edilen halka arz gelirine eşit ve Suudi Arabistan'ın pek çok iddialı projesinde de ertelemeye sebep olacak. Ekonomileri bu derece petrol gelirine bağımlı Körfez ülkelerinin, üzücüdür ki, bir kaç yıldır Türkiye'ye karşı tırmandırmakta oldukları 'düşmanca' tavırlar, Libya başta olmak üzere, Afrika'da yürütmeye çalıştıkları aleyhte kampanyalar, küresel petrol fiyatlarındaki çöküşle yara aldı. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin Türkiye'ye karşı 'anlamsız macera'ları, ekonomilerindeki zorluklarla 'acı gerçek'lere dönüşüyor.
Körfez Bölgesi'nin, tarım ve gıdadan savunmaya, makineden hizmetlere, Türkiye gibi 'sürdürülebilir üretim ve ihracat' imkan ve kabiliyetleri hayli yüksek bir ülkeye ihtiyaçları bu kadar 'sarih' iken; başta ABD, Türkiye'ye Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Afrika'da 'hareket alanı' vermek istemeyen ülkelerle, kendilerinin de sonrasında 'ağır bedel' ödeyecekleri 'tehlikeli menfaatler'in peşinde koşmaları çok acı. Kendi projelerini bile sürdürmekte zor günler yaşayan Avrupa'ya, Çin'le büyük bir savaşa girmiş ABD'yle 'macera aramak' yerine, Türkiye ile 'geleceği kurmak' daha akıl karı değil mi?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)