IMF ‘siyasallaşma’malı
ABD 1944-1949 arası, 'kapitalist sistem'in ve 'Atlantik İttifakı'nın yeni patronu olarak, kendi hegemonyasında bir küresel ekonomi-politik yapıyı oluşturmak adına, IMF ve Dünya Bankası'nı, bugünkü Dünya Ticaret Örgütü'nün ilk adımı olan GATT Anlaşması'nı, Birleşmiş Milletler'i, bugünkü OECD'nin ilk adımı olan Avrupa Ekonomik İşbirliği Komitesi ve Marshall Yardım Planı'nı ve NATO'yu hayata geçirdi. IMF 'pür liberal', tam piyasa ekonomisini, tam rekabetçi istihdam piyasasını, tam serbest finans piyasalarını savunan ve üye ülkeleri 'liberal' politikalara yönlendiren bir fonksiyon icra etti.
Ancak, 1960'lı yılların sonlarından itibaren, salt 'liberal' anlayışa göre kurguladığı ekonomik programlar, finansal destek programları, ülkelerin sosyo-ekonomik özelliklerini göz ardı etmesi, kamunun ekonomideki rolünü aşırı baskılaması, ağır durgunluk ve işsizliğe sebep olması yönüyle, 50 yıl boyunca, çok sayıda ülkeye daha ağır ekonomik ve siyasi istikrarsızlık getirdi ve ardı ardına 'başarısızlık'lar yaşadı. Bu dönemde, IMF, kendisini ABD'nin küresel kararlarının tatbiki adına 'kullanışlı' ve 'elverişli' bir kurum olarak da tescil ettirdi. ABD'nin siyasi anlaşmazlık yaşadığı pek çok ülke IMF'den destek alamadı veya çok ağır koşulları kabul etmek zorunda kaldı. IMF, bu nedenle 'siyasallaşmış', 'siyasallaştırılmış' bir uluslararası kurum damgası yedi.
Bugün, koronavirüs Kovid-19 gibi küresel ölçekte bir virüs salgınına yönelik 1 trilyon dolarlık bir kredi imkanını seferber ettiğini belirten IMF, ne yazık ki İran ve Venezüella'ya aynı tavrı sürdürdü. Oysa, IMF'in o zaman ki başkanı Dominique Strauss-Kahn, 2008 küresel finans krizi sonrasında, başta Dünya Bankası, dünyadaki pek çok uluslararası kurum ve iktisatçının ağır eleştirdiği 'neoliberal' politikaların artık terk edilmesi gerektiğini söylüyordu. Türkiye IMF-DB toplantılarına ev sahipliği yaparken, bu sözlerini 2 Ekim 2009'da İstanbul'da da tekrarladı. Sonrasında, iyi 'kurgulanmış' bir skandalla, hem IMF Başkanlığı'nı hem de Fransa Cumhurbaşkanlığı adaylığını kaybetti.
Başta IMF; bugün Soğuk Savaş döneminde kurulmuş tüm uluslararası kuruluşlar ağır bir 'küresel değerler' testinden, 'kredibilite', 'inandırıcılık', 'şeffaflık' ve 'adalet' testinden geçiyorlar. IMF, 'siyasallaşması', 'siyasallaştırılması' noktasında, bu süreçten sıyrılma ve ağır bir 'samimiyet testi'nden geçmek noktasında önemli bir sınav vermek zorunda. Kurucu ülkelerin baskılarından sıyrılarak, artık gerçek manada 'siyaset üstü' tarzda, tüm ülkeleri 'kapsayan' bir anlayışa odaklanmazlarsa, uluslararası kuruluşlar bugün ve gelecekte küresel meselelerin aşılmasında 'etkin' ve 'çözüm sağlayıcı' kurum olma özelliklerini güçlendiremeyecekler.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)