Amaç Türkiye’yi ‘ucuz’a kapatmak
Amaç, Çin, Hindistan, Brezilya, Arjantin, Güney Afrika, Türkiye, Endonezya, Malezya, Vietnam ve Nijerya gibi, daha 1990'lı yılların ikinci yarısında parlak bir geleceğe doğru ilerleyecekleri anlaşılan, küresel nüfus, istihdam, üretim, ihracat projeksiyonlarında öne çıkan, 'yıldızlaşacak' ülkelerin şirketlerini önceden 'ucuz'a kapatmaktı. Bu nedenle, Atlantik İttifakı'nın 'sivil toplum kuruluşu' görünümlü kurumları aracılığıyla, bu ülkelerin siyaset ve ekonomi dünyası, bu alanda yer alan tüm aktörler takibe alındı. Bu ülkelerin siyaset dünyasından, medya dünyasından, 'sivil toplu' dünyasından isimler 'devşirildi' ve 'yükselen ekonomi' konumundaki bu ülkeler 'yakın markaj'a alındı.
Bu ülkelerde, yaşam standartları ve tüketimdeki artış 'desteklenecek'; bununla birlikte, bu ülkelerin 'ekonomik ve siyasi bağımsızlık' elde etmeleri; diğer gelişmekte olan ekonomileri 'cesaretlendirmeleri' önlenecekti. Türkiye IMF kıskacından kurtulmaya doğru hızla ilerliyor ise, tüketici güveni ve reel sektör güveni hızla güçleniyor ise; 'Danıştay saldırısı', 'Hrant Dink cinayeti', 'AK Parti kapatma davası' Türkiye'yi 'kolu kanadı kırık' durumda tutmak için kullanılacaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 'Milli Egemenliği' perçinleyecek bir 'bağımsızlık mücadelesi' adına, 2011'den itibaren yoğunlaştırdığı küresel vesayet odaklarının Türkiye'deki temsilcileri ve yurt dışındaki uzantılarına yönelik 'tarihi' mücadelesi, 'Gezi', '17/25' ve '15 Temmuz' operasyonlarıyla durdurulamadı ve Türk halkı 'milli bir bilinç'le 'tarihi' eşiği geçti.
'Gezi', '17/25' ve '15 Temmuz' operasyonlarının bir hedefi Türkiye'nin 'Milli Egemenliğe', 'Milli Bilince' dayalı bağımsızlık mücadelesini kırmak ise, bir değer hedef de 'Türkiye ekonomisini zayıflatmak', 'Türk şirketlerinin değerini ucuzlatmak' ve Türkiye'deki iş dünyasını 'kolu kanadı kırık' halde, 25 yıllık, 40 yıllık, 50 yıllık, 70 yıllık şirketleri, onca 'milli emek' ve 'milli yatırım'ı 'ucuz'a kapatmaktı. Tüm bu 'vahşi' ve 'hainlik dolu' operasyonlar başarısızlığa uğratıldığı gibi, Türkiye, 'milli ve yerli' savunma, enerji, otomotiv, makine teknolojileri ve ekipmanlarıyla, artık kendine 'yeni bir rota' çiziyor. Bugün, küresel vesayet odaklarınca Türkiye'ye karşı yürütülen operasyona karşı, reel sektörümüzün uyanık olması, birlik ve beraberlik içinde olmamız, şirketlerimizi korumamız, şirketlerimizi 'ucuz'a kapatma oyunlarına karşı uyanık olmamız çok önemli. İmalat sanayi, hizmetler ve bilhassa enerji sektöründeki bu 'küresel operasyon'a dikkatli olalım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)