Sakarya Arifiye'deki Tank Palet Fabrikası üzerinden, ana muhalefetin, bilhassa CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ısrarla kullandığı siyasi söylemi şaşkınlıkla takip ediyorum. Öncelikle, Katar'la birlikte yürütülen ve 'yerli-milli tank üretimi' projesi olarak ifade edebileceğimiz proje için dile getirilen muhalif söylem dünyanın gerçeklerinden bütünüyle kopuk bir düzlemde yürüyor. İddialardaki tuhaf hususlardan birisi, 'Katar'la işbirliği'nin adeta bir gaflet gibi sunulması; gündeme getirilen eleştirilerin tam bir akıl tutulması olması.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin doğrudan tehdidine maruz kalmış olan Katar'ın arkasında duran Türkiye'ye her fırsatta şükranlarına ifade eden bir ülke ile işbirliğini 'komplo teorileri'ne yakışır bir yaklaşıma mahkum etmek içler acısı bir durum. Dünyanın en önemli yeni nesil savaş uçağı projelerinden birisi olan F-35 projesinde, ABD, Birleşik Krallık, Türkiye, Hollanda, Kanada, Avustralya. Norveç, Danimarka ve İtalya ile birlikte çalışıyor. Türkiye ile ABD arasında son 3-4 yıllık dönem, diplomatik ilişkiler açısından çok zor günlerden geçmesine rağmen, kritik önemde parça sağlayan Türkiye'nin varlığından vazgeçmek yönünde kimi çıkışlar ciddiye bile alınmadı.
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri veya İsrail ile diplomatik ve siyasi ilişkilerinin en bozuk olduğu dönemdeyiz. Buna rağmen, söz konusu üç ülkeden herhangi birisi ile ortak bir savunma projesi yürütme arayışı olsa; muhalefet etmenin bir ölçüde anlamı olduğunu söyleyebiliriz. Kaldı ki, ülkelerin birbiriyle önemli anlaşmazlıklar yaşaması; diplomatik sürtüşme başka bir şey; bütünüyle 'düşman görmek' başka.
Katar'la ekonomi, savunma ve diplomasi alanında bu kadar güçlü bağlarla ilişkileri geliştirdiğimiz bir dönemde, 'Katar Ordusu'nun arkasında kim var' absürt bir ifade. Üstelik de, Türk Ordusu ile Katar Ordusu arasında ciddi bir eğitim işbirliği süreci var iken.
21. Yüzyıl, 'Akıl Çağı' olarak adlandırılan, dijitalleşmeye dayalı 'yıkıcı teknolojikgelişmeler'in hızla ilerlediği bir süreçte, savunma endüstrisindeki 'akıllı dönüşüm'ün ve yüksek düzeyde ar-ge çalışmalarındaki başarının ancak 'özel sektör' marifetiyle gerçekleşebileceğini pek çok başarılı proje örneği ile kanıtlamakta.
Bu nedenle, özel sektör eliyle yürütülen savunma endüstrimizdeki 'yerli-milli' atılımları hor görmek, 'algı operasyonu'yla yaftalamak, lekelemek, küresel gerçeklerdenTürkiye'yi kopararak, Avrasya'da 'oyun kurucu' bir ülke olmasını engellemeye yönelik operasyonlara, saldırılara imkan sağlamak, destelemek anlamına gelir. Bu tür tartışmalarda, amaç 'üzüm yemek mi', yoksa 'bağcıyı dövmek'mi iyi sorgulamamız gerekiyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.