İki yıldır, Türkiye Ekonomisi'nin yerel ve küresel algısına yönelik bir 'kutuplaşma' yaşamaktayız. Belirli bir ekonomist ve piyasa profesyoneli grubu, TürkiyeEkonomisi'ne yönelikmakro ekonomiksıkıntıları, giderek daha tehlikeli bir yöne doğru ilerlemekte, hatta kendi ifadeleriyle 'savrulmakta' olan bir alan olarak tanımlarken, benim de içinde yer aldığım diğer ekonomist ve piyasa profesyoneli grubu söz konusu sıkıntıların yönetilebilir olduğunu ifade etmekteler. Birinci grubun 'Türkiye Ekonomisinin bir yerlere savrulduğu' yönündeki yaklaşımına, algısına, hiç şüphesiz, katılan uluslararası ekonomi aktörleri de söz konusu. Yurt içive yurt dışı menşeli bu 'kötümser' grubun algısını değiştirmeküzere de, son 1.5 yılda,önceki ekonomi yönetimi 'reformlar'a kararlılıkla devamedileceğini vurgulamaktaydı. Endişem odur ki, söz konusu 'reform' ifadesi, Türkiye'nin son 16 yılda gerçekleştirdiği pek çok önemli reformu görmezlikten gelen, gerçekleştirilen reformların pozitif etkilerini adeta gölgeleyen bir söyleme dönüşmüş gözüküyor.
Son 20 yılda, ekonomik reform kavramından, bilhassa gelişmekte olan ekonomiler boyutunda anlaşılan, 'kamu ağırlıklı'bir ekonomik yapıdan, 'piyasa ekonomisi' ağırlıklı bir yapıyageçişe imkân sağlayan önemlidüzenlemeler olarak özetlenebilir. Bankacılık ve finans sisteminde etkin regülasyonları, denetimi, sağlıklı piyasa ekonomisi koşullarını sağlayacak yasal düzenlemeleri, kamunun 3 yıllık stratejik plan anlayışı anlamında, orta vadeli program modeline geçişini, merkezi yönetim bütçesi ve mali disiplinkuralını, yatırım ortamını iyileştiren yasal düzenlemeleri, merkez bankası araç bağımsızlığını reformlara örnek sayabiliriz. Ancak, bankacılık sektörünün reel sektöre açtığı kredilerin sınırlandırılması, cari açığı azaltacak şekilde ithalatı sınırlayıcı düzenleme, kamu harcamalarının daraltılması, vergilerin yükseltilmesi, reel ücretlerin sınırlandırılması, para politikası faiz oranlarının yükseltilmesi 'reform' değildir; 'makroihtiyati tedbir'dir.
Makro ihtiyati tedbirlerin 'ortodoks' olanlarının reel sektöre, istihdama, büyümeye etkisi ağırdır; bedelini ödemiş ülkeler 'heterodoks' tedbirlere geçmişlerdir. Türkiye, daha etkin bir girişimcilikekosistemi, bilim- teknoloji-inovasyon ekosistemineyönelik, küresel rakiplerimizegöre Türkiye'yi doğrudanyatırımlarda daha da cazipkılacak, İstanbul'u bölgeselfinans merkezi yapacakreformları sürdürecektir. Bureformlarla, Türkiye'nin makroekonomik sıkıntılarını ortadan kaldıracak'ihtiyati tedbirler'i karıştırmamakta,'Türkiye reform yapmalı'lafının kimi ekonomistlerceayağa düşürülmemesinde yarargörürüm.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.