Ekonomide ‘kritik’ öncelik maliyet enflasyonu
Merak edilen husus elbette ki yukarıdaki başlıklarla sınırlı değil.
Türkiye Ekonomisi'nin öncelikli konu başlıklarına yönelik politika setinin nasıl bir ekip tarafından yönetileceği de merak ediliyor; aynı zamanda, yeni yönetim modelinde görev yapacak kurumsal yapının hangi birimlerinin ne ölçüde bir sorumluluk sıralaması içinde olacakları; ofisler, kurullar ve bakanlıklar arasındaki koordinasyonun da nasıl yürüyeceği merak edilmekte.
Dün açıklanan tüketici fiyatları endeksindeki artış oranları, yani tüketici veya talep enflasyonu verileri, manşet enflasyon olması ve vatandaşı ilgilendiren boyutuyla şaşırttı. Hem manşet, hem gıda, hem enerji, hem de gıda ve enerji gibi dönemsel ve mevsimsel dalgalanmalardan etkilenen sektörlerdeki mal ve hizmetler arındırılarak hesaplanan 'çekirdek' enflasyonda son 10-15 yılın en yüksek enflasyon oranlarının görülmesi, gelecek hafta göreve başlamaları beklenen yeni ekonomi yönetiminin en 'kritik' önceliğinin enflasyon olacağını gösteriyor. Bu noktada, yukarıda ifade ettiğim tüketici, talep enflasyonuna yönelik oranlar hayli yüksekten, göz ardı edilmemesi gereken bir diğer önemli detay, üretici fiyatları endeksindeki artış oranlarının; maliyet enflasyonunun daha da yukarıda seyrettiği gerçeği. Yurtiçi piyasada satmak üzere mal üreten firmalarımızın 2018'in ocak ayı sonunda katlandıkları maliyet artışı ortalama yüzde 12.14'dü.
Haziran sonunda, geçtiğimiz 6 ayda maliyet enflasyonu yüzde 23.71'e tırmanmış durumda.
Maliyet enflasyonu baskısı, firmalarımızın müşteri gördükçe, mal satabildikçe, tüketiciye yansıttıkları satış fiyatına bu maliyet artışlarını yansıtmaları anlamına gelir. Nitekim, 2018'in ocak ayı sonunda yüzde 10.35 olan tüketici enflasyonu, haziran sonunda yüzde 15.39'a gelmiş. Maliyet enflasyonundaki 11.57 puanlık artışın 5 puanı şimdiden tüketiciye yansımış. Maliyet enflasyonundaki 11.57 puanlık artışın yarısına yakınının 2018'in ilk 6 ayında yaşadığımız devalüasyondan enflasyona yansıyan negatif etki olduğunu unutmayalım. Enflasyonu dizginleyemez ve salt 'faiz artırarak', 'IMF'vari 'ortodoks' bir anlayışla enflasyonu tutacağımızı zannedersek, ekonomiyi 'stagflasyon'a sürükleriz. Bu nedenle, reel sektörün hammadde, enerji, işçilik ve finansman maliyetlerini azaltacak 'heterodoks' bir tedbir paketiyle başlamamız yerinde olacaktır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Küresel Güney’le işbirliğini derinleştirme dönemi (27.11.2024)
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)