‘Kur’ olmadı, ‘ticaret savaşı’ verelim
İçeride ekonomileri sıkışan ülkeler, dünyaya yaptıkları ihracatla kendilerine hareket alanı sağlamak adına, gevşek para politikası ile paralarına değer kaybettirmeyi tercih ettiler ve bu nedenle, dolar, euro, yen ve yuan para birimlerinin birbirlerine karşı parite değerlerinde zaman zaman ciddi dalgalanmalar gözlemledik. Karşılıklı tepkiler üzerine, 'kur savaşları'nın dozajını azaltarak, merkez bankaları üzerinden yürüyen mücadeleyi sınırlandırdılar. Sonrasında, Alman otomotiv devlerine kesilen milyarlarca dolarlık emisyon cezasının karşılığında, AB kanadının Apple'a kestiği ağır vergi cezasından başlayarak, ABD ile AB arasında tırmanan 'ticaret savaşları'na, ABD İngiltere'yi de dahil etti. Trump'ın göreve gelmesiyle birlikte, ABD'ye hiçbir yararı olmadığına inandığı Trans Pasifik (TPP) ve Trans Atlantik (TTIP) anlaşmalarıyla ilgili süreci iptal gibi, Kanada ve Meksika'yı Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'nı (NAFTA) yeniden müzakere etmeye zorladı.
Ancak, Trump'ın temel sorunu, uluslararası ticari anlaşmalardan olumsuz yönde etkilenen sektörleri olduğu kadar, olumlu yönde etkilenen sektörleri de olduğu gerçeği. Aralarında Türkiye'nin de yer aldığı G20 ülkeleri için, uluslararası ticari anlaşmalar zorluklar kadar fırsatları da içeriyor. Olumsuz yönde etkilenen sektörler kadar, olumlu yönde etkilenen şirketler de ülkenin milli firmaları ve onların çalışanları da ülkenin vatandaşları. Bu nedenle, bir grup sektör ve firmayı koruyayım derken, aynı ülkenin başka firmalarına zarar vermek ne kadar adil ve anayasal? Kaldı ki, ülkenin toplam ihtiyacına yetecek kadar üretim yapamayan sektör ve firmaları bu tür yüksek gümrük duvarları ile korumak, ithalatı pahalandırmasının yanı sıra, yerli firmaları kısa sürede şımartıp, ürünlerine yüksek zam yaptırmaya özendirerek, ülkeye maliyet enflasyonu olarak geri dönüyor. ABD'li firmalar, petrol ve doğalgaz hatları için gereken çelik boruları üretemez iken, Trump ABD'li petrol firmalarının lobisini ve Dünya Ticaret Örgütü'nü karşısına alabilecek mi?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Küresel Güney’le işbirliğini derinleştirme dönemi (27.11.2024)
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)