KEREM ALKİN

Yükselen Asya ve Türkiye düşmanlığı

1750'de dünya mal ve hizmet üretiminin yüzde 72'sini gerçekleştiren Türkiye (Osmanlı), Çin, Hindistan, Pakistan gibi ülkeler, bu rollerini 1. ve 2. Sanayi Devrimi'nin ilk 150 yılı sonunda yüzde 11'e kadar kaybetmişlerdi. Dünya üretiminde yüzde 3 payı olan Osmanlı, bu payını 1900'lerin başında yüzde 0.5'e kadar kaybetmişti. 94 yıllık Cumhuriyet tarihinde bu oranı yüzde 1'e getirebilmişiz. Şimdi, 2050'ye doğru, bu oranı yüzde 3'e yeniden geri getirebileceğimiz tarihi bir fırsat bizi bekliyor. 1980'li yıllar, rahmetli Turgut Özal'la, Türkiye'nin dışa açıldığı ve Avrupa'nın dışında, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta Asya, Uzakdoğu ile yakın ilişkiler kurmak adına projeler yürüttüğü bir dönemdi. Ardından gelen 1990'lı yıllar, Türkiye için kaotik bir 10 yıl oldu ve 'özgüven' kırılması ile, yeniden Avrupa bağımlısı bir ekonomiye dönüştük.
2000'li yılların başlarında, ihracatımızın yüzde 62'si, doğrudan yatırımların ve finans kanalının yüzde 90'ından fazlası Avrupa'ya bağımlıydı. 2002 sonunda, AK Parti'nin tek başına iktidarı ile geçen ve Türkiye'nin 'özgüveni'ni yeniden bulduğu 15 yıl, Avrupa'ya bağımlılığımızın azaldığı, ihracatta önemli bir pazar çeşitlendirmesi ile Avrupa dışı coğrafyanın payının yüzde 58.6'ya yükseldiği; Körfez ülkeleri, Rusya ve Çin ile finans alanında işbirliğini artırdığımız ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında dünya ekonomisinin yeni yükselen yıldızlarının Türkiye'de yatırım yapmak üzere adeta sıraya girdikleri bir dönem olarak geçti. 'Yükselen Asya'nın Türkiye ile yoğun ekonomik ve siyasi işbirliği girişimleri, Avrupa'yı ciddi anlamda telaşlandırdı. 1. ve 2. kuşak komşu ülkeler ile Çin, Güney Kore ve Japonya ile, uzay teknolojileri, haberleşme teknolojileri, raylı sistemler, enerji, nükleer enerji ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda, petro- kimya gibi stratejik sektörlerde önemli yatırımları birlikte gerçekleştiriyoruz.
Türkiye, tek başına Afrika'nın kalkınmasında önemli roller üstlenmeye başladı. 2050'de Türkiye'nin milli gelir büyüklüğünün İsviçre'nin 15 basamak, Polonya'nın 12, Hollanda'nın 11, İspanya'nın 2 basamak üzerinde olacağı gerçeği; İtalya ve Fransa ile at başı bir milli gelir gücü veya bu ülkelerin bile üzerinde olabileceğimiz ihtimali, bu ülkeleri çıldırtıyor. Almanya'nın pek çok sektördeki avantajlarının, hızla yaşlanan nüfusuyla, Türkiye'ye geçecek olmasını hazmedemiyorlar. Bu nedenle, panikle, AB projesini birlikte tutacak bir 'düşmanlık', bir 'Türkofobizm' oluşturmuş durumdalar. Türk halkının iradesi ile Türkiye'nin yükselişini hiçbir güç durduramayacak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.