Cumhuriyet savcılarına açık ihbar!..
Gün'ün açıklaması bir gazeteye ek olacak kadar uzun ama, onun kadar da önemli.
Çünkü işin içinde vergi ve döviz kaçakçılığı boyutları var ki, Türk Ceza Kanunu'na göre ağır cezalık suçlar bunlar..
Bu yüzden, Işıtan Gün'ün hazırladığı raporun, aslı Burak Elmas'ta ya da Galatasaray Kulübü evrak dosyasında olmalı.
Bu rapora dayanarak Gün'ün yaptığı geniş açıklamanın tümü bende var.
İnternette de var. Bana da o yolla gönderildi zaten.
Olay, Basın Savcısı'nı, 6222 Sporda Şiddet Savcısı'nı ve de yazılanlar, transfer piyasasını elinde tutan bazı futbolcu menecerlerine, hiçbir açıklama ve kayıt yapılmadan ödemeler yapıldığı şüphesi için de tüm savcılarımızı ilgilendiriyor.
Bu yüzden, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Işıtan Gün'ü, Burak Elmas'a verdiği raporla birlikte davet etmeli, dinlemeli ve muhakkak dava açmalıdır.
Rapordakiler doğruysa futbolumuzdaki büyük pisliğe karışan herkesin peşine düşülür. Doğru değilse, temiz insanların lekelenmesi önlenir.
Sayın Cumhuriyet Başsavcısı..
Raporu yazıp Burak Elmas'a teslim eden Işıtan Gün'ün, kendi kalemi ile, o raporun ana hatlarını açıkladığı bölümü buraya aynen alıyor ve olayı derhal bir savcınıza havale etmenizi bekliyorum.
Saygılarımla, İşte Işıtan Gün'ün kaleminden, ana başlıklar..
*
Başkanımızın açıkladığı bu rapordaki ana başlıkları hatırlatmak isterim.- İnceleme döneminde kulübümüzün toplam 40.5 milyon Euro tutarında menajerlik harcaması yaptığı, - Futbolcu, teknik adam, temsilci ve ilişkili işlemlerde tespit edilen istisnai durumlar sebebiyle ortaya ilave maliyet ve yükümlülükler çıktığı tespit edilmiş, - Kulüp altyapısında yetişen 11 sporcunun profesyonel futbolcu statüsünde başka kulüpler tarafından transfer edildiği ve kulübün yetiştirme tazminatlarından ettiği feragatlara dikkat çekilmiş, - Futbolcu sözleşmelerinde istisnai menajer komisyon maddeleri vurgulanmış ve - Futbolcu sözleşmesinden sonra düzenlenen temsilci sözleşmeleri tespit edildiği ifade edilmiştir.
- İncelenen dönem içinde toplam 19 transferde kabul gören yüzde 10 seviyesinin çok üzerinde komisyonlar ödendiği, - Birçok durumda bir futbolcu için iki, hatta üç menajere ödemeler yapıldığı, karşı kulüplerle direkt müzakere etmek yerine araya sürekli belirli menajerlerin konulduğu, - İncelenen dönemde tek bir temsilciye 5.5 milyon Euro'nun üzerinde ödeme yapıldığı gibi somut bulgular ortaya konmuştur.
- Çalışma kapsamında, Kulübümüz tarafından menajerlere verilen yetki belgeleri de incelenmiş ve aynı vahim tablonun bir başka versiyonu ile karşılaşılmış ve bu konuyla ilgili aşağıdaki ana bulgular vurgulanmıştır:
- Yetkilerin çok büyük oranda birkaç grupta toplandığı tespit edilmiştir.
- Yapılan transferlerde ve transfer görüşmelerinde, muhatap kulüplerle doğrudan görüşmek yerine menajerler aracılığıyla müzakerelerin yürütüldüğü görülmüştür.
- Halen kadromuzda olan bir sporcumuzun eski kulübüne doğrudan transfer teklifi yapılırken, aynı gönderide bir menajerin de kulübümüz adına müzakereye yetkili olduğunu gösterir belgenin de gönderilmesi gibi olağandışı uygulamalar tespit edilmiştir.
- Ayrıca, yakın dönemde bir temsilcinin tüm transfer dönemi için geçerli olmak üzere, kulübümüz adına futbolcu ismi zikretmeksizin tüm transferlerde yetkili kılındığı da görülmüştür.
- Başkanımız, üye bilgilendirme toplantısında son maddede atıfta bulunulan belgenin görüntüsünü üyelerimizle paylaşmıştır.
- Eşi benzeri görülmemiş bu belgeye imza atan dönemin, sadece Falcao transferinde 3 ayrı menajere tam 3.75 milyon Euro'yu kulübümüze ödetmiş yöneticisi, camiamızın tepkisizliğinden güç alıyor olsa gerek, 26 Mart günü yapılan Genel Kurul'da büyük bir samimiyetsizlik örneği sergileyerek Burak Elmas yönetimini mali açıdan ibra etmeyen oyunu haziruna göstererek atmış ve 5 saat boyunca sandıkların etrafında cansiperane bir şekilde üyelere de aynı yönde oy kullanmaları yönünde telkinde bulunmuştur. Bu davranışı, Galatasaraylıların ortak vicdanına havale ediyorum.
Değerli Galatasaraylılar, Kendimi bildim bileli camiamızın resmi ve gayri resmi her ortamında, menajerlik giderleriyle ilgili pek çok konuşma yapıldığına hepimiz şahit olmuşuzdur.
Şahsi görüşüm, kulübümüzün tarihinde bir ilke imza atarak, bu çok speküle edilen bu konunun üzerine büyük bir yüreklilikle giden Başkanımız Burak Elmas'a camiamızın içten bir teşekkür borçlu olduğudur.
Çünkü umuyorum ve inanıyorum ki, Genel Kurul'da Galatasaray siyasetinde rol almaktan başka gayesi olmayan bazı kişilerin ve organize grupların bu cesur adımı külliyen yok saymalarına ve Başkanımızın tabiriyle "cambaza bak" yapmayı tercih etmelerine rağmen, bir milat teşkil eden bu adım, Galatasaray'ımızın kıt kaynaklarının önümüzdeki dönemde bu şekilde israf edilmesinin önünde ilelebet bir engel oluşturacaktır.
*
Şu anda kafamda beliren bir soru var..
Burak Elmas, acaba bazılarını hatta hapishanelerde süründürecek menecer meselesine el attığı için mi ibra edilmedi ve düşürüldü?.
Menecer konusu, adil Türk yargısı tarafından, en gizli saklı noktalarına dek ortaya çıkarılmalıdır!.
***
Ünal Özüak Kitap
ORDUSUZ İMPARATOR NAPOLYON CELAL..
Gönüllü kitap yazarımız Ünal Özüak, bu defa fevkalade ilginç bir yazı göndermiş. Moda'da geçen çocukluğunda büyükannesinin evinde orta kat kiracıları olan bir şair, Celal Sılay'ı anlatan bir kitap.. Sözü hemen Ünal'a bırakalım.
*
Yazar, şair, araştırmacı, Türk Dili ve Edebiyatı Doçenti Dr. Hasan Aktaş'ın, benim kimi anılarımı da aktararak yazdığı Napolyon Celal kitabı; yaşam şairimiz Celal Sılay'ın da Sovyetler Birliği'nin ünlü şairi Mayakovski'yle beceri yarışında, vatan şairimiz Nâzım Hikmet kadar rahatlıkla çekişebileceğine olan inancımı pekiştirdi.
Çocukluğum 1974'de yitirdiğimiz anneannem Fehime Hanım'ın, Moda Mektep Sokak 22 Numara'daki evinde orta kat kiracımız, döneminde Türkiye'nin Oscar Wilde'ı olarak anılan Celal Sılay'ın ayak altında, ergenliğime ışık tutan şahsi eşyalarını karıştırarak geçti.. Ben onunkini değil ama o benim çocukluğumu bilir anlayacağınız.
Celal Bey'in üstümde görgü, bilgi artırma hakkı var. Gördüklerimi tırstığı anneanneme söyle(ye)mediğimi bildiğinden aramızda ortak sır kardeşliği oluşmuştu.
30'lu yıllarda Bursa Işıklar Askeri Lisesi'nde okurken kaputunun yakasındaki kırmızı astarı ters çevirip, köyleri teftişe çıktığı için ona "Napolyon Celal" dendiği söylenir..
Bir kadına yıldırım aşkıyla tutulmuş.
Her şeyini satıp, arkasından Paris'e gitmiş. Kadını orada bir adamın kolunda görmüş. Hamileymiş.
Efsaneye göre, işte o gece bütün saçları dökülmüş.
Gürül gürül yaşam dolu, sesi, gülüşü, kahkahası dünyayı tutan, şiir yazıp şiir yaşayan, doğru yanlış düşüncelerini hiç çekinmeden, hatır gönül saymadan pattadak söyleyen, kendi deyimiyle daha o toyluk dönemindeki "büyük lâf eden, gürültü yapan, muhataplarını ezen" hoyrat insandan, daha bir yerine oturmuş, daha bir durulmuş, daha kaygılı, duygulu, iyiye, güzele, doğruya daha saygılı bir insan çıkarmayı başarmış şair Celâl Sılay.
Arkadaşları arasında "Napolyon Celal", "Deli Celal" gibi isimlerle anılırdı. Aykırılığı ve başkaldırısıyla bazı benzer yönleri olsa da, Sılay, Wilde'ın algılamalardaki hâkim çizgilerinden uzak kendine özgü bir kişilikti.
İlk şiirlerinde Necip Fazıl ve Nâzım Hikmet gibi şairlerin etkisinde kalsa da, sonraları şu veya bu akımın kalıplarına girmek yerine, kendine has bir duyuş tarzına ulaşmış, samimi ve çarpıcı duygular, duyarlılıklar yakalamış bir şairdir.
Küfelik olurdu yalnız adam. Bazı Fransız şairlerinin isimlerini sık sık kullanan bohem bir yaşam süren, düzgün bir hayat kuramayan, otel odalarında veya bizimki gibi bekâr evlerinde yaşayan şair hakkında en önemli betimleme "nevi şahsına münhasır bir adam" oluşuydu.
Markiz, Lebon vb. zamanının entelektüel kahvelerine takıldıktan sonra geceleri meyhanelerde zilzurna olur, son vapurla Kadıköy'e dönünce tanıdık sırt hamalları "küfelik Napolyon"u Moda'ya taşır, evin kapı önüne bırakırlardı.
Küfelik olmanın tanımını çocuk yaşımda yaşayarak Celal Bey'den öğrendim. Dostu ve anneannemin odayı kiralamasına kefil olan yakınımız Haldun Taner, onun hakkında yazdığı bir yazıda karakteri ve edebi kişiliği hakkında bilgi verirken sevecen bir ifadeyle onu "Kulaktan dolma bilgilerle konuşan, içki masalarında sık sık görülen biraz düzensiz ve deli dolu yaşayan bir şair" olarak tasvir etmiştir..
Celâl Sılay'ı ölüm elli yaşında yakaladı.
Yapayalnız oturduğu, gelgeç duygusal ilişkileri dışında, eşe dosta, ahbaba, arkadaşa kapısı kapalı evinde ölü olarak bulundu. Seçimine uygun olarak tek başına yakaladı ölüm onu..
Şiirlerinde ilginç gözlemlerinden kaynaklanan tespitlere yer veren şair, mistik ve felsefi denebilecek özellikler işledi.
Bir gecede kelleşme hikâyesinin bizim mahalle versiyonu farklıdır: Bir kere âşık olmuş, yitirince hepten dağılmış.
Askere gitmeden körkütük âşık olduğu Cemile'yi dönüşünde başkasıyla evlenmiş bulunca bir gecede tüm saçı eline geldi ve yaşamının geri kalanında Telly Savalas gibi damdazlak dolaştı Celal Bey. Herhangi bir akıma bağlı olmadığından yeterince değerlendirilememiş, söyleyiş güzelliğine önem veren şiirler yazmış ve hayatının sonuna kadar bu uğurda çabalamış, Doğan Hızlan'ın "Şehvetperest Fuzuli" olarak tarif ettiği şairimiz Hüsran Filizleri'nin hemen girişinde, ''Göz aşinası olduğum sevgililerle bakışmaktan, levent vücutlu kadınları seyretmekten zevk duyuyorum. Kitaplar bana lakaydiliği, kemanlar aşkı öğretiyor" derken onun evleri ve sokaklarının, bizim küçük dünyalarımıza ait fotoğrafların arabı gibi, taban tabana zıt olduğunu anlıyoruz...
...........
Ordusuz İmparator Napolyon Celal Yort Savul Akademisi Yayınları www.yortsavulakademisi. com
***
YOL AĞZI
O kadar şaşkın var ki içimde
Her vitrinin önünde bir başkası sendeler
Biri tutar elimden kapıya doğru,
Diğeri paçamdan çekip başka yere sürükler.
O kadar insan var ki içimde
Herhangi bir kimseyle tanıdık çıkıverir,
Biri edinir bunca beyhudelikte düşman,
Diğeri gider yeni bir ahbapla gelir
O kadar hayvan var ki içimde
Her kadının gözüne bir başkası göz eder,
Biri takılır peşine sarışın güzelinin
Öbürü bir esmerin ardından gider.
Böyle o kadar efendilerim var ki
Hangisine, hangisine söz dinleteyim?
Bin iştihalı bu misafir vücudu
Ben nasıl hoşnud edeyim?
Celal Sılay
***
BANA GELİRSİN
Yıldızlar görse bendeki güzelliğini
Birer birer düşerler içimdeki denize,
Aydınlanırım, o kadar aydınlanırım ki,
Bana gelirsin...
Bahar anlarsa duyduğum üzüntüyü,
Bütün dallarını uzatır kalbime doğru
Çiçeklenirim, o kadar çiçeklenirim ki,
Bana gelirsin...
Din duysa ettiğim ibadetleri
Bütün mihraplarıyla çevrilir bana
Büyürüm, o kadar büyürüm ki,
Bana gelirsin...
İçimde bir kere görsen güzelliğini
Garkolursun nurdan bir âleme
Bulmak için, kendini bulmak için
Bana gelirsin...
Yıldızlar görse bendeki güzelliğini
Birer birer düşerler içimdeki denize,
Aydınlanırım, o kadar aydınlanırım ki,
Bana gelirsin...
Celal Sılay
***
PAZAR NEŞESİ
Kadın- Sen vegansın değil mi?
Erkek- Evet!.. Neden sordun?.
Kadın- Ne zaman ızgarada et kızartsam ağzım sulanır da..
Erkek- Eee!.. Yani?..
Kadın- Senin de bahçenin çimini biçerken ağzın sulanır mı?.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- En güzel manzara... İnsan!.. (23.11.2022)
- Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. (24.04.2022)
- Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. (23.04.2022)
- Domenec Torrent, hoca moca değil!.. (22.04.2022)
- Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. (21.04.2022)
- Bravo Yıldız!.. Bravo Mevlüt!.. Önce ‘İnsan’, önce ‘Çocuklar’ çünkü... (20.04.2022)
- Ne mutlu bana Erol, sana değil, bana! (19.04.2022)
- Muhteşem Çeşme Projesi ve istemezükçüler!.. (17.04.2022)
- Bir muhteşem okul... Bir muhteşem sergi... (16.04.2022)
- “Türkiye’nin ne güzel yolları var” turu!.. (15.04.2022)