Nihat Özdemir'i yıllardan beri tanırım ve gerek insan, gerek işadamı olarak severim. Gazeteci olarak onu uzaktan izlerken, Kavaklıdere Tenis Kulübü'nde rakip olarak karşı karşıya geldik ilk kez. Kulübün yıllık gecesinde, kız kardeşim Serpil ve yakın arkadaşı Feyha, atölyelerinde bir kahve takımı boyamışlardı. Porselen boyama zor bir tekniktir, aslında. Ara ara Serpil'in atölyesine uğrar izlerdim onları.
İki arkadaş, fincanları, tepsisi, tabak ve şekerlikleriyle harika desenlerle boyamışlar takımı. Kulüp de açık artırmaya koymuş, gelir sağlamak için..
Önce kalabalık başladı artırma.. Sonra bir ben kaldım, bir de Nihat Bey.. O zamanlar Çankaya'da kooperatiften bir ev sahibi olmuşum..
Kira olmayınca, yazı başı 25 lira alıyorum, Yankı'dan ve Cumhuriyet'ten.. Bankada 10 bin liram var, biriktirdiğim.. 5 bine dek çıktım, o nefis seti evime götürmek için..
Ben "5 bin" der demez, hiç unutmam, Nihat Bey, "15 bin" dedi, işi kısa kesmek için.. Mesele beni yenmesi değil. Kulübe yardım.
İhale ona kaldı ama o, 15 bin lira verdiği seti de kulübe hediye etti..
İlk + işaretim oldu bu..
Sonra..
Bu ülkenin en önde gelen işadamı, müteahhitlerinden biri olan Nihat Bey, halktan kazandıklarının bir bölümünü halka geri vermeye başladı.
Harika bir senfoni orkestrası kurdu. O orkestraya yerli yabancı en ünlü sanatçılar konuk oldu. Yurdun dört bir yanında konserler vermeye başladılar.
Pek çoğu kaçmazdı. Bodrum, İzmir demedim, gittim..
Pek çok yararlı, özellikle turizme çok yararlı tesisler inşa etti..
Etmekle kalmadı. İnşa da etti.. +'lar durmadan artıyordu ki, bizim aile, onun ailesinden kız istedi. M.Ali Ağabey'in oğlu Murat ile Nihat Bey'in kızı Ebru evlendiler. Hısım olduk..
Sonra.. Sonra, Artvin'de tamamen Türk emeği, Türk mimarı, mühendisi ve işçisinin eseri, dünyanın en zor baraj türü, çift eğimli (Yani baraj, bir yamaçtan, öbür yamaca yay şeklinde..
Yukardan temeline kadar da yay şeklinde) Yusufeli Barajı'nı, hem de devasa malzeme TIR'larını kaldıracak devasa vinçleri, katırların zor tırmanacağı bir dağ tepesine taşıyacak yolları da yaparak bir Türk mucizesi gerçekleştirdi.
Resimlere bakarken titredim.
Yusufeli, türünde dünyanın en yüksek üçüncü barajı...
Ülkemizde siyaset "karşılıklı sövme"ye döndüğü için bu muhteşem eserden kimsenin haberi bile olmadı. İlk ben yazdım iyi mi?.
Oysa temelinin atılmasından başlayarak, tüm yükselişi muhteşem fotoğraflarla haberdi, röportajdı.. Muhalefet demek, yapılan iyi işlere göz kapamak demek bu ülkede.. Hiçbir muhalif yayın, bu Türk mucizesinden söz etmedi.
Ama iktidar eğilimli medya da, alkışı ve övgüyü değil, "ötekiler"e sövgüyü öne aldığı için, hatta turlar düzenlenecek, moralleri Ağrı Dağı'nın da üstüne çıkaracak muhteşem olaya satır başı bile açılmadı, Nihat Bey..
Özet. Yaptığınız harika işler, ülkeye, kültüre ve sanata yaptıklarınız zerre yazılmazken, spor sayfalarında manşetlerden düşmez oldunuz.
İyi bir sporsever ve Fenerbahçeliydiniz. Fenerbahçe'de önemli görevler de yaptınız. Öyle kalsaydı, hobinin ötesine pek geçmeseydi iyiydi.
Ama hiç umulmadık bir şekilde Futbol Federasyonu Başkanı oldunuz ve o harika "iş, kültür ve sanat adamı"nın sportif hezimetleri başladı.
Türkiye'de futbol, kulüplerden Milli Takım'a, düştü. Avrupa'da ne kulüp kaldı, ne de Milli Takım..
Dedikodular arş-ı âlâya vardı. Her gün bir rezillik.. Bir dedikodu. İşler kötüye gitti mi, hele bu ülkede, sosyal medya denen yalan ve dedikodu ortamında herkes bir rezillik sallamaya, işine gelen de inanmaya başlar.
Merkez Hakem Komiteniz bir hakem skandalı yarattı, ligin bitmesine 10 hafta kala.. Tahkim Kurulu'nuz, MHK'nın bu kararını iptal etti. Adını MHK Başkanı olana dek kimsenin bilmediği adamınız, adam gibi adam olsa anında istifa ederdi. Kılını kıpırdatmadı ve Tahkim'in kararını uygulamayacağını resmen açıkladı.
Bu defa da siz sustunuz Nihat Bey.. Lig bitince tonla dava açılacak, göreceksiniz.
Dedikodular arşı da geçti. Sıra size geldi. "Federasyonu Göksel Gümüşdağ ve hedefi milletvekili olmak olan birisi daha perde arkasından yönetiyor" denmeye başladı.
Konya'ya verilen milli maçlar, bu hesaba bağlandı.
Daha neler neler, Nihat Bey..
Ülkemize değil, dünyaya Yusufeli gibi bir mucizeyi armağan eden Nihat Özdemir, konu, tek yetkilisi, Federasyon Başkanı olduğu futbola geldi mi, susuyor.. Tahir Kıran denen bir adamın ağır hakaretleri önünde bile susmak zorunda kaldı. Adam neler söylüyor ve bitirirken "Nihat Özdemir bana bir şey yapmaz" diyor ve haklı çıkıyor.
O zaman orda kalmakta niye ısrar ediyorsunuz?.
Bu dünyada "istifa" diye bir hukuk kurumu vardır ki, tek taraflıdır.
Karşı tarafın kabulünü gerektirmez..
İstifa edin Nihat Bey!.
Yusufeli Barajı gibi dağları fethetmiş bir Nihat Özdemir olarak kalın bu dünyada..
Lütfen!..
***
OLMAYAN DEVLET!..
Çarşamba öğleden sonra TEM'de kısa bir yolculuk yaptım. Okmeydanı kavşağından girdim. Ali Sami Yen'i geçip, Büyükdere Caddesi'nden çıktım..
Yol gıdım gıdım gidiyor. Ara sıra duruyor hatta.. Kenarda iki motosikletli polis gördüm o kadar. Emniyet şeridine park etmiş, öyle duruyorlar.. Ne yapıyorlarsa..
Biz en sağdan gidiyoruz.. O emniyet şeridinden tam 16 otomobil hem de nasıl vızır vızır geçti..
Kocaman EDS levhaları da var.. Yani o motosikletli polislere ek, bir de Elektronik Denetim Sistemi.. Sallayan yok.. Dört beş tane de çakarlı.. Beyaz plaka ve çakar..
Talimhane'de 500 lira.. Git.. Sen de al, kullan..
Oysa bu ülkenin İçişleri Bakanı, çakar kullanma hakkına sahip araçların bile, işe gitmiyorlarsa, o çakarı kullanmalarını yasaklamış. Güya o kadar titiz uygulama..
Güldürmeyin beni..
Şimdi fahri trafik müfettişiyim ya..
Kartımı pazartesi günü yenilediler ya..
Bu 16 arabanın emniyet şeridi ve çakar ihlalini rapor edeceğim.
Makam odalarından dışarı adım atmaya korkan İstanbul Emniyet ve Trafik Müdürleri, bu köşeye yazdıklarıma cevap bile vermediler. Cevap veren, görevleri bu olan basın bürolarına da "Hıncal Uluç'a cevap yok" emri verdiler..
Şimdi bu "müfettiş" raporlarımın gereği yapılacak mı, merak ediyorum. Takip yerim İstanbul değil, Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Daire Başkanlığı olacak..
Çünkü valisi dahil, İstanbul'da trafiğin sahibi yok. Yok kere yok!.
***
HOLLYWOOD'DA STÜDYOLAR DEVRİ BİTTİ!..
Aynen öyle.. Bizim gayri resmi Hollywood muhabirimiz Safter Yılmaz, hemen tüm dev stüdyoların, artık Netflix, Amazon ve Apple gibi TV şirketlerine satıldığını anlatan bir mail yolladı. Buyurun..
*
Sevgili Hıncal,
2019 yılında Apple Tv+ kanalını kuran iPhone şirketi üç yıl gibi kısa bir sürede Netflix'in son yıllarda bir türlü başaramadığı En İyi Film Oscar'ını "CODA" ile nasıl kazandı? Bu başarı nasıl geldi? Onu sana yazayım dedim..
Son yıllarda Netflix milyonlarca dolar harcayarak 7 defa En İyi Film Oscar'ına aday olmuş ama sadece Alfonso Cuaron'in "Roma" filmi ile En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazanabilmişti.
Ama Apple TV+ geçen yıl Sundance Film Festivali'nde gösterilen "CODA"yı 25 milyon dolara satın alıp bir de 10 milyon dolar Oscar kampanyası için harcayarak En İyi Film Ödülü'nü 2014'te Fransa'da gösterime giren "La Famille Belier"in Amerikan sinemasına adaptasyonu olan bu ufak bir filmle kazandı..
Apple TV+, 25 milyon abonesi ile Netflix, Amazon Prime ve Disney+'ın çok gerisinde.. 975 milyon iPhone kullananı var..
Bunlar sadece ayda 5 dolar ödeyerek abone olabiliyorlar..
Oysa Netflix'in 225 milyon abonesi var ama ayda 15.50 dolar ödüyor, her biri..
Geçen yıl video programlarına 7 milyar dolar harcayan Apple TV'nin karşısında en büyük rakip olarak şu anda bu yılki video bütçesi 19 milyar dolar olan Netflix var..
Ancak bu yılın ilk üç ayında iPhone ile 19.5 milyar dolar gelir elde eden Apple TV+ streamer kanalını büyütmek yolunda.. Bunun için büyük film projelerini finanse edecek..
Bunların arasında Martin Scorsese'nin yöneteceği "Killers of the Flower Moon"un bütçesi 200 milyon dolar.
Başrolde Leonardo DiCaprio var..
Hollywood'un yeni krallarından biri de Amazon..
8.5 milyar dolar ödeyerek kükreyen aslan simgeli bir zamanların en büyük stüdyosu, şimdi Beverly Hills'de bir binanın üç katına sığınan MGM'i satın alan Amazon bu parayı şirketin 4 bin filmlik arşivi için ödedi. Amazon ayrıca Culver City'deki "Rüzgâr Gibi Geçti" filminin çekildiği eski RKO stüdyosunu da satın aldı.
Hollywood'da artık Warner Bros, Paramount, Columbia, Universal, 20th Century Fox, MGM ve Disney gibi kurucu tarihi stüdyoların yerini Netflix, Amazon ve Apple almış durumda..
Selam ve sevgiler,
Safter.
***
TEBESSÜM
Sonradan görmeler, sadece kendilerine hizmet eden adamlarının sayısıyla övünüyorlardı.
Birisi "İşi sadece benim pipomla uğraşmak olan uzman adamım bile var" derken, öteki lafını kesti.
"Benim pipo için dört adamım var. Biri temizler, biri doldurur, biri yakar!." "Ya dördüncüsü" diye sordular.. "O da içer" dedi. "Çünkü ben pipo içmekten nefret ederim."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Şeytanlar en büyük günahları işletecekleri zaman, işe bu günahları Tanrısal göstermekle başlarlar. William Shakespeare