Pablo Picasso'nun Guernica'sı dünyanın en ünlü resimlerinden biridir.
Hakkında binlerce yazı, belki yüze yakın kitap yazıldı. Resim, gazete, dergi ve kitaplarındaki fotoğraflarından ezberlendi.
Ben de ezberledim..
Sonra yolum Madrid'e düştü. Çok az vaktim vardı. Yarım gün..
İki müzeye ayırdım. Ayni cadde üzerindeki Prada ve Kraliçe Sofya müzelerine..
Prada'yı 2 saat dolaştım, en az iki gün isterken.. Kraliçe Sofya'ya,
Dali ve
Picasso'nun olduğu müzeye koşarak gittim..
Girişte sordum..
"Guernica nerde?."
"Merdivenden yukarı çıkın, sağda koridor
var. Sonuna dek gidin, gene sağa dönün.
Orda.." Koşarak çıktım merdivenleri.
Koridoru koşmaya başladım. Orada
Salvador Dali'nin efsanevi tabloları var, sürrealist hani. Koşarken göz ucuyla ne kadar görülürse.. Birden, önünden hızla geçtiğim sol duvardaki bir resmi gözüm ısırdı. Durdum, döndüm baktım..
Camdaki Kız.. Gördüğüm en çarpıcı klasik resimlerden biri..
Dali, "Ben gördüklerimi çarpıtırım, beni öyle tanırsınız ama, bakın işte klasik resmin de daniskasını yaparım" demiş sanki.. Tüm aceleme rağmen o resme iki dakikamı ayırdım.. Sonra koşu.. Sonra sağa dönüş ve çarpılış..
Koca duvarda boydan boya devasa (3.5 metre yükseklik ve 7.8 metre genişlik)
Guernica duruyor.. Upuzun koridoru koştuğum için nefes nefeseyim. Orda bir bank var.
Çöktüm ve tam 2.5 saat, ordan kalkmadan Guernica'ya baktım.. Sonra dönüp bu köşeye yazdım..
"Guernica anlatılmaz. Görülür.."
Bin resmini gördüm.. Bin yazı okudum..
Ama hikâye.. O resmin karşısına geçtiğinizde, zaman değişiyor, evren değişiyor.. Beyniniz bir başka çalışıyor.. O hisleri anlatmak mümkün değil.. Gitmeli ve yaşamalısınız..
Değer çünkü..
Bugün 18 Mart.. Çanakkale Zaferi'nin 107'nci yıldönümü.. Çanakkale denince akla gelen, dünyanın aklına gelen isim,
Mustafa Kemal.. Ve tabii arkasındaki
"Size saldırmayı değil, ölmeyi emrediyorum" dediği kahraman Mehmetçik..
O Mustafa Kemal ve o Mehmetçik,
"Çanakkale geçilmez" dediler.. Geçirmediler düşmanı ne karadan, ne denizden..
Türk milletine ruh verdiler, iman verdiler, inanç verdiler, güven verdiler..
Çanakkale, bir dünya savaşının içindeydi.
Osmanlı'nın içinde olduğu ittifak kaybetti.
İngiliz donanması, bu defa Çanakkale'den keyif gezisi yapan gemiler gibi geçti. İstanbul işgal edildi.
Mustafa Kemal'i sevmeyenler, Mustafa Kemal'e laf etmek için bahane arayanlar,
"Neye yaradı Çanakkale" deme küstahlığını dahi gösterdiler..
"Neye yaradı, Mustafa Kemal'in 'Size ölmeyi emrediyorum' dediği binlerce şehit?." Neye mi yaradı, küstah adamlar, neye mi yaradı?.
İngiliz'i arkasına alıp İzmir'e çıkan Yunan'a karşı, doğru dürüst ordusu bile kalmamış Türk'ün, Çanakkale savaşları ile bir
güven anıtı haline gelen
Mustafa Kemal'in arkasında, erkeği, kadını, çocuğu ile birleşip, tek yürek olup
"İlk hedefiniz Akdeniz'dir!.
İleri" komutunu gerçekleştirmesine ve düşmanı yurdumuza çıktığı İzmir'den gerisin geriye gitmek üzere denize dökmesine..
Çanakkale, Kurtuluş Savaşı'nı başlatan ruhtur, imandır, inançtır!.
Kutlu olsun..
***
Anlattım mı Çanakkale'yi.. Hikâye.. Çanakkale de Guernica gibi.. Görülmeli.. Elimde güç olsa, her Türk'ün, liseyi bitirmeden önce Çanakkale'ye gitmesini, Gelibolu, Anafartalar'ı dolaşmasını mecburi kılardım.
Babam bize, daha ilkokula bile başlamadan, Çanakkale'yi anlatmaya başlamıştı..
Mehmet Akif'in dizeleri başta, şiirleri, menkıbeleri, türküleri ve destanlarıyla.. Çoğunu ezberlemiştik, dört kardeş.. Adeta yaşamıştım, Çanakkale'yi..
Sonra bir gün, sevgili dostum, kardeşim, ışıklar içinde yatsın Orhan Mizanoğlu ile bir hafta sonu Çanakkale'ye gitme kararı verdik..
Hedef o ünlü Çanakkale Anıtı.. Çıplak gözle göreceğiz.. Ama Çanakkale dediğin o anıtçık değil ki.. O devasa anıta "anıtçık" dememe bakmayın.. O sahiller, o bayırlar, o şehitlikler, o mezarlar, düşmanın mezarlıkları..
Anzakların mesela.. Avustralya/Yeni Zelanda ordularının birleşmiş adı Anzak.. Büyük Britanya'nın sömürgesi ya oralar.. Londra'dan emir gelmiş, yollara düşmüşler, hiç işlerinin düşmeyeceği Çanakkale uğruna ölmek için..
O şehitliklerin, o mezarların arasında dolaşırken de büyüleniyor insan.. O mezarlardaki ölüler canlanıyorlar sanki.. Sana şair gibi, "Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı" diyor, hepsi.. Anzaklar dahil.. Nasıl bir duygu seline kapılıp gidiyor insan..
Çanakkale'ye giden benle, dönen ben, ayni insan değiliz artık.. Onu biliyor, onu hissediyorum.
Onun için gidin Çanakkale'ye..
O gün, dünyaya "Çanakkale geçilmez" diye bas bas bağıran Türk'ün şimdi o Boğaz'ın üzerinden adeta gezerek geçmesini sağlamak için yaptığı köprüyü de görün..
Dünyaya "Çanakkale geçilmez" diye haykıran Türk ile ayni dünyayı "Buyurun gezin dolaşın ve rahat rahat kara aracınızla üstünden, deniz aracınızla altından geçin" diye davet eden Türk'ün, sadece savaşta değil, uygarlıkta da nerelere geldiğini, şimdi Çanakkale'ye savaş siperleri değil, dostluk köprüleri kurduğunu da görün..
***
BİR KAHVE FESTİVALİ GELDİ Kİ AYAĞINIZA...
Bu hafta sonu vaktiniz olursa, sizi kahve içmeye davet etmek isterim, Haliç Kongre Merkezi'nde.. Hayır canım "40 yıl hatırım kalsın" diye değil.. Tamamı kahveye ayrılmış bir fuar olan Coffex İstanbul dün başladı. Pazara dek devam edecek, kaçırmayın istedim, o kadar..
Sektördeki profesyonellere ve her türden kahve severlere açık olan bu dördüncü fuar, tamamen kahve çekirdeğine, işlenmesine ve hazırlanmasını ve servisini çevreleyen bol ürünlere ayrılmış..
Kahve dünyasını değil, dünyanın kahvesini görmek ve tatmak için İstanbul Kahve Fuarı sizi bekliyor bu hafta sonu..
Profesyonel ve yerli kahve makinesi üreticilerinden ve satıcılarından kahve dükkânlarına, bol espressoya ve tabii ki kahve endüstrisine hizmet veren yaklaşık 70 farklı şirket ve dünyanın her yerinden 300'den fazla marka olacak. Türk kahvesinin tüm formları. Ayrıca toptan kahve çekirdeği satıcıları, kavurma makineleri ve her türlü ev tipi kahve ve çay aletlerini de bulabilirsiniz.
Kahvenin yanı sıra, güzel bir demlemeye eşlik eden tüm o özel ikramlar, dondurulmuş unlu mamuller, dondurmalar, şuruplar, butik çaylar, her çeşit çikolata ve aklınıza gelebilecek her şey satın alma ve tatma için sunulacak. Bu, Türkiye'deki tüm farklı kavurma makineleri, markalar ve gurme kahve dükkânları hakkında bilgi edinmenin yanı sıra, ülkede sunulan kahveyle ilgili tüm dergi ve yayınları inceleme fırsatı da olacak.
Coffex Fuarı'nın en önemli özelliklerinden biri, Türkiye'nin en iyi baristalarını (Barista, elle veya makine ile kahve yapan profesyonel demek) ödüllendirmek için "En İyi Biracılar", "En İyi Baristalar" ve "En İyi Latte Art" kategorilerinde sürekli yarışmalar olacak.
Bu yarışmaların galipleri, 27-30 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek Melbourne Dünya Kahve Şampiyonası'nda Türkiye'yi temsil etmeye hak kazanacaklar.
Cumartesi, ünlü şekerci "Şekerci Cafer Erol"un lokum tadımı eşliğinde Türk kahvesi demleme atölyesi özel bir ziyafet olacak.
Pazar gününün programı, farklı kavrulmuş kahve çekirdeklerinin tadına bakmayı içeriyor. Gıdada sıfır atık bilinci ve kilo vermeye yardımcı kahve gibi konularda bir dizi seminer olacak.
Ziyaret saatleri 10.00-19.00. Giriş, 35 lira..
(Bu yazıyı, Türkiye'nin bence en iyi gazetesi, İngilizce yayınlanan Daily Sabah'tan Leyla Yvonne Ergil'in yazısından faydalanarak yazdım.)
***
KELLE TUĞRUL DA GİTTİ!..
Bu ülkeye pek çok spor dalı gibi basketbolü de Galatasaray getirdi. "Yenilmez Armada" lafını bu ülkede Galatasaray Basket Takımı yarattı.. İstanbul'a taşındığımda son Yenilmez Armada'yı izleme fırsatı buldum. İlk Yenilmez Armada'nın unutulmaz oyuncusu Yalçın Ağabey'in liderliğinde hemen hepsi Galatasaray forması giymiş basketçilerden oluşan 20-30 kişilik bir gurup Galatasaray bençinin tam arkasında oturur, hem oyuncuları, hem seyircileri coştururdu. Tuğrul hep ayakta, hep bağırışlara liderlik eden adamdı. İyi dostumdu. İyi basketbolcu, iyi Galatasaraylı idi. İki kardeşi, Yavuz ve Muzaffer'i de basketçi ve Galatasaraylı yapmıştı. Kardeşlerle de arkadaş olmuştuk. Yavuz'u erken kaybettik. Şimdi de Tuğrul..
Sol dizim sakat, ayakta zor duruyorum, cenazesine gidemedim. Yakın dostum Sami (Çölgeçen) "Ben gidiyorum" deyince, "Bak bakalım, kim var, kim yok" dedim..
İşte olanlar..
Faruk Süren, Nur Danişment, Şengün, BJK'li Faruk, Fenerli Güner Yalçıner, Lütfü Arıboğan, Hüseyin Kozluca, eski GS Divan Başkanı İrfan Aktar, GS Divan Başkanı Aykut Derkan..
..Ve olmayanlar..
Federasyon Başkanı Hidayet Türkoğlu, Eski Başkan, eski GS Kaptanı Turgay Demirel, GS Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri yok.
..Ve en acısı..
Herhangi bir spor muhabiri yok.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Özür dilerim" lafı bir hata yapıldığında işe yarar, "güven kaybedildiğinde" değil.. Yani hayat boyu hatalar yapın ama asla bir güveni sarsmayın. Çünkü, affetmek çok kolay, ama "yeniden güvenmek" bazen imkânsızdır. Nayan Ranjan Sinha
***