Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı hâlâ susmaya devam ederken, MHK'nın sözde de olsa başkanı olduğunu nihayet hatırlayan biri konuştu kıyamet kopunca.. Yani Merkez Hakem Komitesi Başkanı. Adını bilmem. Öğrenmeye teşebbüs de etmedim. Değmez çünkü.
İşte o zat, ligin bitmesine 10 hafta kala, sadece on hafta kala, bu ülkenin en seçme hakemlerinden ve FIFA kokartı da taşıyan 13 tanesinin, lütfen dikkat edin "Sezon sonuna kadar" diyerek görevden alınma sebebini açıkladı.
"Sistemin önünü tıkıyorlardı."
Duydunuz mu ey ahali..
Türk hakemliğinde bir sistem varmış ve bu hakemler, o muhteşem sistemin önünü kapatıyorlarmış da haberimiz yokmuş öyle mi?.
Şimdi sadece Türk değil, dünya futbol kamuoyuna soruyorum.
Türk hakemliğinin önünü bugüne dek 2 Dünya Kupası'nda maç yöneten, 3'üncüye de davet edilip, birkaç ay sonra Katar'da çalacağı düdükle dünya futbol hakemlik tarihine, 3 Dünya Kupası'nda üst üste düdük çalan hakem olarak geçmeye hazırlanan Cüneyt Çakır mı kesiyor, yoksa başta Çakır, 13 hakemi ligin başlamasından 28 hafta sonra ve bitmesine 10 hafta kala görevden alanlar mı?.
Türk futbolu "Sahtekârlar Ligi"ne çevrilirken susanların yaptığı bu tasfiye, ligin sonunu da büyük olasılıkla mahkemelere düşürecek. İki gündür yazıyorum. Düşenler de, Avrupa hakkı kazanamayanlar da, "sistemin önünü kapayan(!)" bu hakemlerin 28 hafta boyunca yönettikleri kendi maçlarının iptalini isteyip dava açacaklar tabii.
Türk futbolu bir kaosa sürüklenecek. Onu anlattım zaten.
Artık uzatmaya gerek yok..
Bugün konum, adını öğrenmediğim, öğrenmek için en küçük bir zahmete girmeye de gerek görmediğim, yoktan var olup her emre "He" demesi için MHK'nın başına getirilen ve dün "açıklamama" yapana (Hayır editörüm, telaşlanma. Yanlış yapmadım. Adam açıklama değil, açıklamama yaptı çünkü) sorum..
1- 13 hakemin tasfiye edildiği haberi duyulur duyulmaz FIFA Hakem Komitesi Başkanı, bizde Cüneyt Çakır neyse, dünyada o, Pierluigi Collina niye zat-ı âlilerinizi değil de Cüneyt Çakır'ı aradı ve "Neler oluyor orada?" diye sordu. Niye sistemi (Artık ne sistemi ise, bilen var mı, Türk medyası) kuranı değil de bozanı aradı dersiniz?.
2- Ortalığa bomba gibi düşen ilk açıklamanızda bu 13 hakem için "SEZON SONUNA kadar maç yönetmeyecekler" demiştiniz.. "Sezon sonuna kadar" başka bir laf, başka bir anlam.. "Sistemi bozdukları için görevden aldık" başka laf.. Bu 10 haftada içlerinde üçüncü defa Dünya Kupası yönetmek için davet alanların da olduğu 13 üst düzey FIFA hakemi, sistemi ve sisteme uymayı öğrenip gelecek sezona devam edecekler öyle mi?. Açıklamandan çıkan anlam bu. İçinde "sistem mistem lafı geçmeyen ilk açıklamandan".. Nasıl karar verdin, 10 haftada onları terbiye edeceğine?. Yoksa "Bunların hakemlikleri bitti" demeye yüreğin yetmedi de, şimdi yaptığın gibi alıştıra alıştıra söyleme kararı mı aldın?.
Şu işin aslını doğru dürüst söylemeyi bir dene de, görelim boyunu.. Belki o zaman ben de bir zahmete girer, adını öğrenme gereği duyarım!.
***
ASIRLIK İLHAM GENCER, HÂLÂ PİYANOSUNUN BAŞINDA...
İlham Ağabey'le telefonlaştık, önceki gün.. Ben bu yazıyı cuma sabahı yazıyorum. Bu akşam Zorlu'da Caz Konseri verecekmiş. Beni davet ediyor.. Ben İlham Ağabey çağırdı diye Frankfurt'a giden adamım.. 80'li yaşların sonlarındaydı o zaman.. Dr. Erdoğan kardeşimle, sonradan sevgili dostlar olduğumuz Ahmet'in işlettiği Kazablanka adlı barda, gece 23'te başlayıp, sabahın 4.5'una dek çalıp söylemişti. Ara ara ayakta çalarak ve dans ederek..
"Ağbi sen yarın öğlene kadar da çalarsın, ama ben bittim. Sen çalarken de kalkıp gidemem, ne olur bitir" diye yalvardığımı bilirim.
O Ahmet işte aradı, konuştuk. İlham Ağabey'e de selam söyledi. Aradım hemen. Allah'ın selamı kimsenin üstünde kalmamalı, inanırım.
İlham Ağabey "100 yaşıma az kaldı" dedi.. Hafta araları Pera Palas'ta gene piyanosunun başındaymış.. Salona gelen konuklara göre, her dilden söylediği şarkılarıyla.. Pera'nın o kulisi de enfestir. Aslında her yeri ve her şeyi güzeldir, Atatürk'ümün ve Agatha Christie'nin otelinin. Her ikisinin kaldığı oda da müze gibi saklanıyor, otelin sahiplerince.. Tarihi oteli de çok az değiştiriyorlar zaten. Asansör dahil yenileme, eskiye göre yapılıyor.. Böyle bir otelin kulisine de, piyanosu ile İlham Gencer'den daha yakışacak biri var mı?.
Orada çok dinledim İlham Ağabey'i.. Gene gideceğim..
27 Ağustos 1926 doğumlu İlham Ağabey "Cuma akşamı Zorlu'da caz konseri vereceğim, mutlak beklerim" dedi.
"Ben Zorlu'ya ilke olarak adım atmıyorum" dedim. O binanın o devasa haliyle, hem de zaten tıkalı, kilitli köprü başına dikilme izni verilmesi bir şehircilik ayıbıdır. O civara 1 metre yol yapmadan, tersine, bir köprü çıkışını da yok edip o yolu Zorlu AVM'ye tahsis etmek, ikincisi de orada İstanbul'un simgesi, ilk gökdeleni, "Kartallar Yüksek Uçar" dizisi ile ülke çapında ün yapan Karayolları Bölge Müdürlüğü binası vardı. SİT ilan edilmeliydi, İstanbul deyince akla gelen ve her yerden görünen ilk ve tek yeni bina.. Hayır.. Üç kuruş için onun da yıkılmasına ve Zorlu'ya eklenmesine izin verdiler. Sonra, bodrum diye inşaat ve iskân izni alınan katların, yeryüzü katlarına eklendiği lafları falan da çıktı. Ama o bina tüm eleştirilere rağmen yapıldı. Benim de elimden gelen, bireysel olarak "boykot" etmek oldu. Ne binaya gittim, ne AVM'ye, ne de Performans Sanatları Merkezi'ne. Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.. Olmasın..
Ben önce eleştiri yürüyüşleri yapan, "Adım atmam" diyen, sonra da "Aaaa!.. Ne güzel olmuş" diye koşanlardan değilim. İlkem duracak.. İlkeli olmanın bedeli var.
Neyse.. Bir tesadüf, Hürriyet'in yeni ve ilginç sayfası "Arşivden seçmeler"de çarşamba günü Fecri Ebcioğlu, İlham Ağabey ve Fecri Ağbimin yazdığı ilk Türkçe sözlü yabancı şarkının öyküsü vardı. "Bak bir varmış, bir yokmuş, eski günlerde.. /C'est ecrit dans le ciel." En az dört kuşak ezberlemiştir. İlham Ağabey üne kavuşturdu şarkıyı. Hâlâ çalıp söylüyor..
Nice yıllara İlham Ağabey..
İlk fırsatta Pera Palas'a geleceğim ve sen benim için bir kez daha Elvis söyleyeceksin..
"Wise man says / ..and I can't help falling in love with you?"
***
MUSTAFA CENGİZ ANISINA...
1. GAZİ OYUNLARI!..
Gaziantepli kardeşim Mustafa Cengiz anısına düzenlenen ve ilki perşembe günü başlayan Gazi Oyunları açılış töreninde, "Babasının Oğlu" Sarp Cengiz konuşuyor. Mustafa Cengiz de benim gibi Antepli (Doğduğumda ve büyüdüğümde Kilis, Antep'in kazasıydı), benim gibi Mülkiyeli, benim gibi Galatasaraylı idi. Tesadüf, beni, onun sahibi olduğu istasyonda benzin alırken vurdular. O açılışta keşke Mustafa ile birlikte olsaydık. Ama Sarp, ikimizi de temsil etti. Işıklar içinde yat Mustafa..
1. Gazi Oyunları'na 15 ayrı branşta ve 15 ayrı spor tesisinde, katılacak 7626 okullu sporcuyu temsilen, okul ve kulüp flamaları ve Türk bayrakları ile açılışa katılan gençler, Şahin Bey Spor Salonu'ndaki törende. Şahin, Antep'in kurtuluşunda ve "Gazi" unvanı almasında başrolü oynayan, küçücük gönüllü gurubu ile Fransız kuvvetlerinin yolunu kesen kahramandır ki, adına düzenlenen destan ve şehadeti üzerine ağıtları, çocukluğumun geçtiği Kilis'te ezberlemiştim. O eski ağıt "Uyan Şahan uyan, bak neler oldu / Sevdiğin Antebe düşmanlar doldu" derdi. Bugün Şahan'ın sevdiği Antep'te işte böyle, gençlerin "Zafer Oyunları" var!.
***
TEBESSÜM
Polis "Camı indir" işareti yaptı ve öfkeyle bağırdı..
"Kırmızıyı görmediniz mi?."
"Gördüm tabii" dedi, sarışın.. "Ama sizi görmedim?.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Mart kapıdan baktırır. Kazma kürek yaktırır.
Fuat Uluç (Çocukken babam her ama her mart girişinde, bir akşam yemeği sofrası ya da pazar aile kahvaltısında bu lafı mutlak söyler, dediği de hep çıkardı. Şu anda çalışma masamın tam arkasındaki cama vuran karlara bakarken, daha geçen hafta, mart başında öğle yemeğimizi bahçede yediğimizi ve "Babamı" hatırladım. Boşuna "Deli mart" dememiş, eskiler..)