Her zaman söylerim, Daily Sabah ülkemizin en iyi günlük gazetelerinden biri. Her konuda öyle güzel yazılar var ki.. İngilizce bilenler kaçırmasın.. Ara ara, Genel Yayın Müdürü İbrahim Altay kardeşimden, bazı yazıların Türkçe orijinallerini istiyorum, sizin için.. Özellikle de, İrem Yaşar'ın sanat, sergi, kültür yazılarını.. İşte yenisi..
Serina Haratoka'nın Çerkes sürgünü sırasında Karadeniz'de ölen insanlara ithafen hazırladığı
'Ağıt' adlı yerleştirmesi,
"Öteki Hikâyeler" adlı sergide ayni konuyu işleyen 50 sanatçı arasında yer alıyor.
Yerleştirme, ziyaretçileri tarihin tozlu sayfalarında duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Onu gitmiş, görmüş ve yazmış İrem..
Babamın dedesi o katliam döneminde, Osmanlı İmparatorluğu'na sığınmak için yola çıkan binlerce insan arasında, ulaşmayı başaranlardandı. Başaramasa bugün burada bu yazı olmayacaktı zaten..
İrem'in yazısını büyük bir duygusallık içinde okuma sebebim, sadece insanlık değil, ölenler, öldürülenlerle kan bağım.. Söz İrem'de...
***
Serina Haratoka, İspanya'nın Katalonya bölgesinin kozmopolit başkentinde profesyonel sinematografik ve tiyatro çalışmalarının merkezi olan UACE Barcelona'nın binasının kapısını aşındırmaya başlamıştı yıllar evvel. Onu bu butik film okuluna getiren şey, sanatsal ifade arayışı ve fotoğraf sevgisiydi. Her zaman sanatla iç içe olan biri olarak sanatçı olmayı hiç düşünmemişti Haratoka. Aldığı eğitim ve profesyonel olarak ürettiği eserler doğal bir akışta sanatçı bir kimliğe dönüştürmüştü onu.
Haratoka, İstanbul'daki İtalyan Lisesi'nde eğitim aldı ve sanat tarihine, mitolojiye, arkeolojiye ve resme olan ilgisinin ilk tohumları bu dönemde atıldı. Resim sanatıyla ilişkisi, okuldaki zorunlu teknik ve karakalem dersleriyle başladı ve okul hayatı boyunca da devam etti. Liseyi bitirdikten sonra Yıldız Teknik Üniversitesi'nde mimarlık eğitimi alan Haratoka, üniversite yıllarında bu defa gönlünü fotoğraf sanatına kaptırdı. Böylece analog ve karanlık oda fotoğrafçılığına yöneldi.
Üniversite döneminin ardından yabancı dillerdeki rahatlığı ve sanat tarihine olan büyük tutkusu sayesinde tur rehberliği yapmaya başladı. Bu meslek sayesinde tüm dünyayı dolaşıp farklı kültürleri tanımıştı. Ancak sonunda kendini yeniden sanatın kucağında bulup ikinci üniversitesi UACE'de
yönetmenlik ve sinematografi bölümünde eğitim aldı.
Haratoka'nın fotoğrafçılık alanındaki çalışmaları hem sanatsal hem de ticari olarak uzun yıllar devam etti. Ama bir süre sonra kamera onun dışavurumcu ruhu için yetersiz kalmaya başlamıştı. Bu da sanatçıyı yolun başlangıcına, yani
resim sanatına geri götürdü. İşte Haratoka'nın sanat alanındaki bu uzun yolculuğu, onu multidisipliner eserler üreten bir sanatçıya çevirdi. Sanatçı bu eserleri şimdilerde hem Kavacık'taki stüdyosunda hem de yurt içi ve yurt dışında birçok organizasyonda sergiliyor.
Aslında ben de Haratoka'yı ve eserlerini tanıma fırsatını böyle bir organizasyonda yakaladım. Bilgi Üniversitesi kampüsü içinde yer alan Santralistanbul'da açılan
"Öteki Hikâyeler" sergisi 50 sanatçının
göç ve mültecilik kavramlarına odaklanan yapıtlarını bir araya getiriyor. Haratoka'nın sergideki eseri ise
"Ağıt" isimli bir yerleştirme.
Serginin küratörü
Denizhan Özer, kendisine bu sergiden ve serginin konusundan
ilk bahsettiğinde Çerkes asıllı
Haratoka, atalarının tarihine dönük bir
yolculuğa çıkmış kendi içinde. Aslında
göç ve sürgün kavramlarının,
1864 Çerkes Sürgünü'nde atalarının yaşadığı
korkunç koşullardan dolayı sıklıkla
düşündüğü konular içerisinde yer aldığını
söylüyor sanatçı.
Çocukluğundan beri duyduğu ya da Kafkasya gezilerinde öğrendiği ve fotoğrafladığı yüzlerce hikâye, bu sergiye davet edilmesiyle aklında uçuşmaya başlamış Haratoka'nın. Ve en sonunda Çerkes sürgünü sırasında
denizde ölen insanlara, özellikle de
annelere ve çocuklarına adadığı "Ağıt" yerleştirmesi çıkmış ortaya.
Çerkes sürgünü, Rus İmparatorluğu'nun,
Çerkesler, Abhazlar ve Çeçenler dahil olmak üzere bölgedeki yerel halkın sert direnişine rağmen sınırlarını genişletmek için yaptığı iddialı bir mücadele sırasında gerçekleşmişti. Yerli halkın direnişi, nüfuslarının katledilmesi ve ardından sürgüne gönderilmesiyle vahşice bastırıldı. Çoğu Çerkes, Karadeniz'in kuzeydoğu kıyılarından Anadolu'ya nakledilmek üzere gemilere bindirildi.
Binlerce kişi açlık ve susuzluktan öldü ve pek çoğu da gemileri Karadeniz'in dalgalarında battığında öldü.
Haratoka da "Ağıt" eserinin yaratım sürecinde o dalgalarda günlerce ve gecelerce gözyaşları içinde boğuldu. "Ağıt" dönen bir platform üzerinde
vahşi dalgalar arasında küçük, yeşil bir kâğıt gemi modelini tasvir ediyor. Akordeonda çalınan yumuşak, duygusal müzik, platform üzerinde dönerken küçük gemiye eşlik etmekte. Dans ve müziğin Çerkes kültürünün vazgeçilmez ifadeleri olduğunu belirten sanatçı, Karadeniz'in suları arasında betimlediği bu fırtınaya çocukluğundan beri sevdiği bir şarkıyı eklemek istemiş.
Aslında eserdeki şarkı
"Si Nane" ("Annem") bir çocuğun, annesinin sevgisini
doğayla uyum içinde anlattığı bir
parça. Ancak Haratoka bu şarkıyı her
duyduğunda gözlerinin yaşardığını söylüyor. Suriyeli ve Çerkes asıllı göçmen bir ailenin çocuğu olan
Tambi Cimuk, şarkıyı Haratoka'nın eseri için akordeonuyla yorumlamış.
"Anavatandan kopmuş diasporada yaşayan iki ailenin çocukları olarak atalarımızı birlikte onurlandırdık" diyor Haratoka bu eser için.
"Ağıt" yerleştirmesinin duygusal ağırlığı arasında, sanatçının bu eserde daha önce hiç kullanmadığı bir malzemeyi kullanmayı tercih ettiğini de öğrendim. Sanatçının kullandığı
binlerce metrelik ip, Karadeniz'de hayatını kaybeden insanları geçmişlerine ve geleceklerine bağlıyor.
SANATÇININ HAYATINA BAKIŞ
Haratoka aynı zamanda
"Kültür Mantarı Sanat Hareketi" adlı bir sosyal sorumluluk projesi
yürütüyor. Bu proje kapsamında sosyal, sanatsal ve
kültürel farkındalığı artırmak için 10 yaşındaki oğluyla
birlikte çeşitli faaliyetler yürütmekteler. Çalışma
kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB),
birçok okul ve üniversite ile düzenledikleri seminerler,
Türk ulusal eğitim televizyonu Eba TV için hazırladıkları
sanat tarihi videoları gibi farklı etkinlikler
düzenlemişler.
"Bilgileri her eğitim seviyesinden insanın anlayabileceği şekilde duygu ve fikirlerle harmanlayarak paylaşmanın çok değerli olduğunu düşünüyorum. Sanata ve sanat tarihine ilgisi ve araştırma aşkıyla oğlum Alp de projede özellikle çocuklara ulaşmak konusunda sihirli bir anahtar gibi çalışıyor" diyor Haratoka.
Sanatçı ayrıca son üç yıldır
"Kutsal Renkler" adlı özel bir sanat serisi üzerinde çalışıyor. Eski uygarlıkların yüz bin yıl önce bile parlak renkleri hayatlarında kullandıklarına dikkati çeken Haratoka,
"Bu renklere ulaşma çabası ve doğayı tek tek tarayarak farklı taş, maden ve mineral arayışları bence harika bir hikâye. Bugün bizim için seçilen solgun ve cansız renklerle yaşamaya mahkûm edilmek, insanlık için büyük bir baskı" diye açıklıyor.
Renklerin doğadaki dengeleyici gücüne hayran olan Haratoka, onun için en büyük ilham kaynağının renkler olduğunu söylüyor.
"Bence renkler her biri insana iyi gelen bir ilaç gibi hayata yeniden kazandırılmalı." Tuval üzerine renklerin canlı enerjisi ve frekansının bir koleksiyonu olarak tanımladığı
"Kutsal Renkler" serisine başlama sebebi de işte tam da bu. Sanatçı renkler hakkında farkındalığımızı artırmak istiyor.
Haratoka'nın
"Ağıt" eserini
"Öteki Hikâyeler" sergisinde birçok ilham verici eserle birlikte
ziyaret edebilirsiniz. Üretken sanatçının gelecek
çalışmaları için de takipte kalın!
***
Özetle uyarıyorum..
Bilgi Üniversitesi kampüsü içinde yer alan Santralistanbul'da açılan "Öteki Hikâyeler" sergisi 50 sanatçının göç ve mültecilik kavramlarına odaklanan yapıtlarını bir araya getiriyor. Haratoka'nın sergideki eseri "Ağıt" isimli bir yerleştirme başta olmak üzere tüm eserleri görmek istiyorsanız, 7 Şubat'a (Niye böyle geç haberim oldu ki) kadar vaktiniz var. Yani, bugün ve yarın son.. Sergi pazartesi kalkıyor.. Ben gidip görmek için elimden geleni yapacağım..
*
TEBESSÜM
Çinli, New York'ta bir puba girdi. Doğru bara gitti ve içmeye başladı. Yanındaki Amerikalı sordu..
"Tekvando, karate, kung fu gibi Uzakdoğu sporlarından birini bilir misiniz?."
Çinli öfkeyle cevap verdi..
"Bana bu rezil soruyu niye sordun?.. Bir rezil Çinliyim diye, değil mi?."
"Hayır" dedi Amerikalı.. "Benim rezil biramı kafana dikiyorsun diye.."
*
SEVDİĞİM LAFLAR
Yapabildiğiniz tüm güzellikleri, bir insana gösterebileceğiniz tüm şefkati ve kalbinizdeki tüm sevgiyi, şimdi gösterin, ertelemeyin ya da unutmayın. Çünkü aynı yoldan iki kez geçmeyeceksiniz.
Belki bir daha onu göremeyeceksiniz...
James Greene (Teşekkürler Venüs)