HINCAL ULUÇ

Pandemi nasıl bitecek?..

Sadece siz okurların değil, tüm ülkemin, hatta tüm dünyanın kafasındaki soruyu, Frankfurt'ta salgının başından beri gece gündüz Kovid'le mücadele eden doktor arkadaşım Erdoğan Karatay'a sordum.. Uzun ama çok açıklayıcı bir cevap geldi. Köşemin büyük bir bölümünü bu yazıya ayırmakta tereddüt etmedim..
Hâlâ ve hâlâ, başta aşı, devletin aldığı tüm önlemlere direnmeyi marifet sayan, tüm önlemlerle hatta alay edenler, kafanızı her gün biraz daha karıştırırken, gerçeği, Kovid'le bizzat savaşan bir bilim adamı, uzman doktordan dinlemenizde fayda var..
Bu yazıyı iyi okuyun.. Kovid aşı ve önlem karşıtlarının lafları ile kafası karışan yakınlarınız varsa, onlara da okutun, mutlak.

*

Çiçek hastalığını hatırlayan var mı? Hani şu yüzde, kollar ve bacaklarda çok kötü görüntülere neden olan ölümcül hastalık?
Variola dediğimiz bir virüsün yaptığı ağır hastalık!
Sadece 20. yüzyılda 300-500 milyon insanı öldüren çiçek.
Tarihçilere göre bu virüs 3000 yıl önce de vardı. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda, Danimarka, Norveç, İsveç ve İngiltere'deki yaklaşık 1400 yıllık Viking mezarlarında bu virüsün varlığı kanıtlandı.
Şu anda dünyanın herhangi bir bölgesinde çiçek hastalığına karşı ne bir ilaç ne de bir aşı bulabilirsiniz, çünkü insanoğlu bu virüsün kökünü kurutabildi. Nasıl mı?


Variola, sadece insandan insana geçiyordu, bir hayvanda yaşaması mümkün değildi.
Bazı virüsler sadece insandan insana bulaşsa ve sadece insan vücudunda yaşayabilse de, bazı başka virüsleri insanda yok etseniz bile, doğal ortamından yabani hayvanlarla insana yeniden bulaşabilirler. Örneğin, grip mikrobu influenza bu gruptandır.
Sadece insandan insana bulaşabilen çiçek, etkili bir aşıyla yok edildi.
İkinci olarak, hastalığı atlatan veya geçirip sağlığına kavuşan kişilerde ömür boyu süren bir bağışıklık söz konusuydu.
Üçüncüsü de, hastalığın belirtileri o kadar belirgindi ki, enfekte olanlar hemen fark edilip karantinaya alınıyorlardı.
Dünya Sağlık Örgütü, tarihindeki en başarılı kampanyalarından birini başlattı 1967 yılında, aşı kampanyalarını bütün dünyaya yaydı.
1980 yılında çiçek hastalığının artık kalmadığını ilan etti..

*

1918'de ortaya çıkan İspanyol gribi (Influenza, yani şu an hâlâ bizimle birlikte olan grip mikrobu), insanlığın gördüğü en kötü pandemilerden biriydi. 1.5 yılda yaklaşık 50 milyon insani öldürdü. Birinci dalga 1918 baharında başladı, ancak en fazla kayıp 1918 sonbaharında, çok kısa sürede verildi.
Nihayet 1919 baharındaki üçüncü dalgadan sonra aynı yılın yaz aylarında bitti.
O kadar tehlikeliydi ki, birçok insan saatler içinde hayatını kaybedebiliyordu. Hastalığı atlatanlarda ise önemli etkiler bırakabiliyor, bunlar çok uzun sürebiliyordu.
Peki nasıl bitti bu pandemi?
Birincisi, insanların çoğu hastalığa yakalandığı halde, savunma sistemleri iyi olduğu için hastalığı atlattı. Virüsle tekrar karşılaştığında daha önceden oluşmuş antikorları sayesinde hafif geçirdiler.
İkincisi ve en önemlisi, virüsün doğasında olan şey gerçekleşti, yani virüs mutasyona uğrayarak daha çok ve daha hızlı bulaşıp, daha hafif hastalık yapan bir varyanta dönüştü, örneğin OMICRON gibi.
Bu influenza virüsünün çeşitli varyantları daha sonra başka pandemiler de yaptı, Asya gribi gibi, Hong Kong gribi gibi ya da kuş, domuz gribi gibi. Ama bunların yıkıcılığı hiçbir zaman İspanyol gribi gibi olmadı.
Influenza artık hayatımızın bir parçası, onunla yaşıyoruz. Yok olması artık çok zor, belki çok ilerde.
Ancak aşısı da olduğu ve bu aşı daha etkili olsun diye her yıl yenilendiği için insanlık adına büyük tehlike arz etmiyor. (Ben son 10 yıldır oluyorum ve hiç grip olmadım. H.U.)

*

Gelelim, korona virüsüne. Bu virüs belki halk arasında sanılanın aksine hayatımıza 2019'da girmedi.
2003 yılında ilk kez yine Çin'de ortaya çıktı ve SARS dediğimiz Akut Solunum Yolu Sendromu'na neden oldu. Kısa sürede tüm dünyaya yayıldı. O zamanki adi SARS-CoV idi ve şimdiki KOVİD- 19 kadar bulaşıcı değildi. Kovid-19, üst solunum yolu ve alt solunum yollarını enfekte ederken, 2003 yılında ortaya çıkan korona virüsü sadece alt solunum yollarını tutuyordu.
Bu nedenle bulaştırma riski çok daha azdı.
Ayrıca belirti vermeye başladıktan 10 gün sonra en bulaşıcı haline geliyordu.
Belirtileri çok tipik olduğundan, bu insanlar hemen fark edilip bulaştırmaya başlamadan izole ediliyorlardı. Böylece pandemi, dünyada birçok insan farkına bile varmadan DSÖ'nün önderliğinde kontrol altına alındı.
Koronayla ilgili yazılarımda, daha ilk günlerden itibaren, yani neredeyse iki yıl önce şunu yazdım:
"Kovid-19 sadece insanda yaşayan bir virüs (bazı bilim insanları yaban hayvanlarında yaşayabildiğini iddia etseler de, bu henüz kanıtlanamadı). Yani konağı sadece insan. İnsanı öldürürse, kendi neslini de yok eder. O zaman mutasyona uğrayacak. Neslini devam ettirebilmek için daha hızlı yayılacak ama daha az öldürecek." Şimdi bütün dünyayı etkisi altına alan Omicron işte böyle bir varyant. Diğer öncü Kovid-19 varyantlarına göre çok ama çok daha hızlı bulaşıyor. Ama genellikle üst solunum yollarında kalıp, aşağıya yani akciğerin derinliklerine inmiyor.
Şu anda bütün dünyada neredeyse bulaş sayılarında rekorlar kırılıyor, ABD'de günlük vaka sayısı 1 milyonu, Fransa'da 300 bini, İngiltere'de 200 bini aştı. Burada, yani Almanya'da 100 bin günlük vaka sayısına yaklaşıldı. Türkiye'de de bu sayı oldukça yüksek.
Bizim için tek bir insanın canı bile çok değerli.
Ancak bugün dünyada ulaştığımız sayılara bir yıl önce ulaşsaydık, o dönemde verdiğimiz kayıp sayısı bugünkünün onlarca katı olacaktı.
Şu anda Almanya'da yeni vaka sayılarında rekor kırılırken, hastaneye yatan hasta sayısı ve yoğun bakım kapasiteleri oldukça iyi durumda.
Bu OMICRON, insanlık için şans olabilir, iki yıl önce bahsettiğim, pandemiyi belki de bitirecek varyant olabilir. İspanyol gribini bitiren varyant gibi. Ben bundan sonra daha ölümcül bir varyant beklemiyorum.
Pandemiyi bitirmenin en etkili yolu tıbbi son; yani dünyadaki hasta sayısının çok azaldığı durum. Bunu sağlayacak olan da ya etkili bir aşı veya tedavi edici ilaçlar ya da sürü bağışıklığı. Şu andaki durum, Omicron sayesinde sürü bağışıklığına doğru gittiğimizi gösteriyor.
Ancak felaket tellallarının aşı karşıtlığı yüzünden insanların büyük bir kısmı hâlâ aşısız.
Oysa daha yeni yayınlanan bir araştırmada, BioNTech aşısının 3. dozunun, 60 yaş üzeri insanlarda Kovid-19'a yakalanma oranını 10 kat, hastalığı ağır geçirme riskini ise 20 kat azalttığı gösterildi.
Aşı karşıtları, aşının ilk bulunduğu günden beri varlar. İlk dönemde iddia ettikleri şey, aşı olan insanların ineğe dönüşeceği idi. Güldüğünüzü duyar gibiyim.
Şimdi durum farklı mı?.
Yeni tip Kovid aşıları piyasaya çıktığında, önce "İçimize çip sokuyorlar, bizi öldürecekler" dediler, aşıyı 5G teknolojisiyle ilişkilendirdiler.
Baktılar bu tutmuyor, kadınların kısır, erkeklerin de iktidarsız olacağını yaymaya başladılar. Son olarak da, insan haklarının ihlali olduğunu, özgürlüğe müdahale olduğunu iddia eder oldular.
Oysa unuttukları bir şey var..
Demokrasilerde birinin özgürlüğü, başka birinin özgürlüğünün sınırında biter. Bu da yetmedi, aşının çok büyük yan etkileri olduğunu iddia ettiler. Oysa bilimsel araştırmalar gösterdi ki, yeni teknolojiyle üretilen aşılar, klasik aşılarla kıyaslandığında, mesela tifo, tifüs, kolera aşısından daha fazla yan etki göstermiyorlar..
Her zaman iddia ettiğim şeyi yine söylüyorum.
Aşı, tıp tarihinde elde edilen en önemli buluştur.
Aşı sayesinde milyonlarca belki de milyarlarca insan ölümden kurtuldu. Bir hastalığa karşı aşı varsa mutlaka yapılmalı.

*

Hiçbir pandemi çok uzun sürmez, Kovid-19 da influenza gibi mevsimsel bir enfeksiyon hastalığı olarak yerini alacak. Bunun için belki biraz daha sabretmemiz gerekiyor. Ancak insanlarda hem ekonomik yönden hem de sosyal yönden pek sabır kalmadığı için, sanıyorum önlemlere daha az dikkat ediliyor, üstelik Omicron gibi daha az öldüren bir varyant dünyaya hâkimken.
Bu nedenle de vaka sayıları rekor üstüne rekor kırıyor.
Bence artık pandeminin sonuna doğru gidiyoruz. Aşılamayı biraz daha hızlandırırsak bu sona daha kolay yaklaşırız.
Yine de siz maske, mesafe ve temizlik kuralına uymaya devam edin. Unutmayın.
Aşıyla kazanılmış bağışıklık, hastalığı geçirerek kazanılmış bağışıklıktan çok daha az risklidir.
Bir yazımızın daha sonuna geldik, sağlıklı kalın, mutlu kalın..

***


MERAK!..
Amerikalılar "Merak kediyi öldürdü" derler.. Devamı "ve tatmin geri getirdi" diye gelir. Bizdeki merak sözünü hatırlayın bir de..
"İnsanın başına, ya meraktan ya da.." Ötesini yazamam, ayıp bir cinsel sözcük çünkü, ama hemen herkes duymuştur nasılsa..
Niye Batı'nın çok gerisinde kaldığımızı anlatır mı, bu iki "merak tarifi" karşılaştırması..
Bu konu niye çıktı, derseniz, Pazar günü Hürriyet "Gündem" sayfasında harika bir haber vardı.
NASA, James Webb adını verdiği uzay teleskobunun yolculuğunu başlattı. Bugüne dek, dünya üzerindeki en büyük teleskop Hubble ile uzayın 13 milyar ışık yılı ötesini görebildi insan. Yani aslında 13 milyar yıl öncesini gördü.
James Webb, 1 ay sonra, dünyadan 1.5 milyon kilometre uzaktaki yörüngesine oturacak, gözlemeye ve gözlemlerini dünyaya göndermeye başlayacak.
NASA'da çalışan bir Türk bilim kadını var. Feryal Özel. Bayan Özel, Fatih Çekirge'nin köşesindeki "İnsanlık Tarihinin En Gizemli Yolculuğu" başlıklı yazıda okudum, Mardinli lise öğrencileri ile online olarak buluşmuş ve onlara James Webb'i anlatmış. Bir öğrenci "Neden?" diye sormuş..
10 milyar dolarlık proje için..
"Merak" diye cevap vermiş NASA'cı Türk bilim kadını.. İzah da etmiş..
"Merak, insanın ruhunda var. Bir köyde yaşayanlar, yan köydekini merak eder. Biz bu gezginci ruhu bilime ve evrene yansıtarak insanlığın tarihini öğrenmeye çalışıyoruz. Karadelikleri ve evrende oluşmuş ilk yıldızları görmeye çalışıyoruz. Bundan 13 milyar yıl önce yaşama ev sahipliği yapmış ve yapabilecek gezegenler arıyoruz."
Doğru söyleyin, merak etmiyor musunuz?. Ben ölüyorum!..

***


BİR İLGİNÇ KONSER!..
Özellikle Kadıköylüler için bir ilginç konser var, yarın akşam 20.00'de, Kadıköy Belediyesi Yeldeğirmeni Sanat'ta..
Bir kanun ve çello ikilisi.. Biri Türk sanat, öteki klasik batı müziğinin en önde gelen sazlarından.. Çello uzun zamandan beri, alaturka saz heyetlerinde de görünür oldu ya..
Ben ikisini de solo dinlemeye bayılırım üstelik..
Kanunda uzun bir zaman yolculuğunu Modern Folk Üçlüsü aracılığı ile yaptığımız arkadaşım Tahir Aydoğdu var. Çelloda ise Sedef Erçetin..
İkinci konserleri de 18 Ocak'ta Ankara, CSO-Ada Mavi Salon'da..
Programda Bach, Vivaldi, Morricone, Piazzolla başta özel seçkiler ve doğudan da ilginç eserler var.

***


TEBESSÜM
2021'i, kupada İkinci Lig sonuncusu Denizli'ye yenilip elenerek kapayan, 2022'yi de Süper Lig'de kümede kalmaya savaşan Giresun'a yenilip liderin 22 puan gerisinde 12'nciliğe düşerek açan Galatasaray'ın 2017'den beri başında bulunan hocası Fatih Terim, Giresun maçından sonra "Tünelin ucunda ışık görüyorum" demiş.
Ayni gün, her gün Tebessüm köşeme malzeme taşıyan tabletimdeki siteye Allah sizi inandırsın, şu şaka düşmez mi?.
Pesimist, karanlık bir tünel görür.
Optimist, tünelin sonunda ışık görür.
Realist, bir trenin geldiğini görür.
Makinist, raylarda dikilmiş üç şaşkın görür.

***


SEVDİĞİM LAFLAR
Hiçbir özel yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.
Albert Einstein

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.