Öğretmenler Günümüz kutlu, mutlu olsun!..
Eski ve soluk bir fotoğraf.. Ama hayatımın en anlamlı günlerinden biri. 29 Mayıs 1951!. Kilis Kemaliye İlkokulu'ndan diploma aldığımız gün, hatırladığım ilk öğretmenim, çok sevdiğim hocamız Mazhar Tokuz ile çektirdiğimiz sınıf resmi.. Ne babacan bir öğretmendi, Mazhar Hoca!. Nasıl güzel, nasıl sabırla öğretirdi her şeyi.. Evde ders çalıştığımı hatırlamam.. Her şeyi derste öğretirdi bize çünkü.. En anlaşılır dille anlatır ve sabırla öğretirdi.. Ben mi?. En önde, soldan 6'ncı.. Kuzen Ahmet Kışlalı, (Işıklar içinde yatıyor..) 5-A sınıfındaydı. Biz 5-B'de. Kuzenle diploma kutlaması yaptık öğleden sonra. Kilis'te pastane bile yok o devirde. Sokakta çelik çomak oynayacak değiliz ya.. Tek sinema var, ona gittik.. İlk diplomamızı kutladığımız filme bakın.. "Mezarımı Taştan Oyun!.."
Sevgili Mazhar Hocamın ruhunu şad ederek bugün, "Öğretmenler Günü"nde, ülkemin tüm öğretmenlerini yürekten kutluyorum. Öğretmenler Günü dünyada kutlanır. Genelde 5 Kasım'dır ama, her ülke kendi gününü belirleme hakkına da sahiptir. Biz Mustafa Kemal Atatürk'ün, Bakanlar Kurulu tarafından kendisine verilen "Millet Mektepleri Başöğretmeni" unvanını kabul ettiği ve resmen "Millet Başöğretmeni" olduğu günü seçtik ve 24 Kasım yaptık.. Yani bugün!.
Kutlu olsun!. Mazhar Hocam!. Üzerine rahmetler yağsın!. Bu resimde olup da bugün hayatta olmayan sınıf arkadaşlarıma da rahmet, kalanlara sağlıklı ömürler..
***
BEETHOVEN, MOZART DİNLEYEN EŞEKLER!..
Diyorum ya, en sevdiğim Türk gazetesi, ne yazık ki, İngilizce, Daily Sabah!. Haberi orda okudum.. Hele geceleri önünde ıssız bir deniz gibi uzanan Mezopotamya ovasına bakan, tepede kurulu eski Mardin'in dar sokaklarını, motorlu araç giremediğinden, eşekli çöpçüler temizliyormuş. Hemen ayağa kalkma Ömür Gedik kardeşim.. Bu eşekler kadrolu.. Haftada 6 gün, günde 4 saat çalışıyor ve 8 yılda emekli oluyorlar. İşleri bitip dinlenmeye çekildiklerinde onlara Mozart ve Beethoven dinletiliyor. Bilimsel olarak belirlenmiş. Özellikle Mozart'a bayılıyor ve çok rahatlıyorlarmış. Emekliye de törenle ayrılıyor, gene Mozart eşliğinde önlerine koca bir kova dolusu meyve konuyormuş..
Yani bizde en güzel rahmetli Kemal Sunal'ın söylediği "Eşoğlueşek" Mardin'de nerdeyse iltifat.. Ben Mardin'i severim. Babamın son askeri görevi, Mardin Jandarma Alay Komutanlığı, son sivil görevi de Mardin Milletvekilliği idi. Remzi Buharalı dostumun Devlet Opera ve Balesi'ni götürüp Cumhuriyet Meydanı'nda verdiği harika konser için gittiğim kente ölmüş bayılmış, UNESCO Koruma Listesi'ne aday kentimize hakkını vermediğimizi yazmıştım yıllar önce.. Şimdi okuyor duyuyorum. Mardin muntazam geziler düzenlenen bir turizm merkezi. Özellikle de eşeklerle temizlenen tepedeki eski Mardin..
Bizim Bedri Usta, Adanalı kebapçıdır ama, aslen Mardinlidir. Evvelki gün ondaydım.. Bir robot garson almış, denemek için. Onu gösteriyor. Sekiz masanın siparişini, sekiz rafı var, ona koyuyor, düğmelere basıyorsunuz. Robot hepsini götürüyor.. Bana da hava atınca, "Sen önce sokaklarındaki eşek çöpçülerden kurtul" dedim.. Ne dedi bilir misin?. Özetleyeyim..
"Cilalı Taş devrinden izler taşıyan Mardin, içinde yığınla devletin kurulduğu, yığınla savaşın yapıldığı Mezopotamya'nın kıyısında ya. Ordaki devletler, beyliklerin hepsinin gözü, kritik mevkideki Mardin'i ele geçirmek.. Zamanın en güçlü silahı, süvarilerle saldırdıklarında Mardin anında düşer. İşte bu süvarilerin toplu saldırısını önlemek için yolları çok dar, ancak bir atın geçeceği genişlikte yapmışlar. Düşman bin atlı ile de gelse, o sokaklara birer birer girmek zorunda. Tek atlıyı da o daracık sokakta, anında indiriyorlar.."
Yani o dar sokaklar çok başarılı bir savunma taktiği..
Hem de nasıl başarılı ki, o tepedeki eski Mardin ve kale, Roma İmparatorluğu'ndan, yani Milattan Sonra 400'den, yani 1600 yıldan beri ayakta ve içinde yaşanır duruyor.
Hadi şimdi gitmeyin bakalım Mardin'e..
***
ADI BELLİ STAT!..
Hâlâ Altay'ın tarihi Alsancak Stadı'nın adı tartışılıyor. Fatih Terim'in adı, hem de 2 stada, Şenol Güneş'in adı, yetiştiği kentteki stada isim olarak verilen bu ülke futbolunun adını yurt dışında, gerek Milli Takım, gerek Galatasaray'da ilk kez duyuran Mustafa Denizli'nin içinde yetiştiği ve adını dünyaya duyurduğu Alsancak'taki stadın adı belli değil mi, hâlâ?.
Altay'da yetişmiş, Galatasaray'ı, Fener'i, Beşiktaş'ı yani 3 büyüklerin üçünü de şampiyon yapmış bu efsane adamdan başkasının adı yakışır mı bu stada?.
Kim neyi, niye tartışıyor?. Efendim, sonradan politikacı olan bir futbolcu var. Pek de iyi anılmaz adı bu ülkede.. Gerekirse yazarım. O itiraz ediyormuş, "Mustafa Denizli Stadı"na da, el altından kulis yapıyormuş.
Doğruysa ortaya çıksın açıkça söylesin görelim!.
Mustafa Denizli, hakkında Alman televizyonu ARD'nin 1. kanalında bir saatlik belgeseli çekilip yayınlanan, daha önce spor sayfası bile olmayan Der Spigel'de kapak ve içerde 2 sayfa haber olan, yurt dışında da efsane bir futbol adamıdır.
Onunla en çok tartışan adamım. Bu yüzden benim için "İçimizdeki İrlandalı" demişti, bu laf, deyimler sözlüğümüze girdi.
Konuları tartışırım. Ama adını tartışmam. Tartışılmasına da tahammül edemem!.
O stadın doğal adıdır, Mustafa Denizli!.
***
İŞTE 'DEVLET ADAMI' BUDUR BEYLER!..
İstanbul-İzmir Yeni Otoyolu üzerine yazmış, İzmir'e 3 saatte gitmemi sağlayan muhteşem yolu överken bazı eleştiriler de yapmış ve Ulaştırma Bakanı'na sorular sormuştum.
Çok geçmeden hem de bizzat Bakan'dan hemen, çok ayrıntılı ve doyurucu bir yanıt geldi.
Burnumun dibindeki İstanbul sorularıma, Vali'den, Belediye Başkanı'ndan, Emniyet ve Trafik Müdürü'nden, "emir almışlar gibi" tek satır ses gelmezken, buyrun, bu bir Bakan yanıtı.. Keyifle okudum. Teşekkürler Sayın Bakan'ım..
Vali ve teşkilatının, güya dostum ve arkadaşım Ekrem İmamoğlu ve adamlarının yüzleri biraz kızarır mı acaba, derseniz umutlanmayın..
Onlar, hem de ne kalabalık basın bürolarıyla, benim vergilerimle maaş alır ve o koltukları işgal eder, ama "Tık" demezler.. Diyemezler çünkü.. Türlü çeşitli hesapları olduğundan bir, emir aldıklarından iki..
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'na sonsuz teşekkürlerim ve en kısa zamanda gene buluşma dileklerimle, cevap açıklamasını aynen sunuyorum.
*
Sayın Uluç,
17 Kasım'da Sabah gazetesinde yer alan yazınızı okuma fırsatım oldu. Bakanlığımızın otoyol projelerinin sağladığı faydaları okurlarınızla paylaştığınız için çok teşekkür ederim.
Yazınızda, katıldığım TV programından bahisle, kamu-özel sektör işbirliği (KÖİ) çerçevesinde Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle hayata geçirdiğimiz projemizdeki araç geçiş sayılarına ilişkin soru yöneltmişsiniz.
Doğrudur, Osmangazi Köprüsü'nün de dâhil olduğu Gebze Orhangazi İzmir Otoyolu'nda araç geçiş sayıları taahhüt edilenin üzerinde gerçekleşmeye başlamıştır. Rakamlarla ifade etmek gerekirse son durum şöyle:
Osmangazi Köprüsü
Garanti (40.000)
1 Temmuz-1 Ekim ortalama: 43.260
Gebze Orhangazi İzmir Otoyolu
1. Kesim: Garanti (40.000)
1 Temmuz-1 Ekim ortalama: 49.264
2. Kesim: Garanti (35.000)
1 Temmuz-1 Ekim ortalama: 46.689
3. Kesim: Garanti (17.000)
1 Temmuz-1 Ekim ortalama: 31.678
4. Kesim: Garanti (23.000)
1 Temmuz-1 Ekim ortalama: 17.639
Bildiğiniz gibi KÖİ projeleri kendisini finanse edebilen projelerdir. Kamu hizmetine erişimi hızlandırır. Bu da daha büyük ekonomik faydaları beraberinde getirir.
İstanbul Havalimanı, kamuya gelir sağlamasıyla bunun en güzel örneğidir.
Araç geçiş sayılarındaki bu kademeli artışla, Osmangazi Köprüsü'nün de dâhil olduğu İstanbul-İzmir Otoyolu da kendini finanse eden, kamuya gelir sağlayan bir yapıya kavuşacaktır.
6.77 milyar dolar yatırım, 2 milyar dolar işletme, 248 milyon dolar kamulaştırma ve 4.6 milyar dolar finans maliyetleri olan otoyol, 22 yıl işletme süresi sonunda, tüm bu maliyetlerden arınmış biçimde devlete devredilecektir.
İstanbul-İzmir otoyolunun yapılması ile yol 100 km kısalmıştır. Eğer bu yol yapılmamış olsaydı 8.5 saat süren eski yol kapasitesini doldurduğundan seyahat süresi 13-14 saatlere çıkacaktı.
Yeni otoyolun yapılması ile eski yol da cazibesini çok fazla kaybetmemiştir.
Yukarıda bahsettiğim faydalar, KÖİ ile hayata geçirdiğimiz tüm projelerimiz için söz konusu. Karayolu, havayolu ve denizcilik alanlarındaki 38 projemizin tamamında, geçiş/ kullanım garantilerinin aşılmaya başlanmasının 2024 yılı sonu mümkün olacağını tespit ediyoruz. Böylelikle tüm projelerimiz değerlendirildiğinde, garanti ödemelerinin tamamen son bularak, bu defa yalnızca yüklenici firmaların kamuya "Kira ve Garanti Gelir" ödemesi yapacağı bir dönemin başlangıcı olacaktır.
Sayın Uluç, projelerimize olan ilginiz, bize söz konusu tabloyu daha iyi anlatma imkânı sağlıyor. Bu bağlamda size bir kez daha teşekkür ederim.
Saygılarımla,
Adil KARAİSMAİLOĞLU
T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum." Hz. Ali
*
"Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin!." M. Kemal Atatürk
***
TEBESSÜM
Büyükanne ile 5 yaşındaki torun karşıya geçiyorlarmış.. Büyükanne "Hızlan biraz, bak 'düt' geliyor" deyince, minik torun itiraz etmiş..
"O düt değil, büyükanne.. 4 çekerli, 8 silindirli, otomatik vitesli Mercedes VIP!."
Eeee!.. Ekran çağının zamaneleri bunlar..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- En güzel manzara... İnsan!.. (23.11.2022)
- Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. (24.04.2022)
- Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. (23.04.2022)
- Domenec Torrent, hoca moca değil!.. (22.04.2022)
- Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. (21.04.2022)
- Bravo Yıldız!.. Bravo Mevlüt!.. Önce ‘İnsan’, önce ‘Çocuklar’ çünkü... (20.04.2022)
- Ne mutlu bana Erol, sana değil, bana! (19.04.2022)
- Muhteşem Çeşme Projesi ve istemezükçüler!.. (17.04.2022)
- Bir muhteşem okul... Bir muhteşem sergi... (16.04.2022)
- “Türkiye’nin ne güzel yolları var” turu!.. (15.04.2022)