HINCAL ULUÇ

Bugün, Dünya Gülümseme Günü!..

Gülümseye en çok önem ve değer veren insanlardan biriyim. Bu konuda sayısız yazı yazdım.. Bu gazetenin çatısı altında çalışanların, aşağıdaki giriş holünde asansör beklerken "Günaydın, Merhaba, Selam" demelerinden geçtim, bir hafif gülümsemeleri için kaç yazı kaleme aldım ama başarılı olamadım, biliyorsunuz. Böylesine Gülümsemeci ben, Hıncal, 'ekimin ilk cuması'nın, yani bugünün, "Dünya Gülümseme Günü" olduğunu yeni öğrendim, iyi mi?..
Günün başlangıcında Harvey Ross Ball adlı bir grafiker ressam var. Bir şirket 1961'de ondan bir "gülümseme ikonu" istemiş... O da oturmuş çizmiş. Smiley, yani "Gülen"i...

Harvey Ross Ball'ın 1983 yılında 45 dolara çizdiği Smiley/Gülen ikonu.. Güneş sarısı bir tam yuvarlak. Çerçevesi ve içindekiler siyah... Gözler yatay değil, dikey oval. Sağdaki soldakinden daha iri. Ağız yayı tam simetrik değil, sol hafif yukarda, daha kalın ve merkezden hafif uzak... Bu görüntüye bazı uzmanlar "Mona Lisa Gülümsemesi" dediler...
Çalışmasına karşılık 45 dolar vermişler.. Şirket ikonu göğse takılan düğmelere koymuş, binlerce dağıtmış.
1970'lerde, "Mutlu Günler" yazılı posta kartı olmuş Amerika'da ve o yıllarda, düğme, kart, ya da başka bir şeyin üzerindeki Smiley, 50 milyon satmış ve France Soir gazetesi ile Avrupa'ya atlamış. Gazete ender iyi haberlerinin tepesine bu ikonu koyar olmuş. "Okuyun, mutlu olun" dercesine...
O gün bugün, "Gülen" yastıktan postere, parfümden pop arta her şeyin üzerinde kullanılır olmuş. Sonunda, sosyal medyanın mesajlarına, yazışmalarına yerleşmiş tabii.

Harvey Ross Ball, dünyanın en yaygın, en bilinen ve en çok kullanılan ikonu Smiley'i (Gülen anlamına gelir) bir sipariş üzerine 45 dolara çizmişti. Bugünkü enflasyon rakamlarıyla 350 dolar falan ediyor. Harvey, Gülen'inin hızla dünyayı sarmasını istiyordu. Bu da ikonunu herkesin kolayca kullanmasıyla mümkün olacaktı. Bu yüzden patentini almadı. Harvey'in 45 dolara çizdiği Gülen'den başkaları milyonlar kazandı ama, Harvey amacına ulaştı. Bugün bu ikonu, Smiley'i bilmeyen yok nerdeyse..
Smiley'i sadece 45 dolara yaratan ve onun dünyaya "Olumlu Düşünce Yayması" için patent bile almayan Harvey Ball, 1999'da Dünya Gülümseme Vakfı'nı kurmuş. Bu vakıf işte, her yıl, ekim ayınının ilk cumasını "Dünya Gülümseme Günü" ilan etmiş.
Günün sloganı şöyle..
"Bir iyilik yap. Birisinin gülmesine yardımcı ol!."
Ball, 2001'de 79 yaşında öldü ama, işte, yarattığı Smiley ölümsüz ve dünya, benim gibi çok geç haberdar olanlar dahil, onun kurduğu "Gülümseme Günü"nü kutluyor.
Dünya Gülümseme Gününüz mutlu ve kutlu olsun, Sevgili Okurlar..
Gülün ve Güldürün!.

***


GÜLÜMSEME MUCİZELERİ VE TIP BİLİMİ!..
Gülümseme, zorlama dahi olsa mucizeler yaratıyor. Çünkü, iç ısıtan gülümsemelerin, kocaman kahkahaların yarattığı hoş duygunun bilimsel bir nedeni var, gerçekten... Ve de kahkaha, bulaşıcıdır... İşte Tıp Bilimi ve gülümseme...
Endorfinler, genellikle ağrıyı bloke etmekten sorumlu olan nörotransmiterlerdir (Ağrıyan dokulara, ağrının azalması için beyin tarafından üretilen hormon / örneğin stres, korku gibi ruhsal durumlara da etkili). Ancak bunun yanı sıra, zevk duygularından da sorumludurlar. Dolayısıyla kendinizi mutlu bir ortamda bulduğunuzda, endorfinler üretilir ve yüz kaslarınıza nöronal sinyaller iletilir. Sonuç olarak, yüzde gülümseme tetiklenir. Aynı zamanda, gülümseyen kaslarınız kasılır, beyninize ödül sistemini uyaran bir sinyal geri gönderilir ve bir pozitif geri bildirim, bir döngü yaratır. Bu nedenle, kendinizi kötü hissettiğinizde ve kendinizi neşelendirmek istediğinizde, olumlu duygular tetiklenene ve kendinizi tekrar mutlu hissedene kadar gülümseyin.
Numara yapma taraftarı değil misiniz? Neyse ki, gülümseme bulaşıcıdır. Sizi mutlu eden ve sık sık gülümseten insanlarla takılın ve işte neşeye gitmeye hazırsınız!

***


BEN "ZORLA" GÜLMEYE BAŞLADIM!..
Özellikle TV programımız 90 Dakika ve Yaşamdan Dakikalar'ın çok popüler olduğu günlerde, stand-up'çılar, sahnede, radyoda ve televizyonda benim kahkaha atma taklidimi çok yaparlardı. Öylesine ünlüydü gülmem..
O ünlü gülmeyi, ben gazeteciliğe başladığım 50'li yılların sonunda, evimin banyosundaki ayna başında, kendimi zorlayarak kazandım, biliyor musunuz?.. Aklınıza gelir miydi?
Bizim yerel Yeni Gün gazetesinde bir gün Ayla Emel imzalı "Sosyete" yazıları başladı.
O zamanlar, takma isimle sosyete yazıları çok yazılır, çok okunurdu. Çünkü orada bugünkü gibi isimsiz masallar ve de imal edilmiş İkoncanlardan değil, gerçek üst ekonomik düzeyden ünlüleri bir araya getiren geceler, galalar, balolar, kokteyllerde yaşananlardan söz edilirdi.
Ayla Emel de, pek çok sosyete yazarı gibi erkekti. O devirde bir gecede on yere tek başına gidecek kadın bulmak kolay mı?..
Bizimki de, aslında o sosyete içinde sayılabilecek bir tıp doktoruydu. Tıp fakültesinde öğretim üyesi... Sık sık bizim spor odasına gelir, benimle sohbet ederdi. Bir gün öğrendim ki, Ruh Bilimci doktoru, M. Ali Ağabey benim için davet etmiş gazeteye... Yakın arkadaşı ya... Hem dedikoduları yazacak, hem de beni kontrol edecek. "Ruh doktoruna git" dese, gitmem biliyor. Doktoru bana getirmenin yolunu bulmuş..
Sebeb?..
Kardeşi, kuzen Ahmet ve ağbim Öcal'la konuşurlarken bir gece benim, nasıl mutsuz, nasıl asık bir suratla gelip gittiğim, hiç gülmediğim, gülümsemediğimden laf açılmış.. Delikanlılık yaşları ya.. "Olur böyle şey" dememişler, "Uzman gelsin, görsün" demişler ve M. Ali Ağabey, sosyete yazarımız Ayla Emel'i yaratmaya karar vermiş...
O Ayla Emel, bir gün gene odama geldi. Kapımı arkasından kapadı ve "Seninle konuşmalıyız" dedi ve anlattı. Gazeteye gelme sebebimin, benim asık suratım olduğundan başlayarak... Sonra tedaviyi gösterdi...
"İlaç falan yok. Tedavini sen kendin yapacaksın!.."
Nasıl mı?..
Her sabah kalktığımda, yüzümü yıkamak için banyoya gidiyorum ya.. Ordaki aynaya bakıp, ağzımla kulağım arasındaki mesafeyi yüz kaslarımı zorlayarak kısaltacak, yani içimden hiç gülmek gelmese de, kendimi zorlayarak sırıtacakmışım... Söz aldı benden... Başladım... İlk günler zordu, hiç sebep yokken ve hiç içimden gelmezken sırıtmak...
Ama inanmazsınız, doktorun dediği mucize oldu ve o gülümseme yüzüme yapıştı... Gülme yüzüme yapışınca da, kendimi mutlu hissetmeye, etrafıma da mutluluk dağıtmaya başladım.
Yani alenen ve resmen mutlu olduğum için gülmüyor, güldüğüm için mutlu oluyordum... ve de bu mutluluğu bulaştırıyordum...
Gülümsemenin Tıbbi Mucizeleri'ni dünya medyasından derledim bugün. Okuyacaksınız. Orda yazılanların ne kadar gerçek olduğunun şahidi benim. Birinci elden hepsini yaşadım çünkü..
Bugün Dünya Gülümseme Günü.. İçinizden hiç gülümsemek gelmiyor mu?.
Doğru banyoya, ayna başına!..
Hepinize mutlu günler dostlar!..

***


SEZEN'LE GÜLÜMSE!..
"Gülümse" deyince aklıma mutlak Sezen Aksu gelir.. Benim için en güzel Sezen şarkısıdır o... Kemal Burkay'ın sözleri... Çok sevgili kardeşim, şimdi okyanusun ötesinde yaşayan Arto Tunç'un bestesi, ağabeyi, ışıklar içinde yatsın Onno'nun düzenlemesi ve Sezen'in muhteşem yorumuyla harika üstü bir şarkı olmuştu, 1991'de... Türkiye ezberledi bu şarkıyı... "Dünya Gülümseme Günü"nde, Sezen'in bu doyumsuz yorumunu bir kere daha dinleyin ve içinize akan hüzünle gülümseyin siz de, benim gibi...

Gülümse hadi gülümse
Bulutlar gitsin
Yoksa ben nasıl yenileyeceğim
Hadi gülümse

Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda
İklim değişir, Akdeniz olur
Gülümse

Tut ki karnım acıktı
Anneme küstüm
Tüm şehir bana küstü
Bir kedim bile yok
Anlıyor musun?
Hadi gülümse

Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda
İklim değişir, Akdeniz olur
Gülümse

Sazlarım vardı
Irmaklarım vardı
Çakıl taşlarım vardı benim
Ama sen başkasın
Anlıyor musun?
Başkasın!

Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda
İklim değişir, Akdeniz olur
Gülümse.
***

SEVDİĞİM LAFLAR
Ayna benim en iyi arkadaşımdır. Çünkü ben ağladığımda, o asla gülmez... (Charlie Chaplin)
Her an gülümse, boş ver ne düşündüğünü bilmesinler. Ve her şeye rağmen yankılansın kahkahan, bırak neden güldüğünü merak etsinler. (Gabriel Garcia Marquez)
Şık olmalı kadın dediğin! Gelişi, gülüşü, bakışı, duruşu, hatta gidişi bile... (Cemal Süreyya)
Mutluluk bir ruhun ya da bir suretin gülmesine sebep olabilmektir.
Hiç gülmediğim gün, yaşanmamış saydığım gündür.
Gülerken seninle gülen insanlar var ya, tut ellerini sakın bırakma.

En gösterişli kahkahalarımı en ağlamak istemediğim ortamlarda attım hep.
Karanlık bir tünelin tam ortasındayım. Işık ne yandan gelirse oraya yürüyeceğim. Gülüşün ne yandaysa, ışığım o tarafta biliyorum.
Her sabah uyandığında aynanın karşısında giyinirdi gülümsemesini. Bir güneş gibi ayrılırdı odadan.
Ömrünü bereketlendirmek mi istiyorsun? Gül! Gülüşünle davet et herkesi. Bir kahkahanın nedeni ol.
Her şeye rağmen herkes gülebilir. Ama benimle hiçbir şeye rağmen gülmeye var mısın?
Ceplerim gülüşlerimle dolu. Varsın ağlamak da borcum olsun.
İnadına sev, inadına yaşa, inadına yaşat ve inadına gülümse.
Nasıl bilirdiniz dediklerinde, her şeye rağmen gülümserdi desinler.
Tüm olumsuzlukların peşini bırakmasını istiyorsan gülümse, sadece gülümse.
Gülmek için mutlu olmayı bekleme, nedenin yoksa bile hayatı göğüslemek için kahkahanı yükselti.
***

TEBESSÜM
"- Haya't ile Haya'l arasındaki fark nedir ?."
"- TL !."
(Gülümsediniz değil mi?.)
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.