Terim, şampiyonluğu yürekten istiyor muydu?..
Cumartesi gecesi, fanatik Beşiktaşlı yardımcım Caner'le gene evdeki iki ekranı paylaştık. O içerde Beşiktaş'ı izleyecekti, ben dışarıda Galatasaray'ı..
Ekranda Fatih Terim'in seçtiği ilk 11'i okuyunca, Caner'i çağırdım.
Elini sıktım. "Şampiyonluğunuzu kutlarım" dedim ve ekledim..
"Bana da şimdi bir bardak soğuk su getir.."
"Yarın da bu sahneyi aynen, Öcal ve Kemal Ağabeylerine anlatırsın" diye bitirdim..
Fatih Terim'in önüne şampiyonluk fırsatı üç defa geçmişti, sezon sonunda..
Ligin puanla değil, büyük olasılıkla averajla biteceği belli olmuştu.
Terim'e ilk defa "İkili averajda işi bitirmek" fırsatı sunuldu. Beşiktaş'a karşı ilk maçı 2 farklı kaybeden Galatasaray, rövanşta 2 farkla öne geçti. 3-1!. Ama ikili averaj denkliğinde, genel averaja bakıldığından ve orda açık ara Beşiktaş önde olduğundan 3-1 yetmiyordu. 1 gol daha lazımdı Galatasaray'a ve sahadaki Galatasaray, bu "şampiyonluk golü"nü aramıyordu. Sahada 3-1'i korumak için vakit geçiren oyuncular, kenarda buz kovasının üzerinde buz gibi oturan bir Fatih Terim vardı.
Terim maçı 3-1 bitirdi ve ligden düşmüş, hiç iddiası kalmamış, başta en iyi oyuncuları Sagal, 7 oyuncusunu kaybetmiş Denizli önüne fark atmaya çıktı.
İlk yarı aslında 3-0 bitebilirdi, ama Babel harika bir penaltı atmışken, kazanılan ikinci penaltı nedense Emre Akbaba'ya attırıldı ve o da her golün altın olduğu maçta berbat bir vuruşla kaçırdı o golü.
İkinci yarıda Galatasaray 2-0'a razı oynadı adeta.. Hele bir de gol yiyince nerdeyse 2-1'i korumak ister gibi oynadı. Ta ki Rodallega atılana ve Denizli 10 kişi kalana dek. Son dakikalarda, oyuna, ancak bitişe yarım saat kala oyuna alınan Mohamed'in biri penaltıdan (tekrarlanan o da) attığı 2 golle skor 4-1 e geldi ve +44 averajı olan Beşiktaş'a +42'lik averajla 2 gol daha yaklaşıldı. O maçta fark kapatılırdı oysa..
Şimdi son hafta, Galatasaray'a 2 gol farkı yetmiyordu. Çünkü genel averajda da eşitlik olduğunda "Daha fazla gol atan" şampiyon olacaktı ve Beşiktaş'ın attığı gol sayısı 10 fazlaydı. Yani son hafta Malatya ile oynayacak Galatasaray, Göztepe deplasmanına çıkacak Beşiktaş'a 3 fark yapmak zorundaydı.
Ya da averajdan vazgeçip maçı kazanmaya bakmak ve İzmir'den Göztepe'nin Beşiktaş'tan puan aldığı haberini beklemek..
Fatih Terim'in sahaya çıkardığı takıma bakınca karar verdim ki, Galatasaray Hocası, işi bitirmek için kendi takımına güvenmiyor ve tüm hesaplarını Göztepe başarısını beklemek üzerine kuruyordu..
Ya da.. Galatasaray teknik heyetinde, averaj hesaplarını bilen tek kişi yoktu ki önce Beşiktaş, sonra Denizli maçlarında averajı düzeltme fırsatı eline geçti, kullanmadı.
Şimdi gene kullanmıyor.
Kullansa, bir maç evvel gördü..
Hep gördü. Halil, Kerem'le birlikte oynarsa, birbirini ezberlemiş bu iki genç "gol" demek.. Ama Terim, Falcao sakatken Mohamed'i de kenarda bırakıp, Halil'i sürmüş ama Kerem yok..
Bu takımla mı averaj yapacak golleri atacak?.
Hayır.. Ondan zaten umudu yok. İşi Göztepe'ye bırakmış..
Bir istatistik vereyim;
Fatih Terim'in bu sene pek çok kez yaptığı "İlk yarıyı, ilk 45 dakikayı ziyan etme oyunu"ndan..
Galatasaray bu 45 dakikada sağlı sollu 36 orta yapmış, Malatya kalesine..
Topun bu devre oyunda kaldığı süre 36 dakikadan az. Yani dakika başı bir orta yapmış takım.. İsabet.. 6.. Yani altı ortadan birine dokunabilmiş Galatasaraylılar ancak..
Ve bu sağlı sollu ortalar bir doldur boşalt yağmuru gibi yağarken, bu ülkenin en iyi kafa vuran santrforlarından biri, Mohamed kenarda oturuyor.
Buz kovasının üstündeki Fatih Terim'in oyunu okusa yapacağı iki şey var.
Madem averaja kaldı iş. Devreyi beklemeden Mohamed'i oyuna sokmak..
Ya da "Orta yapmayı bırakın.
Yerden ayağa oynayın" demek.
İkisini de yapmadan seyrediyor.. Yani okumayı unutmuş, ki bunu çoktandır söylüyorum.
O ilk yarıda Adem ve Tetteh, Malatya'yı resmen 9 kişi oynatıyorlar, hem de.. Hiç geri gelmiyor, kendi kaptırdıkları topu bile takip etmiyorlar.
Galatasaray, Muslera dışında 10 kişi ile rakip sahada iken Malatya'nın 2 eksik oynamasından nasıl faydalanılır, bir okuyan olsa..
Fatih Terim gibi bir hoca üst üste üç maç bunca hatayı nasıl yapar?..
Yoksa... Yoksa şampiyon olmayı istemiyor mu acaba?. Bilinçaltında başka hesaplar mı var?.
Terim ve onun Galatasaray'ından umut kesip şampiyonu belirleyecek gerçek maça döndüm. Beşiktaş 1-1 devam ediyor. İkinci golü arıyor ama, eski sorun.. Kim atacak?. Umut Nayır ve Güven gibi iki genç golcüyü, sanki elinde bol santrfor varmış gibi bedava gönderen Sergen Yalçın gene "Kim atacak" sorusunu sorduruyor..
Kim atacak?.
Penaltı olursa Ghezzal..
..Ve oldu.. Ve Ghezzal, şampiyonluk penaltısını gerilmeden attı. Ben gerilmeden atanlara "Şımarık" diyorum ve kızıyorum.. Ama gönlüm o penaltının "gol" olmasını istiyor.
Çünkü Fatih Terim şampiyonluğu hak etmedi. Üç defa ona bırakılan şampiyonluk fırsatının üçünü de kullanmadı ve rakipler Beşiktaş ile Fener'in puan kaybetmesini bekledi. Böyle kazanılmış şampiyonluk "hak edilmiş" değil, ikram edilmiş olur. Adeta zorla ikram edilmiş..
Ghezzal atmalı ve hak eden "şampiyon" olmalı..
Attı Ghezzal ve Beşiktaş anasının ak sütü gibi helal bir şampiyonluk kazandı.
2003'te, 100'üncü yıl gelen şampiyonluk kutlamasında İnönü Stadı'nda yapılan şenliklerde, Süleyman Ağbi'nin yanında, onun masasında oturuyor ve yürekten kutluyordum, Beşiktaş'ı..
Bu sene de öyle oldu.
Başkan Çebi başta, Çarşı devamda tüm Beşiktaş camiasını kutlar, Şampiyonlar Ligi'nde başarılar dilerim.
***
FENER'İN BAŞARISI...
3 Haziran 2018'de stadyumda yapılan kongrede 20 bin oy alarak Aziz Yıldırım'ı darmadağın eden Ali Koç'un üç yıllık bilançosuna bir göz atalım.
Üç yılda 52 transfere 67.5 milyon Euro (675 milyon TL) harcayıp 5 teknik direktör değiştirdi. Futbol takımı için harcadığı 67.5 milyon Euro, Süper Lig'de yer alan kendisi dışındaki 20 takımın 17'sinin kadro değerinden daha fazla oldu. Ancak Ali Koç, ne kupa gördü, ne de Avrupa'da başarı...
Üstelik yazılı, sözlü tüm medya açık seçik Fener'i destekler ve başta hakemler, tüm futbol teşkilatı da bu baskının altında kalırken.. Eskiler "Vermeyince mabud.." demişler.. O zaman neylesin Ali!. Beşiktaş'ın zaferini yazan pazar gazetelerine şöyle bir baktım.. Ligi iki puan geriden 3'üncü bitiren Fener için ne yazmışlar diye.. Fener sayfalarında ortak bir başarı alkışı gördüm.. "Fener, Süper Ligi galibiyetle kapadı.." Ali Koç'un Fener'i ne hale getirdiğini görüyorsunuz.. Kupa yok.. Şampiyonlar Ligi yok.. Başarı ne?. Ligi galibiyetle kapamak!. Haziran kongre ayı.. Bu kongre, bu başarıyı dikkate alacaktır, herhalde..
***
KOVİD VE BEN!..
Kovid olduğumu tesadüfen öğrendim.
Öğrenmesem haberim olmadan geçirecekmişim. Çünkü hiç ama hiç belirti göstermedi. Üstelik 82 yaşında, şeker ve tansiyon hastası, yani 1 numaralı risk gurubunda olmama rağmen.
Bütün bunları her ikisini de yaptırdığım Sinovac aşısına borçlu olduğumu biliyorum ve hâlâ "aşı" tartışması yapanlara şaşıyorum.
Neyse..
Üstüne bayram da binince, o kadar çok "Geçmiş olsun" mesajı aldım ki..
İnsanı en güçlendiren şeyi dost hazinesidir, derim ya hep..
Hepsine, ama hepsine binlerce teşekkür..
Mesajlardan birisini sizlerle paylaşmak istedim. Bana gelenlerin en güzeliydi çünkü..
"Virüs hayatının hatasını yaptı. Öptüm. Özdemir." Bu Özdemir, yeğenim Özdemir Uluç Ağbimin büyük oğlu.. Uluç ailesi üçüncü kuşağının en büyüğü..
***
SAHTEKâRA BAKAR MISINIZ?..
Benim adım.. Benim resmim.. Bir Instagram hesabı.. Caner, "Hıncal Bey, sizin adınıza ne kadar sosyal medya hesabı var, bilseniz" dedi ve cebinden bir örnek gösterdi bana.. Yığınla Instagram, bir o kadar tweet ve aklınıza ne gelirse.. Benim adımı kullanıp kimbilir kimleri kandırıyor, belki de dolandırıyorlar..
Allah'tan ben sık sık "Ey insanlar, ben hiç ama hiçbir sosyal medya hesabı kullanmıyorum" diye yazıp duruyorum..
Buna rağmen bu herife mesela nerdeyse bin kişi takılmış..
Caner'den telefonunu aldım. Hıncal Uluç'a, hayır kendime değil, o sahtekâra bir mesaj attım.
"Salı günü bu sayfanın resmini köşemde göreceksin. Bu mesajı da göreceksin.. Çünkü sen korkak sahtekâr silersin, belge köşemde olsun" diye uyarmak için..
Sakın okurlar.. Sakın inanmayın.
Benim Facebook, Youtube, Tiktok, aklınıza ne gelirse, hiç ama hiçbir hesabım yok.. Ne kendi adımla, ne de "Nik" dedikleri takma adla..
Ben sosyal medyada ne yazarım, ne de yazılanları okurum, bilesiniz. Bana ulaşmanın tek yolu e-mail.. Onun adresi de köşemde var, bi zahmet!.
***
TEBESSÜM
- Erkekler ve yer karolarının ortak yanı nedir?.
- İkisini de ilk defasında doğru sererseniz, hayat boyu üzerlerinde rahat yürürsünüz.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Bedenimiz bahçemizdir. İrademiz ise onun bahçıvanı.. William Shakespeare
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- En güzel manzara... İnsan!.. (23.11.2022)
- Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. (24.04.2022)
- Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. (23.04.2022)
- Domenec Torrent, hoca moca değil!.. (22.04.2022)
- Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. (21.04.2022)
- Bravo Yıldız!.. Bravo Mevlüt!.. Önce ‘İnsan’, önce ‘Çocuklar’ çünkü... (20.04.2022)
- Ne mutlu bana Erol, sana değil, bana! (19.04.2022)
- Muhteşem Çeşme Projesi ve istemezükçüler!.. (17.04.2022)
- Bir muhteşem okul... Bir muhteşem sergi... (16.04.2022)
- “Türkiye’nin ne güzel yolları var” turu!.. (15.04.2022)