Hafta sonunda hemen bütün gazetelerimizde, bol resimlerle,
İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in eşi
Prens Philip'in cenaze töreni haberleri yayınlandı.
Cenazeye, hepsi ismen davetli sadece ve sadece
30, yazıyla
"Otuz" kişi katılmış. Tabutun arkasındaki yürüyüş resimlerine baktım. Hepsi
maskeli ve aralarında
"mesafe" mutlak var..
"İşte İngiliz olmak bu" dedim içimden.. "Bu tabut arkası yürüyüş görüntüleri, Kovid'le mücadele konusunda sadece Büyük Britanya İmparatorluğu'na değil, tüm dünyaya bir simgesel gösteri..
"Kovid, Kraliçe ile sokaktaki insan arasında fark tanımıyor.. O zaman Kovid'le mücadelede bizim farkımız, ayrıcalığımız olmamalı" mesajı bu..
Oysa..
Cumartesi ve pazar günleri sokağa çıkma yasağı vardı değil mi?.
Güya yasak!..
Bir gazeteci arkadaşım karşıya gitmiş gelmiş..
Köprü tıklım tıklım..
Trafik hemen her semtte, koronasız günlerden farksız..
İki taraf sahillerindeki yürüyüş yolları gene tıklım tıklım nerdeyse..
Yahu daha üç gün önce, Başkan bütün televizyon kanallarında
15 gün için yarı kapanma ilan etmedi mi?. Uyulması gereken kuralları tek tek saymadı mı?.
"Bütün yasaklara uymalı, uymayanları da uyarmalısınız" demedi mi?.
"15 gün sonra bu rakamları aşağı indiremezsek, tam kapanma ilan etmek zorunda kalırız" demedi
mi?.
Tam kapanma Kovid rakamlarını kesin indirir, ama öyle bir ekonomik sıkıntı yaratır ki?.
Sanki istenen o.. Ülke ekonomisi çöksün, milyonca aile işsiz ve parasız kalsın ki, Başkan seçimi kaybetsin!.
"Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir" olsun, yeter ki?.
Düşünürken bile tüylerim ürperiyor?.
Ne oldu bize?. Hepimize ne oldu böyle?.
*
Halkın geniş kitlesinin yasakları ve kuralları tanımadığını, çünkü verilen cezaların "önleyici" olmaktan uzak kaldığını, özellikle salgını en çok yayan o zengin ve şımarık çocukların neler yaptıklarını hep yazdık.. Yazdık da, bir şeyi unuttuk..
İstanbul Valiliği ve Belediyesi içinde görevli arkadaşlarım var.. Onlarla konuştum geçen hafta..
O konuşmanın sonunda bu yazıya "İngiltere örneği" ile girdim işte..
Yayılmanın en korkunç olduğu kent İstanbul'da sokakları dolduran, trafiği kilitleyecek kadar yoğunlaştıranlar, bu devletin yasal ayrıcalık tanıdığı insanlar ve bu ayrıcalıklılar o kadar, o kadar çok ki, alınan yasaklar ve uyulacak kurallar palavra duruma düşüyor. İstanbul'da nerdeyse normal vatandaş yok. Herkes bir ucundan tutmuş "ayrıcalık" farkının..
Bir örnek vereyim, aklım durdu.. Sokak köpeklerini yakalayan, barınaklardan köpek alan çeteler türemiş. Günlüğü 100 liradan kiralıyorlarmış o köpekleri ve yollarını buluyorlarmış..
Köpek gezdirmek için sokağa çıkılabiliyor ya.. Ver yüz lira, kirala köpeği, dolaş akşama kadar bütün İstanbul'u..
Al eline bir poşet..
"Marketten geliyorum" de, yasak saat yok sana..
Üniversite Yerleştirme (ÖSYM), Liseye Geçiş Sınavları (LGS), Devlet Yabancı Dil Sınavı (Hemen her ay), Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS), Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) başta genel ve yerel yönetimlerin bitmez tükenmez sınavları var. Al sana tonla şehir içi ve şehirlerarası seyahat sebebi.
Yasal..
Anasınıfı, orta son, lise son yüz yüze eğitim..
Bugün sadece İstanbul'da günde ortalama 3 bin 500 ila 4 bin ikinci el, 1500 ile 2 bin arası birinci el araba tescil ediliyor.
Yani her gün 6 bine yakın araba şehir trafiğine giriyor. Bu yoğunluğu hangi trafik polisi denetleyecek?. Ki bir de korona yasakları gereği, trafikte olma izinleri var mı, onu kontrol edecek öyle mi?. 100 misline çıkarsanız trafik polisi sayısını yetmez..
O zaman..
O zaman, ya koronanın yayılmasını engelleyemeyecek, alenen olmasa da gizli bir "sürü bağışıklığı" yöntemini kabullenip milyonlarca ölüme razı olacaksınız ya da "önleyici gücü" olan ağır cezalar koyacaksınız, kural ihlal edenlere..
Mesela..
Tartışmasız, maske başta bir kurala ya da yasağa uymayanlara ağır para cezası yanında, halen boş olan lise ve üniversite yurtlarında 10 gün hapis. Bu süre içinde yeme, içme, yatma tüm masrafları ayrıca tahsil. Kovid olanlar çıkarsa tüm tedavi masrafları da fatura edilecek.
Kurumlar, eğlence ve dinlence yerleri, şehirlerarası otobüslerdeki ihlallerde ise..
1) Kişi başına ayni, ama etkili para cezası. Mekâna 90 gün kapatma.. Otobüse 90 gün seferden men. İçlerinde testi pozitif çıkan olursa tüm tedavi masrafının tazminatı..
Hasta olan için mekân ya da otobüs sahiplerine "öldürmeye tam teşebbüs"ten dava.. Hasta ölürse, cinayet davası.
2) Halka açık park ve bahçelerde oturma ve toplanma yasağı kesin uygulanacak.
Gene polis ve zabıtayla değil, önleyici gücü olan ağır para cezalarıyla..
3) Cumartesi ve pazar günleri marketler de kesin kapalı olacak. Onlar açık olduğu sürece hareketlilik bitmez. Herkes alışverişini cumadan yapacak.
4) Üzerinde kimlik bilgileri bulunan 65 yaş, basın, engelli, asker, sağlık çalışanı, gazi, şehit ailesi vb.'ne verilen ücretsiz kartlar ile öğrenci ve öğretmenlerin kullandığı indirimli kartların dışında kalan tüm anonim ulaşım kartları da isme özel olacak ve üzerinde sahibinin yaşı yazacak.
Böylece otobüs şoförü veya belediye özel güvenlik ekipleri, yasaklı olana bu bilgiler ışığında uygulama yapabilecek.
5) Turistler ve ülkemize kısa süreyle gelen yabancılar kurallara tabi değiller.. Peki ülkemize yerleşmiş mülteciler, sığınmacıların da yabancı pasaportları var.. Bunlar bugün kontrol dışı. Oysa durumları, net, açık şekilde belirlenmeli..
6) Şehir içi ve şehirlerarası seyahat izinlerini bilgisayar kullanmasını bilen eDevlet'ten alıyor. Yani hiçbir resmi görevliyle yüz yüze gelmiyor. İmza, mühür yok..
O zaman bu bilgisayar çıktılarının sahtesini, kopyasını yapmak çok kolay.. Bunların gerçek mi, sahte mi olduğunu anlayacak uzman güç var mı, yeterli mi?. Bu şehir içi ve şehirlerarası hareketlilik kontrol edilemezse, salgını kontrol mümkün mü?.
Bu ülkede, hele de İstanbul'da trafiği kontrol için EDS (Elektronik Denetleme Sistemi), PTS (Plaka Tanıma Sistemi), otoyollarda OGS ve HGS (Otomatik ve Hızlı Geçiş Sistemleri) var.. Bu sistemler, izinsiz trafiğe çıkan otomobilleri de seçme ve tanıma için de kullanılamaz mı?. Bir yazılım eklemesi zor bir şey olmasa gerek..
***
İŞTE İSTİSNALAR!..
Kovid'le ilgili "sokağa çıkma" yasaklarından muaf olanların listesine bir bakın!.
1. Sağlık çalışanları.
2. Emniyet ve özel güvenlik mensupları.
3. Yiyecek, içecek sektörü çalışanları.
4. Doğalgaz, elektrik, DSİ ve İSKİ çalışanları.
5. Turizm, otel, havalimanı uçak ve yer hizmetleri, sınır kapıları ve gümrük çalışanları.
6. Üretim, imalat, lojistik, tarım, orman çalışanları.
7. Karayolları, huzurevleri, acil çağrı merkezleri, Göç İdaresi, Kızılay, AFAD, sosyal destek ve yardım birimleri, salgın denetim birimleri.
8. Eczaneler, veterinerler, ilaç ve tıbbi malzeme üretim ve tedarik firmaları.
9. İthalat, ihracat ve dış taşımacılık elemanları.
10. Basın, TV, medya çalışanları.
11. Akaryakıt istasyonları, lastik tamircileri.
12. Ekmek üreticileri.
13. Cenaze işlemcileri.
14. Hastalar, Kovid testi yaptıracaklar.
15 ..Ve de bunların sahteleri ki, kim nasıl, neyle denetleyecek?.
***
MOZART VE ÇOCUKLAR!..
23 Nisan Cuma günü, tüm aile, ama mutlak çocuklarınızla birlikte ekran başında olmak için planınızı şimdiden yapın.. TRT 2'yi açacak ve harika, ama gerçekten harika bir gece yaşayacaksınız.
Devlet Opera ve Balesi harika bir Mozart Gecesi hazırladı, büyük Atatürk'ün, Mustafa Kemal'in çocuklara armağan ettiği bu büyük bayram günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışı için.
Yüce Ata'nın çok sesli müziğe verdiği önemle Çocuk Bayramı'nı bir araya getiren bu konser için Mozart'ın seçilmesi tesadüf değil..
Biz Cumhuriyet nesli çocuklarının ilkokullarda öğrendiği ilk şarkı var ya hani..
"Daha dün annemizin Kollarında yaşarken Çiçekli bahçemizin Yollarında koşarken Şimdi okullu olduk Sınıfları doldurduk" O marşın bestecisi Mozart'tır, bilir miydiniz..
Daha ilkokulda bilmeden ne büyük bestecileri haykırdık.. Verdi'ler, Beethoven'ler ve kimler kimler, Türkçe şarkılarla..
Çocuk şarkıları alıştırdı kulaklarımızı daha 7 yaşımızda çok sesli müziğe, bilmeden, farkında olmadan..
Ama Mozart ve Beethoven başta, onlar da Viyana önlerine dek gelen mehterden esinlenip "Alla Turca" besteler yaptılar..
Mozart'ın "Türk Marşı" işte bu..
Mozart onunla da kalmadı. "Saraydan Kız Kaçırma" diye bir alaturka opera da yazdı.
Ondan iyi seçim olur mu, 23 Nisan için..
Murat Cem Orhan yönetimindeki orkestra, operamızın ünlü solistleriyle en güzel, en popüler Mozart eserlerini seslendirecekler.
Sakın ama sakın kaçırmayın, dostlar.. Sonra etraftan duyar pişman olursunuz..
***
TEBESSÜM
Yaşlı karı koca Ankara'dan İstanbul'a gidiyorlardı. Bolu'nun oralarda kenara yanaştılar ve bir lokantada yemek yediler.. Sonra yola düştüler.. Adapazarı'na yaklaşırken kadın haykırdı.. "Gözlüğümü lokantada unuttum.." Yapacak bir şey yok.. Onca yolu geri döndüler.. Kilometreler boyu adam karısına söylendi durdu.. Kaybedilen vakit.. Yakılan benzin.. Yaşlı adama saatlerce daha araba kullandırmak.. Demediğini bırakmadı.. Nihayet geldiler. Kadın arabadan indi. Lokantaya doğru yürüdü. Erkek arkasından bağırdı.. "Gitmişken benim şapkam ile kredi kartımı da alıver bari.."
***
SEVDİĞİM LAFLAR