İğrençliğe ödün veren hakemler!..
İğrenç.. İğrenç.. İğrenç..
Hafta arasına da maç konunca, bir haftadır hemen her gün ortalama 2-3 maç izlemeye başladık.. Artık öğürüyor, resmen kusmak istiyorum..
Yahu nasıl ezberlenmiş bir sahne bu..
İki kişi, ikili mücadeleye girmesin. Topu kaybeden en az 100 metreden duyulacak bir korkunç haykırışla kendini yere atıyor.. Bir yazımda kadın okurlarımdan özür dileyerek tarif etmiş, "Kancık karılar gibi çığlık atıyor" demiştim, eskilerin deyişiyle.
Çünkü 100 metreden duyulacak o korkunç çığlığı attıracak bir acının olmadığını en iyi ben biliyorum.
Mustafa Cengiz'in benzincisinde arabadan indiğimde biri bana iki el ateş etti. İki kurşun sağ baldırımdaki iki paralel kemiğin ikisini de paramparça edince olduğum yere çöktüm. Yaso kurşun sesine koştu. Kurşun sesine. Ben çığlık falan atmadım çünkü.. Panik içindeki Yaso'ya baldırımdan fışkıran kanı gösterdim. "Boynumdan fularımı çıkar, kasığımın altından sıkıca bağla ki kan kaybetmeyeyim. Sonra bir taksi çevir, en yakında Levent Kliniği var. Beni oraya götür" dedim. Hangi çığlık beyler, hangi çığlık.. Utanın be!. Ama sizde utanma olsa, zaten bu rezil şovu her maç yapmazsınız.. Şov ya.. Çığlıktan sonra devamı var tabii..
İkili mücadele havada olmuşsa, bir eliyle yüzünü, gözünü tutuyor, yerde olmuşsa ayak bileğine yapışıyor, ikisinde de öbür eliyle çimleri tokatlamaya başlıyor. Görüntünün anlamı açık..
"Ölüyorum, ambulans yetiştirin."
Ama amacı da açık..
"Hakem dalga geçme.. Şu rakibe bir sarı kart çıkar.."
Türkiye Süper Ligi, Süper Sahtekârlar Ligi'ne döndü. Döndü de ne oldu?.
Medya savaşmıyor. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyen Federasyon Başkanı Nihat Özdemir ağzını açmıyor. Özdemir bu maçları da izlemiyordur, eminim. İzlese, o da benim gibi kusacak hale gelir ve bir şey yapardı. Hem de çok kolay bir şey..
"Sarı kart için de VAR davet edebilir" der ve bu utanç, bu ayıp, bu rezillik bıçak gibi kesilir giderdi. Çünkü her ama her hakeme yutturulan bu iğrençliğin nasıl sahte olduğu VAR'da görülünce, o faul ve sarı kart iptal edilir, yerde ölmekte olan sahtekâra bu defa "hakemi aldatmak"tan sarı, tekerrüründe kırmızı çıkardı.
Nihat Özdemir sadece sustu. Yazdığım ağır yazılara cevap bile vermedi. Üstelik tanış, hatta hısımız da.. "Yahu Hıncal öyle yazıyorsun ama.." demez mi insan..
Demiyor.. O zaman kimlere kalıyor bu pisliği sahalardan kaldırmak?.
Hakemlere..
Hayır.. Onlar kaldırmak bir yana "tam teşvikçi" gibi davranıyor ve her sahtekâr için "faul düdüğü ve kart gösterisi" yapıyorlar..
Yutmadıkları zaman yaptıkları sadece "devam" işareti..
Yani bu sahtekârların alayına verdikleri mesaj?.
"Her türlü sahtekârlığı yapın. Yutarsam rakibiniz zarar görür, ama yutmazsam size hiçbir şey olmaz. Beni aldatma teşebbüsünüze ceza vermem. O zaman çekinmeyin, atın kendinizi yere atabildiğiniz kadar.." Niye böyle davranıyor hakemler peki?.
Büyüklere ve de her sebeple tuttukları tarafa eyyam yapmak için en iyi silah olarak kullanıyorlar da ondan..
Ayni yutturma hareketini "büyük" yaparsa, rakibe anında faul ve sarı kart.. Küçük yaparsa, "devam" işareti.. Yahu, yutmadıysan, nerde yutturmaya kalkanın cezası?.
Ne biçim hakemsiniz siz?. Hiç gururunuz yok mu?.
En ufak itirazda anında sarı kartı çekiyorsunuz.
O zaman gururlusunuz da, adam sizinle "yutturma" oyunu oynayınca, Süper Lig, dünyanın en çok yere düşülen, oyunu en sık ve en çok kesilen futbol rezilliğine dönerken, bu sahtekâr herifler sizinle alenen dalga geçerken niye aldırmaz oluyorsunuz?.
Bu kancık karılar gibi çığlıkla kendini yere atma, yerde gözü çıkmış ya da ayak bileği kırılmış çırpınışları içinde üç tur dönme, sonra bir eliyle çimleri dövme rezilliği bir Avrupa ligi maçında var mı?.
Hadi içinizde yürekli biriniz bana gelsin İtalya, İspanya, İngiltere, Fransa, Almanya liglerinden bir maç seçsin. Beraber izleyelim. Sizin her yönettiğiniz maçta hatta on defa faul çaldığınız, yarısında da kart çıkardığınız iğrenç sahtekârlık sahnesi, o sizin seçtiğiniz maçta bir kere olursa, elinizi öperken resmimi çektirir, bu köşede yayınlarım.
Peki niye onlarda olmuyor.. Çünkü orda futbolcu "Sahada hakem var" diyor.
Peki ya burada?. Ya bizde?.
Adam yuttursa, faul ve sarı kart.. Yutturamazsa sadece "devam" diyen eyyam takımı..
Sen sana karşı işlenmiş, seni aptal yerine koyan bu suça seyirci kalır, ceza vermezsen, adam niye canhıraş çığlıkla kendini yere fırlatmasın, yerde üç tur atmasın ve eliyle çimleri dövmesin?.
Bu ülke futbol sahalarını, sahtekâr, iğrenç ve dolandırıcıların ödüllendirildiği, sportmen davrananların ise cezalandırıldığı alanlara çevirdiniz, korkak ve eyyamcı hakemler..
Çünkü siz de biliyorsunuz, canınız isterse çalar, kart çıkartır, istemezse çalmaz çıkartmazsanız ve bu yorum hakkınızı (!) hep güçlü olandan yana kullanırsanız, o zaman kimse size laf etmez, her hafta maç almaya ve paraları yığmaya devam edersiniz..
Hatta.. Hatta.. Sizin için övgüler bile düzülür, sizden fazla "büyük" eyyamcısı medyamızda..
Hakemler!. Ey hakemler!.
Süper Lig'in bu iğrenç hale dönüşmesinin sebebi, yetki ve sorumluluklarını kullanmaktan aciz ya da kişisel menfaati için bile bile kullanmayan sizlersiniz, benden iyi biliyorsunuz değil mi?.
Peki geceleri başınızı yastığa koyunca uyuyabiliyor musunuz, gönül rahatlığıyla..
***
AH BİR ATAŞ VER!..
Ya benim bilgisayarım bana oyun oynadı ya da Dumlupınar şehitleri 68'inci yıllarında bir kez daha anılmak istediler. Onların anısına dün yazdığım yazının son bölümü, internette yok olmuş iyi mi.. Onlar için yazılmış o emsalsiz Ayhan Hünalp dizeleri "Teğmenim"i köşeme koyarken, "Bu şiiri okurken de 'Ah bir ataş ver' türküsünü dinleyin" demiştim.
"O ağıt da, bu şehitler, özellikle de batan denizaltının kıç bölümünde 72 saatlik oksijenle mahsur kalan ve üzerlerindeki Kurtaran gemisi tarafından kurtarılmayı beklerken, fırlattıkları şamandıradaki telefonla yukarıyla irtibat kuran 22 denizci için yakılmıştı, sanki.." Öyleydi de gerçekten.. Şöyle rivayet ederler, "Ah bir ataş ver"in öyküsünü..
*
Kurtaran gemisindekiler, sağ kalan 22 denizciyi kurtarmak için seferber olurlar. Ama onları da uyarırlar.."Oksijeninizi çok idareli kullanın.
Az konuşun.. Şarkıtürkü söylemeyin ve sigara içmeyin.." Aradan saatler geçer..
72 saate yetecek oksijen, mahsur kalan 22 kişinin umutlarıyla birlikte tükenmektedir. O sırada yukardan haber gelir..
"İsterseniz türkü söyleyebilir ve sigara içebilirsiniz."
Cigaralar yakılırken, yüreklerden o türkü dökülür işte..
"Ah bir ataş ver cigaramı yakayım
Sen sallan gel ben boyuna bakayım
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği
Yanık olur anaların yüreği
Vur ataşı gâvur sinem ko yansın
Arkadaşlar uykulardan uyansın"
*
Dumlupınar'ın bir emsalsiz aşk öyküsü de var.. Sunay Akın, Yaşamdan Dakikalar'da anlatırken, hepimiz gözyaşlarımızı içimize akıtmıştık.
Sevgili Sunay, o yaşanmış öyküyü bi zahmet bana gönderirse, onu da size naklederim..
Işıklar içinde uyuyun, 81 Dumlupınar şehidimiz!.
***
Can Sayın
2021 baharının şarkıları...
Baharı karşıladığımız bu günlerde çok güzel yeni şarkılar yayınlanmaya başladı. Fazla gecikmeden "Bahar Şarkıları Türk Top 10" listemi sizinle paylaşmak istedim. Buyurun..
1- Martılar - Edis - Bu yazın en çok ses getirecek şarkılarından olacağı kesin. Latin süslemeleri, rap bölümleri ve akılda kalıcı nakaratıyla çok etkileyici. Edis, bence Tarkan'ın tahtına en yakın adaylardan.
Şarkı son zamanların en başarılı bestecilerinden Emrah Karakuyu'dan.
2- Benim O - Tuğba Yurt - Sesini çok beğendiğim kadın vokallerden Tuğba. Şarkıyı çok beğendim, hemen yakalıyor insanı. Söz müzik Ersay Üner.
3- Güya - Irmak Arıcı - Çok özel bir ses. Son yılın en başarılı bayan vokallerinden bence. Şarkı da çok iyi. Sözler kendisinin, düzenleme Mustafa Ceceli.
4- Bana Sorma - Zeynep Bastık - Mayıs ayında çıkaracağı Zeynodisco isimli albümünün ilk şarkısı. Güçlü altyapısı var, Zeynep'in yorumu her zamanki gibi yine çok iyi.
Söz, müzik onun. Klip de çok güzel olmuş.. Rengârenk, dansların harika koreografisi Ecem Lawton'dan.
5- Yastık - Ece Seçkin - Trap altyapılı, rap'le bezenmiş güzel bir şarkı ve çok iyi yorum. Bu şarkı da Emrah Karakuyu'dan.
6- Tutsak - Ceren Gündoğdu & Özgür Çevik - Ceren'in sesi ve yorumu harika; Özgür, Akademi Türkiye'den zaten bildiğimiz iyi ses. Çoğunuz da Yabancı Damat dizisinden hatırlarsınız.
Süper bir düet olmuş. Sezen Aksu şarkısı cover'lamak kolay değil ama bu yeni düzenlemesiyle ve böyle süper yorumla yeni bir boyut kazanmış ve orijinalinden hiç geri kalmamış.
7- Rinna Rinna - Buray - Kıbrıslı şarkıcının "Başka Hikâyeler" isimli yeni albümünde benim favori şarkım.
Tam bir yaz şarkısı. Acil klip çekmeli.
8- Kahrettim - Mabel Matiz - Şarkılarında kendine has tarzı olan başarılı besteci ve yorumcu. Bu yeni şarkısı yine çok güzel.
9- Çok Sevmekten - Hande Ünsal - Sözü müziği kendisine ait şarkıyı çok da güzel yorumlamış. Hande Ünsal zirveye emin adımlarla ilerliyor.
10- Efkârım Var - Ziynet Sali - Listeyi Emrah Karakuyu şarkısıyla açmıştık, yine onun şarkısıyla kapıyoruz. Özellikle nakarat bölümleri çok etkileyici.
Klibi sadece iki günde 1 milyon izlenmeyi aştı bile.
.......
Birçok yeni güzel şarkı arasından bu listeyi yaparken gerçekten zorlandım. İnanıyorum ki bahardan yaza geçmeden Bahar Şarkıları-2 ile buluşma ihtimalimiz yüksek. cansayintr@yahoo.com
***
ORHAN PAMUK ÜZERİNE...
Orhan Pamuk'un en ünlü kitabı Yeni Hayat'ı aldığımı ve tekrar tekrar başladığım halde bir türlü bitiremediğimi yazmıştım. Nobel kazandıktan sonra bir daha davranmış, ama 20'nci sayfadan öteye gidememiştim. Onu yazdım. Hepsi o.. Bir okurdan mail geldi.
Mehmet Özciğer aynen şöyle demiş..
"Oku(ya)mamak senin sorunun. Okumadığın kitabı ve yazarını eleştirmek ise acizliğin.."
Bence okuduğunu anlayamamak asıl senin acizliğin Mehmet..
Anlamadığın şey için sövmek de kişiliğin oluyor.
Ben kendim yazdım, sorunumu.
"Okumayı başaramadım" diye..
Ve de kitapla ilgili tek satır eleştiri yazmadım..
Hem beni doğruluyor, hem de hakaret ediyorsun. Tipik sosyal medya davranışı.. Yadırgamadım.
Hatta "Örnek" diye köşeme aldım, bak..
Ama şöyle örnekler de var, sevgili okurlar..
Bu da Özkan Özcan'dan..
"Orhan Pamuk kitapları konusunda sizin gibi birkaç başarısız denemeden sonra son bir deneme için halk kütüphanesinden ödünç aldığım Kar romanını bir solukta bitirmiştim. Tavsiye ederim. Şu an elimde Veba Geceleri var. İmla hataları, anlatım bozukluklarına rağmen kurgusu fena değil. Genel bir Orhan Pamuk değerlendirmesi yapacak olursam Türkçe'yi anlam ve gramer açısından doğru kullanmadığını düşünenlerle aynı noktadayım. Ancak, Kar romanında olduğu gibi gözlemleri sonucu kafasında oluşan resimleri kâğıda dökmedeki ustalığı, Benim Adım Kırmızı, Veba Geceleri gibi tarihsel romanlarında titiz araştırmalar sonucu oluşturduğu mekân ve profilleri kurgulamaktaki ustalığı bence ayırt edici özelliği..
Selamlar..
Dip not: Estonya maçı sizi yine haklı çıkardı. Bakalım Norveç maçı sonrası sizi eleştirenler nasıl bir dönüşüm içinde olacak?."
***
TEBESSÜM
Adam avukatına gitti. "Komşumun bana 500 lira borcu var. Bir yıldır ödemiyor" dedi. Avukat "Kanıtın var mı" diye sordu. "Yok" dedi adam. Avukat "O zaman ona bir mektup yaz ve 5 bin lira borcunu hemen ödemesini söyle" dedi. Adam itiraz etti.
"Ama borcu 500 lira.." "O da aynen öyle cevap verecek" dedi, avukat.. "Bu da aradığın kanıt olacak!."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Kırıldıklarını belli etmeyen insanlar vardır. Sizi kaybetmemek için susarlar. Aptal oldukları için değil. Anonim
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- En güzel manzara... İnsan!.. (23.11.2022)
- Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. (24.04.2022)
- Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. (23.04.2022)
- Domenec Torrent, hoca moca değil!.. (22.04.2022)
- Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. (21.04.2022)
- Bravo Yıldız!.. Bravo Mevlüt!.. Önce ‘İnsan’, önce ‘Çocuklar’ çünkü... (20.04.2022)
- Ne mutlu bana Erol, sana değil, bana! (19.04.2022)
- Muhteşem Çeşme Projesi ve istemezükçüler!.. (17.04.2022)
- Bir muhteşem okul... Bir muhteşem sergi... (16.04.2022)
- “Türkiye’nin ne güzel yolları var” turu!.. (15.04.2022)