Spor Bakanı ve spor basını.. mı?.
"Kimsenin Türk futbolunun imajına zarar vermeye hakkı yok!."
Haberi okudum..
Uğur Çem diye imza var.. Ama hem de manşet haberinde, gazeteciliğin daha ilk gününde öğretilen o 5N1K kuralından eser yok.
Ne?. Nerede?. Ne zaman?. Neden?. Nasıl?. Kim?.
Uğur'un haberinde "Kim" var. Bakan.. "Ne" var. Konuşmuş.. "Ne zaman" da var. Dün..
Ama neden, nerede, nasıl konuşmuş yok..
Spor basını ile bir araya gelmiş.. Kendi mi çağırmış ismen.. Basın toplantısı mı yapmış, yoksa konferans mı vermiş?. Basını topladığına göre, konuşması sonunda "Soru" almamış mı?. Almış da, basın koyun gibi dinlemiş, hiç soru sormadan dağılmış mı?.
Satır yok..
İnternete girdim. Çeşitli gazetelerin sitelerine.. Hemen hepsi, bizdeki haberin tıpkısının aynisini yazmışlar.. Yani Uğur kardeşimin haberi, belli bir ajanstan her yere dağılmış ve hiçbiri fazla değişiklik yapmamış.. Hep öyle oluyor zaten. Bir gazete okuduğunuz zaman, hepsini okumuş oluyorsunuz, ama bizde, "Sabah farkıyla.."
Bir sitede sadece katılanlar hakkında bilgi vardı..
"Gazete, televizyon ve ajansların spor müdürleri ile temsilcileri katıldı."
Yani bizden Spor Müdürü Murat Özbostan kardeşim katılmış olmalı. Ama belli katılmamış. Katılsa haberde onun imzası olur ya da en azından ertesi gün o önemli toplantı hakkında izlenimlerini ve düşüncelerini yazardı.
..Ve de mesela Sayın Bakan'ın bizde manşete çektiği "Kimsenin Türk futbolunun imajına zarar vermeye hakkı yok" sözleri üzerine, "Hakemlerin futbolcu sahtekârlıklarına mahkûm olması ve yüzünü ya da bileğini tutup kendini yere atan herkes lehine faul çalıp oyunu durdurması, dakikalarca doktor gibi başında kalkmasını beklemesi yüzünden, 'Dünyanın en çok duran ve en çok soğutulan maçları'nı oynuyoruz. Yazarımız Hıncal Uluç, Milliyet'te Şansal Büyüka gibi ustalar, Türkiye Ligi'nin 'Sahtekârlar Ligi'ne döndüğünü ısrarla ve inatla yazıyorlar. Bu durum 'Kimsenin Türk futbolunun imajına zarar vermeye hakkı yok' sözlerinizle çakışmıyor mu" diye bir soru sorardı.. Ya da kendi merak ettiği bir başka şeyi..
Anlaşıldığı kadarı ile, asla müdür veya temsilci olmayan birkaç muhabir, belki de stajyer muhabir gitmiş. Hemen tüm gazeteler, haberi ajanslardan alıp aynen sayfalarına koymuşlar. (Sayın Bakan, kaç kişiye konuştunuz acaba?. Basın büronuz toplantıdan resim çekmiş olmalı..)
O zaman sormak ve yazmak işi bana düştü..
***
Sayın Bakan,
"Kimsenin Türk futboluna zarar vermeye hakkı yok" diyorsunuz ama, ne yazık ki siz, Türk futbolunun nerdeyse sıfıra inen imajına en büyük zararı veriyorsunuz.
Çünkü "Özerk Türkiye Futbol Federasyonu" üzerinde yasal "idari vesayet" hakkınız ve göreviniz varken, yani devlet adına, millet adına, yani kamu adına "gözetim ve denetim" yetki ve sorumluluğunuz varken, sahalarımızda olan tüm rezillik, iğrençlik ve ayıplara göz yuman, artık hemen her gazetede ayyuka çıkan futbolcu sahtekârlıklarını hiç ama hiçbir şey yapmadan seyreden Nihat Özdemir Federasyonu'nu siz de sadece seyrediyorsunuz.
Türkiye Süper Ligi, Süper Sahtekârlar Ligi'ne döndü. Özdemir seyrediyor. Siz de Özdemir'i seyrediyorsunuz. Bu yüzden milyonlar da iğrenç maçlar seyrediyor.
Size açık, isminizle hitap ettim.
"Bana yetki verin, 16 günde düzeltirim" dedim. Haberiniz bile olmadı. Ya da umursamadınız. Umurunuzda olsa, bir telefon eder "Nasıl mesela Hıncal Bey?" derdiniz..
Türk futbolunun imajı sıfır Sayın Bakanım..
Daha düne kadar, "Dünyanın en önemli derbileri" arasında adı ilk sıralarda geçen "Fener-Galatasaray" maçı bile, hem de bu pandemi döneminde ilgi uyandırmadı. Dünyadan talip olan çıkmadı, ki bizim yayıncı kuruluş Bein dünyada pek çok ülkede spor yayını yapıyor..
Neden?.
Çünkü bu Süper Sahtekârlar Ligi'nde artık futbol oynanmıyor.
Oy-nan-mı-yor!.
Çünkü bu kadar çok duran ve bu kadar uzun sürelerle duran ve soğuyan oyunda, dünyanın en iyi 11'ini sahaya çıkarsanız, hiçbir şey oynayamaz!.
Sayın Bakanım,
Sizi o toplantıda Ahfeş'in keçileri gibi kafa sallayarak izleyen ve bitince gık demeden dağılan, ertesi günlerde de bu önemli toplantınız hakkında satır yazmayanlar, Türk spor basını değildir. Bunu iyi bilin..
..Ve şimdi, Ahfeş'in keçilerini yeniden toplamanıza gerek yok..
Bir yazılı açıklamanızı Anadolu Ajansı'na yollayın ve söyleyin lütfen..
"Bu iğrenç Sahtekârlar Ligi'ne karşı ne yapacaksınız?."
Seyretmeye devam mı?.
***
65.14, İRFAN BUZ HOCAM!.. 65.14!..
Malatyaspor'u 2016-17 sezonunda Süper Lig'e yükselten İrfan Buz Hoca, şimdi, bitime 12 hafta kala yeniden küme düşme tehlikesi yaşayan Malatya'nın başına döndü.
Bu ülkenin en kötü âdeti.. Takımı küme çıkaran Hoca'yı, bir yukarı lige layık görmüyor ve kovuyoruz.. Sonrası de genelde felaket oluyor..
Bucaspor'u hatırlar futbolseverler.. Takımına haftalar öncesinden küme çıkmayı garantileten hocayı kovdular. Bülent Uygun'u getirdiler. O da "yükselten" bütün kadroyu kovdu. Tam 38 yeni futbolcu (!) transfer etti, üç hafta sonra da üç kuruş fazla veren Eskişehir'e kaçtı gitti. Buca öyle bir battı ki, bir daha adını duyan yok. Ama Bülent çok "Uygun" takımlarda hâlâ sefada!.
Neyse..
O şifre gibi başlığı aslında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan için hazırlamıştım.
Bu ülke sahtekâr futbolcular ve onlara koyun gibi uyan, her yaptıklarını yutan hakemler yüzünden Süper Sahtekârlar Ligi'ne dönünce, MHK'dan başlayıp, Federasyon, Spor Bakanlığı derken her yere hitaben yazmış ama hiçbirinden ne yanıt almıştım, ne de kıllarını kıpırdatmışlardı.
Bunun üzerine, gençliğinde futbol oynayan, hatta günümüzde bile zaman zaman sahaya çıkan futbolsever Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a bir açık mektup yazıp "Lütfen yayıncı kuruluştan bu haftaki Malatyaspor maçının kaydını isteyin ve sadece 3 dakikanızı ayırın. 65'inci dakikanın 15'inci saniyesi ve ötesini izleyin" diyecektim..
Son çaremdi Başkan!.
Bu dakikayı seçişim sıradan değil..
Görüntüde yan yana koşan iki futbolcu var. Biri aniden yüzünü tutarak yere düşüyor ve hakem "Düttt!." Yere düşenin lehine faul..
Yere düşen futbolcu, bu ülkenin önde gelen yeteneklerinden, Galatasaray'a kadar yükselen, Milli Takım'lık bir oyuncu.. Ama ruhunda oyunculuk yok.. Amacı hep hakemi aldatmak.. Rakibe kart göstertmek, faul, penaltı alıp attırmak. Tahmin ettiniz Adem Büyük..
İşi o kadar azıttı ki, bir hafta köşemde onu "Sahtekârlar Kralı" ilan ettim diye beni mahkemeye verdi. Biz çok mahkemeler gördük. Bu millet beni, 1957'den beri bilir.. Ama Adem'i de bilir..
Ne var ki, millet baktı ki, Adem yüzünü ya da ayak bileğini tutup kendini yere attıkça hakemler yutuyor.. Yutmayıp devam ettiren de, Adem'e ceza vermiyor.. "Oh keka" dediler.
"Yuttursak yaşadık, yutturmazsak canımız sağolsun, bir daha yaparız.."
Ve Türkiye ligleri, daha iki gün önce ülkemize gelen yabancılar dahil, bir Sahtekâr Futbolcular Cenneti'ne dönüştü.
Her ama her maçta ortalama 10 kez, yüzünü veya ayak bileğini tutarak yere balıklama uçan, uçarken tribünlerden duyulacak kadar canhıraş çığlıklar atan, yere düşer düşmez üç tur dönen, durunca da bir eli ile yüzünü ya da bileğini tutarken öbür eli ile çimleri döven futbolcu sahnelerini seyretmeye başladık. Sahne Oscarlık.. "Acele ambulans!. Ölüyorum!."
Bu sahneleri Türkiye Futbol Federasyonu da acz içinde tıpkı bizim gibi seyredip hiçbir şey yapmaz olunca, Spor Bakanı da seyirci kalınca, Sayın futbolsever Cumhurbaşkanımızı, futbolsever halkımızı hele bu pandemi döneminde belki de baş eğlencesi futboldan nefret ettiren rezalete son verecek tek makam olarak gördüm..
"Ne Türkiye, ne Türk halkı bu sahtekârlara mahkûm olmamalı Sayın Başkanım" diyecektim ki, İrfan Buz Hocam, senin Malatya'ya döndüğünü okudum.. Bu sebeple son bir şans kullanmaya karar verdim.
"Bu ülkede Başkan müdahale etmezse hiçbir şey düzelmiyor" lafı biraz da kasıtlı yayılıyor, biliyorum. Bu yüzden En Yukarı'ya çıkmadan önce, bu ülkede o ayıbı başlatan oyuncunun hocalığına gelen sana yazmaya karar verdim.
En büyükleri başta, hele galip durumda iseler, Üç Büyükler dahil hemen her takımın hocası kendisine zaman ve puan kazandıran bu sahtekârları alenen destekler oldu. Taa karşı taç çizgisi yanında yere düşenlere "Yat!.. Yat" diye bağıran hocaları ekrandan duyar olduk.
İrfan Hocam,
Sen devrim yap.. Doğruluk ve futbol devrimi yap ve her şeyi başlatan o Adem'e de ki..
"Bir daha sahtekârlık yaptığını görürsem, seni hakemden önce ben cezalandırır, oyundan alırım. Ceza için oyundan alırsam, ertesi hafta da oynatmam.."
Adem düzelsin, Malatya düzelir.. Malatya düzelsin belki hakemler, Merkez Hakem Komitesi ve Federasyon da düzelir ve o zaman biz gene "Süper Lig" seyretmeye başlarız. Süper Sahtekârlar Ligi yüzünden ekrandan kaçmak yerine..
Yürekten başarı dileklerimle, Hocam!.
***
TEBESSÜM
Büyükanne, 4 yaşındaki torununa sordu..
"Büyüyünce ne olacaksın, bakim?."
"Gene ben olacağım, büyükanne" dedi, torun!.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"İnsanın sahip olduğu en kuvvetli duygulardan biri korkudur. Korkudan üstün olan en büyük duygu ise inançtır..."
Norman Vincent Peale
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- En güzel manzara... İnsan!.. (23.11.2022)
- Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. (24.04.2022)
- Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. (23.04.2022)
- Domenec Torrent, hoca moca değil!.. (22.04.2022)
- Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. (21.04.2022)
- Bravo Yıldız!.. Bravo Mevlüt!.. Önce ‘İnsan’, önce ‘Çocuklar’ çünkü... (20.04.2022)
- Ne mutlu bana Erol, sana değil, bana! (19.04.2022)
- Muhteşem Çeşme Projesi ve istemezükçüler!.. (17.04.2022)
- Bir muhteşem okul... Bir muhteşem sergi... (16.04.2022)
- “Türkiye’nin ne güzel yolları var” turu!.. (15.04.2022)