Batı literatüründe Hazreti Muhammed!.
Bu ikisinden biri "Sosyal medya, kâğıt gazeteciliği öldürdü" safsatasına dünya çapında kafa tutan ve "Sen gazete yaparsan, hiç kimse kâğıt gazeteyi yıkamaz" diyen New York Times..
Öbürü, gururla söyleyeyim, bizim, Turkuvaz Gurubu'nun yayını Daily Sabah!. Eski SABAH Okur Temsilcisi, kendisini de yazılarını da çok sevdiğim İbrahim Altay yönetiminde çıkıyor.. Gerçek bir haber, ama dünyanın her yerinden haber, fikir, bilgi ve kültür gazetesi.. Ne yazık ki, o da İngilizce.. Aslında, insanoğlunun dünyanın her yerinde sorduğu "Ne var, ne yok" merakına cevap vermek için doğan "Gazete" bizde işte bu "İngilizce Günlük Sabah" ile devam ediyor.
"Gazetecilik ölmez. Yeter ki sen gazete yap" diye bas bas bağıran 81 yaşındaki Hıncal'a da "Umut" oluyor..
Dün, yani bana göre dün, çarşamba Daily Sabah'ta Ali Tüfekçi imzalı "Western Perception of Prophet Muhammed in Puplications / Batı Yayınlarında Hazreti Muhammed Algısı" başlıklı yazıyı okurken, "Bunu İngilizce bilmeyen Sabah okurları da okumalı" dedim.. Hele de Batı'da, Amerika ve Avrupa'da İslamofobi ve ırk, millet, milliyet ayrımcılığının yeniden tırmandığı günümüzde, okumalarında fayda var.
İbrahim'i aradım. Ali Tüfekçi kardeşim, hemen Türkçesini mailledi bana..
Bugün, dinimizin kutsal Cuma'sı ve bu da tam bir Cuma yazısı işte..
***
Batı dünyasında Doğu'yu tanımaya yönelik faaliyetler yüzyıllardır devam ediyor. Pek çok yönden yapılan çalışmalar kültürlerarası etkileşimin bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Bu çalışmalar günümüzde daha yoğun bir şekilde devam etmekte.
Avrupalılar için Doğu'yu çözmek, Osmanlılar başta olmak üzere Müslümanların düşünce dünyasını, yani dini kültürlerini anlamaktan geçiyor. Bu kültürün merkezinde de doğal olarak Hazreti Muhammed yer alıyor.
Nitekim Osmanlı edebiyatında en çok okunan eserlerin başında ona dair eserleri görürüz.
Aydınlanmayla birlikte kilise etkisinden uzaklaşmaya başlayan Batılı aydınlar, Hazreti Muhammed hakkında farklı yorumlar yapmaya başladılar. Zıt uçlar arasında gidip gelen bu yorumlardan bazılarına gelin birlikte bakalım.
"Faces of Muhammad"
18. yüzyıldan itibaren Batı literatüründe Hazreti Muhammed hakkında pek çok çalışmanın olduğunu biliyoruz. Dini metinler dışında, çeşitli tarihi eserler, tiyatrolar ve şiirlerde ona dair temaların işlendiğini görürüz.
Avrupalı entelektüellerin Hazreti Muhammed hakkındaki çalışmaları, John Tolan'a ait "Faces of Muhammad" kitabında toplu olarak incelenmiş. Princeton Üniversitesi Yayınları'ndan çıkan kitap, Batı'daki Muhammed algısının uç noktalarının detaylarına iniyor.
John Tolan, Fransa Nantes Üniversitesi'nde, tarih profesörü ve büyük bir Avrupa araştırma programının direktörü olarak çalışıyor. Ayrıca Institute of Religious Pluralism and Atheism'de (Dini Çoğulculuk ve Ateizm Enstitüsü) koordinatörlük yapan Tolan, okurlara detaylı bir tarama sunuyor.
Kitaba göre entelektüellerin bir kısmı kilisenin, bir kısmı da pozitivizmin tesiriyle nefret dili kullanıyor, kimileri de olabildiğince objektif olmaya gayret ediyor. Hatta bazıları besledikleri hayranlığı açıkça dile getirmekten çekinmemiş.
Engizisyonun gazabı..
16. yüzyıla dek Kur'an-ı Kerim'i yayınlamak veya onun tercümelerini evinde bulundurmak bile çok tehlikeli bir teşebbüstü. Alman reformist Martin Luther, bu girişimleri destekleyen ilk isimlerdendir.
Kur'an-ı Kerim'in kısmi bir tercümesini bastırmak isteyen bir matbaacıyı korumak için, "Türklerle savaşmak için bu kitabı okumak gerekiyor" demişti. Düşmanı tanımanın yoluydu yani, onun kutsal kitabını okuyup anlamak..
Neticede 1543 yılında ilk Kur'an-ı Kerim tercümesi Avrupalılara sunuldu. Çoğunluk bu tercümeyi, "Osmanlılarla daha iyi savaşmak" için anlamaya çalıştı.
Fakat tercümeyi Hıristiyanlık doktrinini sorgulamak üzere okuyanlar da vardı.
Çok yönlü bir bilim adamı, aynı zamanda din adamı olan Katalonyalı Michael Servetus da ikinci grubun başındaydı.
Servetus araştırmalarında Endülüs İslam'ı birikimlerinden de yararlandı. 1553'te yazdığı "Christianismi Restitutio / Hıristiyanlığın Dönüşü" adındaki kitapçığında anti-teslisçi (Baba, Oğul/Kutsal Ruh Üçlemesi) birçok tez ileri sürdü.
Servetus'a göre en hakiki reformist, Hazreti Muhammed'di. Hıristiyan din adamları, sapkın ve akıl dışı bu teslis doktrini ile Hıristiyanlığı tahrif ediyordu. Oysa Hazreti Muhammed tek ve mutlak bir yaratıcıya inanış olan "Tevhid" yani saf bir Monoteizmi, Tek Tanrıcılığı müjdeliyordu. Böylece Hazreti Muhammed, aslında Hıristiyanlıktaki bozulmayı ortaya çıkarmıştı.
Servetus, kilise nazarında küfür teşkil eden bu ve benzer fikirlerini yayınlamakla büyük bir suç işlediği gerekçesiyle önce Katolik Engizisyonu tarafından mahkûm edildi, ardından Cenevre'de kitaplarıyla birlikte yakılarak öldürüldü.
"Aydınlanmanın ruhbanlık karşıtı kahramanı"
Rönesans aydınlarından pek çok yazar Hazreti Muhammed'i anti-teslisçi bir kahraman olarak tasvir eder. Bunlardan bazısı İslam'ı, felsefi deizme yakın olacak şekilde "Tek Tanrı İnancı"nın saf hali olarak görüyordu.
Kur'an-ı Kerim, onlar için yaratıcıya yazılmış gerçekçi bir methiye, coşkulu bir zafer hitabıydı.
1734 senesinde George Sale, Kur'an-ı Kerim'in tam İngilizce çevirisini yaptı. Giriş kısmında İslam'ın tarihçesinden ve Hazreti Muhammed'in hayatından bahsetti.
Hazreti Muhammed'i, erken devir Hıristiyanlarının hurafe inanç ve uygulamalarını reddeden, yozlaşmış ve açgözlü rahipler sınıfını bozan, ruhbanlık karşıtı, putları kıran bir reformist olarak yüceltti.
Sale'in tercümesi İngiltere'de yaygın şekilde okunup takdir gördü. Birçok okuyucunun gözünde Hazreti Muhammed, kilise karşıtı ve cumhuriyet sembolü haline geldi.
Bu çeviri, İngiltere dışında daha da etkili oldu. Mesela Fransa'da Voltaire, Sale'in tercümesinden hayranlıkla bahsedenler arasındadır. Esasında Voltaire, peygambere hakaret içeren nefret piyesiyle tarihe geçmişti. Hatta bu piyesin sahneleneceği duyulunca Sultan II. Abdülhamid diplomatik yollarla oyunu engelletmişti.
İlerleyen yıllarda Voltaire'in düşünceleri, Sale sayesinde değişmişti. Dünya tarihi hakkında yazdığı "Essai Sur Les Moeurs et L'esprit Des Nations / Ulusların Gelenekleri ve Ruhu Hakkında Makale" (1756) adlı eserinde peygamberi, "Hurafeleri ortadan kaldıran, yozlaşmış ruhban sınıfının gücünü yok eden ilham sahibi insan" olarak tasvir etti.
Johann Wolfgang von Goethe, Sale'in tercümesini Almanya'da okuyanlar arasındadır. Ünlü yazarın İslam'a karşı olumlu ve mütevazı tavrı zaten bilinmektedir. Nitekim Alman şairin dünya tarihinin bu son peygamberi hakkında olumlu yorumlarına ilaveten "Mahomets Gesang / Muhammed Sesleniyor" adında övgü dolu bir şiiri de vardır.
ABD'nin üçüncü başkanı Thomas Jefferson da bu tercümeden istifade edenlerden... Kongre kütüphanesinde bulunan, ona ait Kur'an, 2007 senesinde Kongre'ye seçilen ilk Müslüman Keith Ellison yemin ederken kullanıldı. Meclis Başkanı Pelosi'nin tuttuğu Kur'an'a el basarak yemin etti o gün, Ellison..
O günden beri de Müslüman Kongre üyelerinin yemini için kullanılıyor.
John Tolan kitabında, pek çok yazarın olumlu ve olumsuz yorumlarını kategoriler halinde okurlara sunuyor.
Olumlu yorumlardan biri, İngiliz tarihçi Edward Gibbon'a ait. "The History of the Decline and Fall of the Roman Empire / Roma İmparatorluğu'nun Gerilemesi ve Çöküşü" (1776-1789) isimli eserinde Hazreti Muhammed'i şu coşkulu cümlelerle takdim eder, Gibbon..
"Muhammed'in inancı, şüphe ve belirsizlikten uzaktır. Kur'an, Tanrı'nın birliğinin kutsal ve muhteşem kanıtıdır.. Mekke'de ortaya çıkan peygamber, 'Doğan ve yükselen ne varsa o mutlaka zeval bulur ve batar, doğan ne varsa o mutlaka ölür, bozulabilecek ne varsa o çürür ve helak olur' kuralına dayanarak putlara, insanlara, yıldızlara ve gezegenlere tapmayı reddetti. Muhammed, ahlaki ve zihni bütün mükemmeliyetini, aklımıza gelebilecek en gizli düşüncelerdeki şekiller ve mekânların hepsinden, suret ve benzetmelerden uzak Evrenin Ulu Yaratıcısı'ndan aldı. Onun, nihayetsiz ve ebedi bir varlığını buldu, ona teslim oldu ve ona taptı. Filozof bir Tek Tanrıcı, İslam'ın popüler inancına katılabilir. O inanç ki bizim mevcut din bilginlerimiz için belki de fazla haşmetli ve yücedir."
Bulanıklığın giderilmesi için...
Tolan'ın kitabında olumsuz yorumlar, olumlulara oranla bir hayli daha fazla. Ancak günümüzde olumsuz algıların pek çoğu aşılmış durumda. Pek çok Avrupalı Hıristiyan'ın, kiliseye, "Hazreti Muhammed'in Müslümanların peygamberi olduğunu tasdik edin" çağrısı yaptığının örneklerini de veriyor.
Yazar sonuç kısmında, gerek çeşitli bilgi tahrifleri, gerekse çatışmalar yüzünden iki taraftan da aşırı kutuplaştırıcı gurupların konuyu bulanıklaştırdığını ifade ediyor. Hazreti Muhammed'in bu yüzden hakkıyla tanınamadığını yazıyor.
Sanırım çözüm, tüm bu gündelik çatışmalardan uzak kalmakta yatıyor. Bugün, artık güncel tartışmalar içermeyen, doğru bilginin nakline dayalı yazılı bilgilere, biyografilere, belgelere yönelmemiz gerekir.
Avrupalılar için on sekiz farklı dile tercüme edilen Prof. Dr. Ramazan Ayvallı'nın "My Beloved Prophet / Benim Sevgili Peygamberim" adlı kitabı bu çözüm yoluna uygun olarak hazırlanmış iyi bir başlangıç örneği olarak gösterilebilir.
***
MESUT VE THİAM!.
Fatih Altaylı kardeşim, Mesut Özil'in Fenerbahçe'ye nerdeyse bedava gelmesini yazmış, dijital HaberTurk'te..
"Avrupa'da değeri 16 milyon avro olan Mesut'a Fenerbahçe 3 milyon avro verecek olabilir" diyor.. Ama "Paranın geri kalanı Mesut Özil'e başka şekilde aktarılacak" diye ekliyor. O başka şekli de özetliyor:
"Yapılan organizasyona göre Özil'e 6 milyon avro kamuya iş yapan birtakım müteahhitlerin kesesinden, 4 milyon avro ise bu transferde büyük emeği olan bir televizyon patronunun cebinden verilecek."
Tabii bu minareyi "Financial Fair Play"e uydurma oyununun gereği.. Tamamını Ali Koç cebinden de verebilir. Tabii, ancak gizli cebinden.. Kayıt içi parayla minareye kılıf olmaz çünkü.
Bu da benim değil, Fenerbahçe'nin transfer limitlerini belirleyen ve açıklayan TFF'nin ve Maliye Bakanlığı müfettişlerinin işi..
Benim sorum Fatih kardeşime..
Fenerbahçe sezon başında da Kasımpaşa'dan Thiam'ı "Bedava" almıştı. Senin şimdiki, benim eski patronum, Kasımpaşa A.Ş'nin sahibi Turgay Bey, hasta Beşiktaşlı iken, en iyi oyuncusunu hem de Fener'e nasıl ve niçin bedava verdi, ona dair de bir bildiğin, tahminin var mı?
***
TEBESSÜM
Küçük Johny, salonun rafındaki İncil'i indirip karıştırırken sayfaları arasında kurumuş bir yaprağa rastlayınca annesine seslendi..
"- Anne bak, ne buldum?."
"- Ne buldun oğlum?."
"- Adem Babanın elbisesini!."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Ben Allah'tan isterim. Verirse yüceliği, vermezse imtihanımdır."
Şems-i Tebrizi
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- En güzel manzara... İnsan!.. (23.11.2022)
- Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. (24.04.2022)
- Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. (23.04.2022)
- Domenec Torrent, hoca moca değil!.. (22.04.2022)
- Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. (21.04.2022)
- Bravo Yıldız!.. Bravo Mevlüt!.. Önce ‘İnsan’, önce ‘Çocuklar’ çünkü... (20.04.2022)
- Ne mutlu bana Erol, sana değil, bana! (19.04.2022)
- Muhteşem Çeşme Projesi ve istemezükçüler!.. (17.04.2022)
- Bir muhteşem okul... Bir muhteşem sergi... (16.04.2022)
- “Türkiye’nin ne güzel yolları var” turu!.. (15.04.2022)