HINCAL ULUÇ

Hayatım normale döndü.. Ne güzel!.

Hayır.. Yeni normal falan değil..
Normal!. Sadece normal.. Şu anda ne kadar keyifli olduğumu anlatamam, normal hayatıma döndüğüm için..
"İhtiyar bunak gene sapıttı" diyenler vardır aranızda.. Desinler.. Ben "Normalime" döndüm!.
Benim normalim yazmak!.
Benim normalim her sabah 8.05'te, radyolu saatimden gelen müzik sesiyle (TRT Nağme) uyanmak.. 8.30'da kahvaltımı yapmak.. 9.00'da kahvemi içerek gazetemi okuyarak sabah keyfi yapmak ve 10.00'a doğru alt kata inmek ve bilgisayarımın başına geçmek..
Cumartesi, pazar hariç.. O iki gün de tatil keyfi var ayrı..
Ama yeni yıla girerken sizlerden ilave iki gün izin aldım.. Geçen yılın son günü de, artık klasikleşmiş O. Henry hikâyem "Noel Hediyesi" vardı. Hazırdı. Bir gün daha yazmadım.. Yani 5 gün üst üste, 8.05'te kalkış da yoktu, 10'da aşağı inip yazmak da..
Ankara'dan sevgili kardeşim Kemal ve eşi Nükhet gelmişlerdi.
Birlikte, kardeşten yakın kuzenim Ahmet'in (Kışlalı) eşi Nilüfer ve kızı Nilhan da gelmişlerdi..
Yalnız yaşadığım ev cıvıl cıvıldı.. Yılbaşı gecesi tombala bile çektik..
Anlayın..
Çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi ve pazar da harikaydı yani.. Ama onlar, "Olağanüstü" günlerdi.. Normal değil..
Normal'in tadının da ne kadar güzel olduğunu, aşağı inip bilgisayarın "Start" tuşuna bastığım zaman anladım..
Anlamama yardım eden şeylerin başında, Kemaller'le birlikte izlediğimiz bir filmin fevkalade mesajı vardı..
Her gece saat 7'de maçlar vardı ya.. Maçları Kemal'le ben izliyoruz..
Hatun kişiler mutfakta dedikodu yapıyorlar.. Dedikodu baldan tatlı ya.. Onların da keyfi yerinde.. Maç bitince salonda toplanma gene ve ben bir film seçiyorum..
O seçtiğim filmlerden biriydi işte "Zamanda Aşk!." Ya da orijinal adıyla "About Time/ Zamana Dair.." Filmi seçmemde, çok beğendiğim iki kadın oyuncunun, Rachel Adams ve Margot Robbie'nin varlığı başrolü oynadı, itiraf ederim..
Ama bir film çıktı ki, inanılmaz..
2013 yapımı.. O zaman nasıl kaçırmışım bilmem. Allah'tan hele bu karantina dönemlerinde Netflix var..
Filmin kahramanı bir delikanlı..
Tim.. 21'inci yaş gününde babası onu bir kenara çekiyor ve diyor ki:
"Bizim aile erkeklerinin bir yeteneği var. Zaman içinde sadece geriye, istedikleri zamana dönme yetenekleri var. Hayır, dünyanın tarihini değiştiremiyoruz, ama kendi hayatımızda geriye gidip, yanlışlık yaptığımız anlara bir ikinci şans yaratıyoruz."
Film, tempolu bir romantik komedi olarak başlıyor.. Tim, hoşlandığı kızın peşinde.. Yanlışlık yapıp kızı kaybedecek duruma gelir gelmez, zamanda geriye, o yanlışlık anına gidip durumu düzeltiyor.. Bol bol gülüyorsunuz bu çok hafif, dedim ya, romantik komediye.. Ama giderek..
Ama giderek, filmin mutlak görülmesini, herkesin mümkünse aileyle birlikte mutlak görmesini gerektiren, çok hoş, çok önemli, çok değerli mesajını öne çıkartan final sahnelerine geliyoruz..
Bugün, şu anda, hayatımın en sıradan, en normal, en hepsinin nerdeyse ayni günlerinden birine başlarken, niye bu kadar mutluyum şimdi?
Çünkü normalin de mutluluk olduğunu, artık biliyorum..
Çünkü artık Cahit Sıtkı'nın ezber bildiğim (Ama ezbermiş sahiden..) satırlarını şimdi derinlemesine anlıyorum..
"Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül,Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!"
Penceremden gün eksilmedikçe, doğan güne hükmetmeye boşu boşuna çabalamak yerine ki, nasılsa olacak oluyor, sahip olduğum o doğan günün tadını, ne kadar muhteşem bir şey olduğunu düşünerek, o günü bana armağan eden Yüce Tanrı'ya şükrederek ve de bu bağışa asla nankörlük etmeyerek, çıkaracağım.
Olacak olan, olacak.. Boş ver..
Sen Hıncal sahip olduğun, sana verilmiş, sana lütfedilmiş anın tadını çıkarmaya bak!.
En büyük şükür, en büyük teşekkür odur, çünkü..
Ölüm mü?. Bu kuş, bu bahçe, bu nur!. Bu penceremden içeri dolan gün, güneş varken düşünülecek şey mi?..
Çal ıslığını.. İn aşağıya.. Otur bilgisayarının başına..
Yaz.. Yaz.. Yaz..

***


SPORTMENLİK DENEN "HAYAL" ŞEY!.
Top bir karış dışarı çıkmışken, hem de yan hakemin tam önünde, oyun devam etti. Gol oldu. VAR'ın elinde topun taca çıktığını gösteren tüm görüntüler vardı. Tık demedi.
Beşiktaş bu alenen, resmen haksız golle kazanırken, gazetelerden de tık diyen olmadı.. Beşiktaş'ın hocası Sergen "Bir tacın lafı mı olur" diye cinayeti hafife almaya kalktı.
Ben Üç Büyükler Medyasının sessizliği içinde bir kişinin konuşmasını bekledim.. Beşiktaş Başkanı, yakın dostum Ahmet Nur Çebi'nin.. Neden bir tek onu..
Yıllar evvel, bir Galatasaray- Beşiktaş maçı vardı, onu hatırladım da ondan..
Çebi, o zaman Beşiktaş'ta yöneticiydi.
Maçta hakem Cüneyt Çakır, Galatasaray lehine aut vermişken Galatasaraylı Semih "Top benden çıktı" diyerek kararı Beşiktaş lehine kornere çevirtmişti. Semih'in bu sportmenliği bir anda gündem olmuş, Semih'e "Fair Play Ödülü" verilmesi istenmişti ki, Çebi'nin sözlerini okudum gazetelerden...
"Öyle bir toplum haline geldik ki; artık olması gereken şeyler bile gerçekten büyük bir olaymış gibi anlatılıyor.
Bu olayda abartılacak bir şey yok. Ben yapılan yorumları abartılı buluyorum. Çok büyütüldü. Semih zaten yapması gerekeni yapmıştır!." Sevgili Başkan, şimdi senin oyuncun, yani topu çizginin dışında çevirdiğini gayet iyi bilen senin oyuncun niye o kızıl kıyamet Sivas itirazları arasında, hakeme gidip "Ben topu dışarıdan çevirdim" demedi..
Sen niye "Söylemeliydin" demedin?.
Senin oyuncun bu rezaletin baş sorumlusuyken, Beşiktaşlı Sivas hocası Rıza Çalımbay'ın da gayet iyi tahmin edeceğin sebeple sessiz kalması üzerine "Başkaldırı bayrağını eline alan" Kaptan Hakan, şimdi, tüm ezilen küçükler adına isyan ettiği için haftalarca boykot alacak.. Acaba senin oyuncun, o disiplin kuruluna bir mektup yazıp "Hakan haklıydı öfkesinde ve isyanında, çünkü ben topu taçtan çevirmiş, dışarıda sürmüştüm" der mi acaba?.
Yani senin deyiminle "Yapması gereken sıradan bir şeyi" yapar mı, Sevgili Başkanım, Ya da sen bir şey der misin?.
Bence susacaksınız.. Çünkü sportmenlik bitti. Sosyal medya trolleri yüzünden sportmenlik bitti. Şimdi her türlü rezilliği, sahtekârlığı yap, yeter ki puan al devri. İşte Sivas cinayeti..
Sonuç.. Beşiktaş lider.. Herkes ona bakıyor..
Ama susman bile yetmez başkan o trollere.. Eğer yeniden aday olmak, yeniden başkan seçilmek istiyorsan, konuşman ve bu yazıyı yazan beni ağır şekilde itham etmen gerek..
Bu troller ki, medyada büyük destekçileri var, mesela Hürriyet Genel Yayın Müdürü ve başyazarı Ahmet Hakan "Niye susuyorsun" diyebiliyor, sosyal medya kulu olarak.
Fikir özgürlüğü içinde, fikrini söylememenin bile özgürlük olduğunu bilmeden. Tek amacı trollere yaranmak çünkü..

*

Hayatımda hiçbir Beşiktaş galibiyetine, pazar akşamki Kayseri maçı kadar sevinmedim.. Üstelik de ekran başına otururken, Sivas katliamı sonrası fena halde Kayseri'nin kazanmasını istiyordum.
Ama bir rezil, bir futbolu öldüren, başta en iyi iki oyuncuları Pedro Henrique ve Miguel Lopes olmak üzere, yaptıkları bitmez tükenmez sahtekârlıklarla, sporu çirkinleştiren Kayserispor vardı ki.. Ve de hocaları, güya hoca, bence derhal kovulması gereken Samet Aybaba..
Düşünün Kayseri 10 puanla sonuncu. Kendi sahasında oynuyor.
1 puan alırsa, hâlâ 20'ncinin 2 puan gerisinde kalacak. Yani 1 puanın Kayseri'ye faydası 0.. Sıfır.. O Kayseri'yi beraberliğe oynattı işte, Samet Aybaba, Kayseri'de hem de..
Neden?. Ya "Beşiktaş'a yenilmedim" diyecek ve paçayı kurtaracak..
Ya da Beşiktaş'a bir gıcığı var. "Kayseri küme düşsün isterse..
Umurumda değil. Yeter ki Beşiktaş puan kaybetsin" diyor..
Beşiktaş bu "Çirkin" Kayseri'yi yendi ve liderliğe çıktı.. Genç Hasiç galibiyeti garantileyen golü atınca, inanın hastalar hastası Beşiktaşlı yardımcım Caner'den fazla bağırdım.
"İlahi adalet işte bu.. Şimdi sen düşün Samet" diye..
Not: Bu yazı Kayserispor'un Samet kararından önce yazılmıştır.

***


ERSUN'U KOV, ANTALYA!.
Sevgili Dostum, halis muhlis Antalya çocuğu, siyaseti dahi Antalya için yapan yıllanmış aile dostum Menderes Türel, hâlâ Antalya Belediye Başkanı olsaydı ve kulüpte sözü geçseydi, Galatasaray- Antalya maçı biter bitmez onu arar ve "Başkanım" derdim.. "Bu Ersun Yanal'ı derhal kov.. Antalya umurunda değil, kendine oynuyor ve sizden aldığı milyonları istiflemeye bakıyor!."
Dünya böyle ayıp bir teknik direktör görmüş müdür acaba?.
Antalya'ya son zamanlarda en iyi futbolu oynatan hocaydı Bülent Korkmaz. Maçlarını kaçırmıyordum, çünkü zevk alıyordum..
Üç forvetle hücum ediyordu Antalya onun zamanında..
Jahoviç, Sinan Gümüş ve Podolski.. Üç santrfor.. İçerde, deplasmanda hep kazanmaya oynayan takım çıkarıyordu sahaya..
O Bülent Korkmaz'ı attılar.. Tomas'ı aldılar.
Onu da attılar Tamer Tuna'yı aldılar.. Onu da attılar, bu Ersun'u getirdiler işte..
Bu korkak, bu bencil, bu önündeki maçı dahi okumaktan aciz Ersun'u..
Tamam.. Ödlekliğinden sahaya tam bir "Çanakkale geçilmez" takımı ve taktiğiyle çıkıyorsun. Onu anlarım..
Ama 51'inci dakikada Galatasaray 10 kişi kalınca, 11'e 11'ken bile bir halt edemeyen Galatasaray 10 kişi kalınca bir "B" planı olmaz mı "Adam"ın?.
Ersun Yanal, 10 kişi kalan rakibi önünde Podolski'yi 92'nci dakikada oyuna soktu iyi mi?.
Amacı ne?. Vakit çalmak..
30 saniye daha kazanmak için maç boyu kenarda oturan en kıymetli, en değerli, en kaliteli, en gol umudu Podolski'yi kullanıyor..
Adama hakaret ediyor yani?.
Ey Antalya halkı?. İçinizde futboldan anlayan, "Bu Ersun'u derhal kovun" diye kulübün kapısına dayanan tek kişi çıkmaz mı?.

***


TEBESSÜM
Hafta sonu Takvim gazetesinde, tiryakisi olduğum neşeli Facebak sütununda Lütfi Albayrak'tan okudum..
20 sene önce İngiltere'nin o en çok satan tabloid gazetelerinden Sun, milli takıma bir türlü Teknik Direktör seçilemeyince bir isim önermiş.. "Jack adlı eşek!." Allah'tan bizde öyle tabloidler yayınlanmıyor.. Yoksa Eşek Adası boşalırdı!.

SEVDİĞİM LAFLAR
Hayatımızın her günü, hepimiz, hep birlikte zaman yolunda yürüyoruz. Yapabileceğimiz en iyi şey, bu olağanüstü yolculuğun tadını çıkarmaktır.
(Zamanda Aşk / About Time / Netflix filminden.)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.