HINCAL ULUÇ

Biraz düşünün!. Biraz ders alın!.

Dün iki resim yayınladım, bir şey yazmadan.. Resimler her şeyi ifade ediyordu çünkü.. İkisi de Türkiye kıyılarında bir yerlerde çekilmiş iki ikonik, resim.. İki simge.. Sonra gazeteler geldi.. Baktım.. Ders alan, ibret çıkaran yok.. Her şey eski tas, eski hamam.. O zaman anladım ki..
Biz düşünmeyi unutmuşuz.. Ders çıkarmak, ibret almak kalmamış.. Depremi, faciaları bile siyaset için, üç beş oy için kullanmaktan çekinmiyoruz..
Dünyanın öbür ucunda, Miami'de bir Türk kızı eğlendi, dans etti diye linç edilirken, burada "Ölüm"den oy çıkarmaya çalışanlara nerdeyse alkış tutuluyor..
Hangisi daha ayıp bunların, bir düşünün hele..
Miami'de dans eden kız mı, içimizde, böyle bir günde bile siyasi dans edenler mi?.
O zaman bu resimlere bir daha bakın, bugün!. Bu defa resimaltı da yazdım..
Okuyun..
İki resmin ortak yanı.. İkisinde de iki çocuk var..
Mustafa Kemal'in, "Ülkesinin geleceği" dediği iki çocuk yani.. Bu iki resme bakın ve geleceği düşünün.. Son ve başlangıcı düşünün..
Son ve başlangıç!.
Hâlâ mı, anlamayacak, hâlâ mı bakacak ama görmeyecek, hâlâ mı ayrı fikirlerimizi insan gibi, dost gibi, kardeş gibi tartışacağımıza kin, öfke, nefret kulvarında, karşılıklı söverek savaşmaya devam edeceğiz!.
Milleti bölmek, parçalamak mı amacımız?
Bu iki resme bir daha bakın.. Bir daha düşünün.. Ne olur, düşünün!.
Yüce Tanrı bize nasıl cömert davranmış?. Nasıl cennet bir vatan vermiş, onu düşünün..
İnançlıyız değil mi?.
O zaman Yüce Tanrı'ya nankörlük etmeyelim..
Ne olur, ne olur, onun bu cömertliğine layık olmaya çalışalım..
Vatanseveriz değil mi?.
O zaman bu ülkeyi Aylan Bebeğin Suriyesi durumuna düşmekten kurtaran, bize bir cennet vatan ve güçlü, saygın bir devlet bırakan Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının izinden gidelim..
Parolamız "Birlik, Beraberlik, Kardeşlik" olsun!.
"Sevgi" olsun!.
Fikirlerimiz ne kadar ters, ne kadar karşı olsa da.. ki herkes ayni fikirde olsa, oldurulsaydı, "Demokrasi" olmazdı zaten..
Fikrimiz ne kadar ayrı olursa olsun, her zaman, her yerde gönlümüz bir, heyecanımız bir, amacımız bir olmalı..
Ülkemizin geleceği Elif Bebekleri, kavgasız, öfkesiz, kinsiz, nefretsiz bir ortamda, "Sevgi" ortamında, "Kardeşlik" ruhu içinde "Bir ve beraber" büyütmek zorundayız!..
Elif Bebekleri, Aylan Bebeklerin sonundan uzak tutmanın tek yolu bu!.
Uzaktan parçalanmamızı, bölünmemizi, dağılmamızı isteyen, planlayan, düzenleyen, teşvik eden leş kargaları ve tepemizde dönen akbabalara inat..
Bir, beraber, kardeş olmalıyız!.
Öyle olunca, Elif Bebek Mucizesini yaratmadık mı?. Öyle olunca kurtarmadık mı, geleceğimizi?.
O zaman, hele final bölümünü çoğumuzun iyi bildiği bu dizeleri, bir daha, bir daha, ezberleyene dek okuyalım şimdi..

Bu resimde Elif Bebek var.. Üç gün aç susuz yaşadığı enkazın altında kendisini bulan ve elini uzatan İtfaiyeci Muammer Çelik'in parmağını tuttu ve bir daha bırakmadı. Bu hayata tutunuştu.. Muammer, enkaz başında bekleyen Elif'in babasına "Allah'ın mucizesi vardır. Belki de burada o mucizeyi görürüz!. Sakın teslim olma" demişti.. Yurdun dört bir yanından gelen, başta itfaiye, resmi, özel bir yığın kurtarma ekibinden insanların, yürek birliği, gönül birliği içinde, saatler, günler boyu, uykusuz, harap bitap çalışması, 65 saat sonra gelen mucizeyi yaratmıştı işte.. Sevginin, inancın, birliğin, beraberliğin ve kardeşliğin yarattığı bu mucize, ülkemin pırıl pırıl geleceği için bir "Başlangıç" anı olmalıydı. Simge olmalı, her beyne çakılmalıydı. Onun için dün seçtim bu resmi.. Işıl ışıl bir geleceğin başlangıcı olarak seçtim.

Bu resimdeki ise Aylan Bebek.. Bir Suriyeli çocuk.. Onu doğduğu topraklardan uzaklaştıran, bir uzak denizin ortasında ölüme terk edip, cesedini işte böyle kimsesiz sahile vurduran şey ise, ülkesindeki kardeş kavgasıydı.. Başta Suriye ve Irak, Ortadoğu'da o kem gözleri hep olan dış güçlerin çirkin ve rezil oyunlarına gelip birbirlerine düşen kardeşler, ülkelerinde geleceğin simgesi Aylan Bebeğe bu Son'u hazırladılar.. Elif Bebek nasıl bir mucize "Başlangıç" ise, Aylan Bebek, tam tersine öyle acıklı bir "Son" oldu.

***


DAVET!.
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
Nâzım HİKMET

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.