Asıl Ali Koç istifa etmeli!..
"Hâlâ 3 kupanın 2'sini alacak durumdayız ve alacağız" diyordu, pazartesi günü Ali Koç.. 24 saat geçmeden, salı akşamı, Trabzon o hayale de "Püf" deyiverdi.
"Üçün üçü" derken, "İkiye" indi. Onlar da bir gecede gitti. Elde var sıfır!.
Ali Koç kopardığı onca yaygaradan sonra, "Gururlu" bir insan, ünlü ve saygın Koç ailesinin ferdi olarak "Çok şey vaat ederek geldim.
Bana umut bağlayan binlerce üyenin oyunu kitle halinde alarak başkan oldum ama, kulübü eskisinden de kötüye götürdüm. İstifa ediyorum" demeliydi.
Hem başkanlıktan, hem de Fenerbahçe'ye gelmiş geçmiş en büyük zararı veren kişi olarak "Üyelik"ten istifa etmeliydi.
Aziz Yıldırım'dan kurtulmak isteyenleri alacak salon İstanbul'da olmadığı için, kongre stadyumda yapılmıştı. O kongrede, ne umutlarla gelmişti Ali Koç..
Şimdi, Fener camiası, geçiniz, başta ben, en muhalif kalemler, Aziz Başkan'ı mumla arar hale düştük. Fener'e bu yapılır mı?.
"Aziz Yıldırım'ı aratan adam" başkan kalır mı?.
Ali Koç'un, sırf hezimetlerine hedef göstermek, gündem değiştirmek için saldırdığı ve Fenerbahçe Haysiyet Divanı'na sevk ettiği, kulübe hizmeti bin Ali Koç'tan fazla Nurettin Özdemir, savunması istenir istenmez, Fenerbahçe'den istifa etti de, nerdeyse her hafta Profesyonel Ceza Kurulu'ndan "Gel savunma yap" yazıları alan Ali Koç'taki pişkinlik ne oluyor?.
SABAH Foto Muhabiri Mustafa Nacar'a tam bir gönül madalyası verdim, dünkü sayfayı görünce..
Hasret kaldığım "Gazetecilik Madalyası"nı.. Sayfayı yapan Editör Duygu Bıçak'a da.. Spor Müdürümüz Murat Özbostan'a da.
"Konuşan Fotoğraflar" yılın gazetecilik olayıydı.
Bazen olaylar herkesin gözü önünde olur, hatta televizyonda canlı yayınlanır ama, kimse çekmez fotoğrafını. Diyelim çektiler.. Kimse kullanmaz..
Kul- la- na- maz!.
Çünkü Fener reyting, Fener tirajdır bir.. Ali Koç, Koç Holding reklamlarıdır iki..
Bu iki heyulayı deviren ve gerçeği teşhir eden spor servisimizi baş tacı yapmam da ne ederim..
Çok eleştirdim çocukları..
Eleştirmeye devam da edeceğim.
Amacım en iyi olmaları..
"Tabak sevdiği deriyi yerden yere vurur" demiş eskiler..
Ama "Marifet iltifata tabii" de demişler..
"Sezar'ın hakkı Sezar'a" lafını da dünya etmiş zaten..
Aylardan beri Fenerbahçe'ye bir teknik direktör bulup tam yetki ile takımın başına getirmeyi bile beceremeyen Ali Koç'un yarattığı rezilliğin kare kare fotoğrafları, sayfamızda yayınlananlar..
Güya Teknik Direktör Tahir bilmem ne..
Küçümsemek için söylemiyorum. Tam 65 yıllık gazeteci Hıncal Uluç, Ali Koç'un seçtiği hem de "Yerli" Teknik Direktör'ün adını ilk defa duyduysam, kabahat bende mi, onu getirende mi?.
Adamın adı, belli, cebinde teknik direktör lisansı olduğu için göstermelik duyurulmuş federasyona. Takımı Emre Belözoğlu, Volkan Demirel ve tabii "Ben her şeyi bilir, her şeyi yaparım" diye koca Fenerbahçe Kulübü'nün, sadece futbol takımının değil, tüm branşlarda bütün kulübün ağzına ot tıkayan Ali Koç yönetecek, birlikte.. Ali Koç, Şeref Tribünü'nde..
Volkan Demirel, sahaya giremediği için, kulübenin arkasındaki tribünde.
Emre Belözoğlu ise, "Bir de Futbol Direktörü" ünvanı ile "Esas Oğlan" olarak saha kenarında, yedek futbolcu kılığında olacak..
O Emre işte, aslında hemen her maçta atılması gereken Emre, bu defa Fener Stadı'nın tribünlerinin boş olduğunu unuttu. Hakemin Cüneyt Çakır olduğunu da unuttu. Sarı kart görene dek saldırdı, uzattı.
Sarı karttan sonra da "Yetmez bana kırmızı çıkar" dercesine bağırmaya devam edince, kırmızıyı gördü ve sahadan atıldı.
İşte o zaman zorunlu telefon trafiği başladı.
Maçı dışarıdan ekrandan izleyen Emre Başkan Ali Koç'u, Ali Koç Volkan'ı, Volkan da kulübeyi aramaya başladı.
Mustafa Nacar da işte bu trafiği görüntüledi Sevgili Okurlar..
Koskoca Fenerbahçe, yüz yıllık Fenerbahçe, 25 milyon taraftarlı Fenerbahçe bu hallere düşürülmüştü işte ve böylesine "Zavallı" yönetiliyordu.
Fener böyle zavallı duruma düşünce de, Trabzon, 23 yıldır kazanamadığı Kadıköy'de, "Üç de üç" diye bağırıp duran Ali Koç'un sesini "3-1"le kitledi..
***
Nasrettin Hoca, Şarlo ve Mustafa Kemal!.
Hoca demişken, ilk defa duyduğum bir anekdotu nakledeyim.. Dışarı pek çıkmıyor da, evdeki koşu bandında kırda dolaşır gibi yürüyorum ya..
(Bu yaşta koşu öldürücü olabilir. Yürüme temponuzu da konuşmanız ayarlamalı.. Yanınızdaki biriyle rahat rahat konuşabildiğiniz hızda ve sürede yürüyeceksiniz.. Kendiniz dahil hiç kimse ile yarışmayacaksınız.
Zorlamak, kalbi zorlar çünkü.) Yürürken, İpad'imden sevgili dostum, kardeşim Subay Akın'ı izleyerek keyif yapıyorum.. Ramazan boyu yaptığı harika "Mahya Işıkları" konuşmaları hala YouTube'da duruyor ya.. Perşembe yürürken anlattı Sunay..
Almanya'da Hitler'in parladığı ve savaş hazırlığı yaptığı günlerde, ünlü Şarlo'yu (Charlie Chaplin) Türkiye'nin Sesi Radyosu İngilizce yayınlarına bağlamışlar.
Şarlo, o programda bir Nasrettin Hoca fıkrası anlatmış..
Hocanın ünü, daha o zamanlar dünyayı nasıl sarmış düşünün.. Bir de mizaha tahammül edemeyip, kıyametler kopardığımız, şakaya hakaretle, ya da dava ile cevap verdiğimiz bugünlere bakın.. Nasrettin Hocalar.. İncili Çavuşlar, Meşhedi Caferler, Nefi'den, Neyzen'e ünlü heccav şairler, Bektaşi, Laz ve Kürt fıkralarıyla cilt cilt "Türk Mizah Edebiyatı" yazılan ülkemde geldiğimiz yere bakın ve düşünün?.
Ne oldu bize?.
Neyse.. Şarlo'nun anlattığı fıkra ünlü..
Hani komşu eşeğini ister bir günlüğüne de, Hoca "Eşek kaçtı" derken, ahırdaki eşek anırır..
Komşu azarlar Hocayı.. "Hani eşek kaçmıştı?.
Bu ne?." Hoca öfkeyle komşuya döner..
"Sen kafasındaki bunca sarığı olan bana değil de, ahırda anıran eşeğe mi inanıyorsun?" Fıkrayı nakleden Şarlo dünyaya sesleniyor aslında Hoca ile.. Tüm Avrupa'nın başta İngiltere, hem de nasıl dinlediği Hitler için "Anıran eşek" benzetmesi yapıyor.. Anlayana tabii..
Avrupa Hoca'yı ve Şarlo'yu dinleseydi eğer, bugün dünya coğrafyası nasıl olurdu acaba?.
Siyasi, sosyal ve ekonomik dünya haritası..
Sunay, II. Dünya Savaşı ve Hoca ile ilgili bir anekdot daha nakletti.
Hitler'in panzerleri Polonya'ya saldırıp savaşı başlatmışlar. Fransa'ya dönmeleri gün meselesi.
Fransızlar "Maginot Hattı"nı yapmışlar..
"Almanlar bu hattı geçemez, geldikleri gibi dönerler" diye övünüyorlar, dünyaya!.
Mustafa Kemal, Avrupa devletlerinin büyük elçilerini Çankaya'da yemek masasında toplamış..
Bir büyükelçi "Siz de büyük bir kumandansınız.
Maginot Hattı konusunda fikriniz nedir" diye sorunca, Gazi gülmüş..
"Bizde, Anadolu'da bir Maginot Hattı var" demiş.. "Dört bir yan açık. Ortada bir kapı ve üzerinde koca bir kilit.. Nasrettin Hoca'nın türbesi.." Hitler, Maginot Hattı'nın yanından dolaşarak Fransa'ya 24 saatte girdi ve Paris kurşun atmadan teslim oldu, bilirsiniz!.
***
Ah Nasrettin Hocam ah!..
Bingöl depreminin yaşandığı akşam, Prof. Şener Üşümezsoy, HaberTurk'e konuk olmuş.. Hemen bütün gazetelere ve pek çok köşeye yansıdı..
Hayır, ünlü jeolog ve deprem uzmanının sözleri değil, kıyafeti tartışıldı. Afrika'da dolaşan kaşifler vardır ya filmlerde, onların kılığı.. Şort, kolsuz tişört, tipik keşşaf şapkası ve önden asılmış çanta..
Bin resmini gördüm. Bin eleştirisini okudum..
"Bitti" derken, bakıyorum biri uzatıyor.
Dün sabah bizim Sevgili Yüksel de (Aytuğ) Yakından Kumanda köşesinde "Belli ki hocamız, bilimsel yorumlarıyla değil, dış görünümüyle kendisinden söz edilmesini istiyor. Eh, biz de arzusunu yerine getirdik. (!) Deprem mi? Hocanın bile önceliği değilse, ben niye uğraşayım ki" demez mi?.
Yahu Yüksel diyelim deprem bu işin uzmanı hocanın önceliği değil, senin nasıl olmaz?. Hem de baştan aşağı faylarla dolu bir ülkenin insanı ve gazetecisi olarak?.
Pardon..
Bu ülkenin insanının neye kıymet verdiğini yüz yıllar önce Nasrettin Hoca "Ye kürküm ye" diye anlatmıştı. Ünlü fıkrayı yeniden anlatmama gerek yok..
Yıllardır, hala ve hala, insanların kafalarının içi değil de kılıkları ile uğraşmaktan vaz geçtik mi, biz?.
Biri miniye kızar, öteki baş örtüsüne dudak büker..
Bilim adamı ve düşünürlerin kılıklarını bir düşünün Sokrates'ten beri..
Sevgili Yüksel bir gün yolda giderken çırılçıplak bir adamın elindeki tası sallayarak "Öreka!.. Öraka" diye bağırdığını görse ne derdi acaba?.
***
Sevdiğim Laflar
"Bazı insanlarla yüzleşmek zordur, mutlaka sen haksız çıkarsın. Çünkü onlarda galip gelecekleri bir 'İkinci yüz' hep vardır."
G. Bernard Shaw
Tebessüm
Bir rahip, bir haham ve bir tavşan bara girdiler.. Barmen onlara baktı ve bağırdı..
"Bu sayfanın editörü yok mu?. Hıncal Efendi fıkrayı yanlış yazıyor!.."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- En güzel manzara... İnsan!.. (23.11.2022)
- Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. (24.04.2022)
- Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. (23.04.2022)
- Domenec Torrent, hoca moca değil!.. (22.04.2022)
- Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. (21.04.2022)
- Bravo Yıldız!.. Bravo Mevlüt!.. Önce ‘İnsan’, önce ‘Çocuklar’ çünkü... (20.04.2022)
- Ne mutlu bana Erol, sana değil, bana! (19.04.2022)
- Muhteşem Çeşme Projesi ve istemezükçüler!.. (17.04.2022)
- Bir muhteşem okul... Bir muhteşem sergi... (16.04.2022)
- “Türkiye’nin ne güzel yolları var” turu!.. (15.04.2022)