Haftaya ilk günden beri sadece ön değil, her safta, akıllara sığmaz bir yürek, cesaret ve inançla savaşan sağlık çalışanlarımızı yazarak başlama kararı vermiştim..
"
Ne yazık ki onları korumak için yasa çıkarmak zorunda kaldık"
diye girecektim yazıma..
Pazartesi sabahı Tuğba Kalçık'ın,
Türkan Şoray'la yaptığı söyleşiyi okuyunca, "
Tamam" dedim.. "
Giriş bu olacak!"
Çok sevdiğim, ama yıllardır görüşme fırsatı bulamadığım Türkan Şoray ne güzel şeyler söylemişti.
Tam aşağıya, bilgisayarımın başına inerken, Frankfurt'ta yaşayan kardeşim
Dr.
Erdoğan Karatay'ın mesajı telefonuma düştü..
..Ve birden, her ama her şeyin önüne geçti..
Nasıl geçmesin..
Okuyun.. Aynen..
*
KORONAVİRÜS nedeniyle son zamanlarda özellikle İtalya ve İspanya, Türkiye ile tıp alanında kıyaslanıyor.
Özellikle İtalya'da aydınlar "Türkiye kadar olamadınız" diye kendi sağlık politikalarını eleştiriyorlar.
İtalya Bilim Kurulu'nun bu eleştirilere verdiği cevap muhteşem.
Aynen şöyle diyorlar "Türkiye kadar.." lafı için..
"Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sinir cerrahı Prof. Dr. Gazi Yaşargil Türktür.
ALS hastalığı üzerinde dünyada en önde olan isim Prof. Dr. Hande Özdinler.. Unutmayın o da bir Türktür.
Ülkesinde yüz ve kol naklini gerçekleştirdikten sonra dünyada ilk rahim naklini gerçekleştiren de bir Türk.. Prof.
Dr. Ömer Özkan.
Dünyada ilk kez beyin hücrelerinin ölümünü engelleyen hoca Dr. Murat Digiçaylıoğlu değil mi?. O da bir Türk.
Robotla ilk kalp ameliyatını yapan, kalp krizini önceden haber veren elektronik CİP' i de bulan Prof.
Dr. Tayfun Aybek de bir Türk.
Behçet hastalığını da 1937 senesinde bulan, teşhis eden, tedavisini gerçekleştiren doktor da bir Türk. Prof. Dr. Hulusi Behçet.
Türkler geleneksel olarak tıp alanında Avrupa devletlerinden daima önde olmuşlardır. Unutmayın onlar hep imparatorluklarda yaşadılar. Geçmişleri, tıp alanında deneyim ve hizmetleri çok derin.
Türkler tarihte hayvancılık ve harp sanatında dünyanın en sözü geçen milleti olduğundan, bulaşıcı hastalıkların tedavisinde de insanlığa büyük hizmetleri olmuştur.
Göktürkler'de Hekim Biguta, Karluklar'da Hekim Haruna, 728 yılından bugüne unutulmaz hekimler arasındadır.
Müzikle ilk tedaviyi Osmanlı Devleti gerçekleştirmiş, dünyada ilk devasa Çadır hastahanelerini 10-11-
12'nci yüzyıllarda Selçuklu Türkleri kurmuştur.
1037 senesinde vefat eden İbn-i Sina, hekimlerin hükümdarı olarak İtalyan okullarında okutulmuyor mu?
Karaciğer ve sarılık hastalığını bulan, mikrobu tanımlayan da İbn-i Sina'dır.
14. Asırda yaşamış Fatih Sultan Mehmet'in hocası Akşemsettin dünyanın en önemli bulaşıcı hastalıklar hekimiydi.
Mikrobun da mucididir." Dr. Erdoğan, "Tarih boyu dünyaya örnek olan hekimlerimize güvenin ve lütfen evde kalın" diye bitiriyor, mesajını..
Öyle yapacağız.. Bugün ne kadar titizlikle evde kalırsak, beklediğimiz yarın, o kadar erken gelecek..
Çünkü, muhteşem hekimlerimiz, dünya fedakarı sağlık çalışanlarımızla yeneceğiz.. Onları ne kadar iyi dinlersek, o kadar çabuk yeneceğiz..
"Çok sıkıldım. Bir ben bir kaçamak yapsam ne olur" demeyin..
Bu ülkede "Bir benden ne olur" diyen kaç milyon "Ben" var, bir düşünün.
Evet siz, "Bir tek sen" kaçamak yapmayacaksın!.
***
Alkışlarla, SABAH!..
Cumartesi günü, harika bir SABAH bırakıldı kapıma..
Siyaset yok..
Manşette günün haberi, nasıl insancıl, nasıl mutlu. Fransız doktorların "Beyin ölümü gerçekleşti" diye yoğun bakımdaki fişini çekmek istedikleri gencin ailesi Lyon Konsolosluğumuza başvurmuş.. Sonu film gibi. Türkiye'den hızlı bir ambulans uçak gelmiş. Genci ülkesine çgetirmiş. Burada kurtarmışlar..
Bu insancıl haber hikayesi keyifle okunmaz mı?.
Corona haberi de olumlu..
"Normale dönmek için biraz sabır" demiş, Sağlık Bakanı..
Gazetenin tümünde siyasi haber yok.. "Biz.. Onlar.." yok..
Ötekileştirme yok.. Resmen "Biz olma" nın örnek gazetesini yapmışız..
Pazar, pazartesi de öyleydi.
Devam arkadaşlar..
Corona ile savaşın en güçlü silahı insanın kendini iyi hissetmesi.. Moralinizi bozan gazeteleri, haberleri, yazıları okumayın, kanalları, hele o açık oturumları hiç izlemeyin..
Bedensel karantina kadar, moral karantina da önemli.. Hatta daha önemli..
***
Albayrak'a çağrı!..
Hem de Acil Çağrı, Sayın Hazine ve Maliye Bakanımız.. Çok acil..
Ceplerimiz gene büyük çoğunluğu Kıbrıs kökenli kumar şirketlerinin çağrılarıyla doldu..
İşte pazar gecesi ceplerimize düşen..
"Bedava 30 frespin. Hemen üye ol pazar gecen eğlenceli hale gelsin!!"
Altında www diye bir internet adresi..
Kumarbaz olmak şart değil. Karantinada oyalanmak isteyen kim bilir kaç kişi "Bedava 30 kol çekme" tuzağına düştü ve sonra kaptırıp kaç para kaybetti?
Cebimde böyle kaç, kanunsuz reklam var, bilemezsiniz Sayın Bakanım..
Bu reklamları yasal şirketler taşıyor.. Öyle olunca bir engelleme yolu olmalı.. Bulunmalı, Sayın ve Sevgili Bakanım!.
Kökü dışarıda kumar şirketlerine yasa dışı kumar yolu ile akan, sonuçta bu ülkenin hazinesi..
***
...ve Türkan Şoray!..
"İşte Türk Doktorları" yazımın girişinde Türkan Şoray'ın söylediklerinden söz etmiştim.. İşte onlar, bir daha.. Okumayanlar için..
"Türk hekimlerimiz, sağlık çalışanlarımız fedakarca savaş veriyor virüse karşı...
Hepsine kocaman bir teşekkür ve minnet borçluyuz. Bir asker gibi cephenin en önünde savaşıyorlar. Aklım, kalbim hep onlarla.
Onlar orada canhıraş bir savaş verirken, ben ancak onlara güç dileyerek dua edebiliyorum.
Ailelerinden, sevdiklerinden uzak, bir başkası sevdiklerinden kopmasın diye gece gündüz demeden çalışıyorlar. İnsanları yaşatmak gibi kutsal bir görev için.
Hem bedenen, hem psikolojik olarak çok yorgunlar ama yılmıyorlar.
Gerçekten onları düşünürken bile gözlerim doluyor.
Ambulans çalışanlarını, acildeki hemşireleri, hasta bakıcıları, acil tıp teknisyenlerini, onlara yemek götüren çalışanları, hepsini kucaklamak istiyorum." Ben de sevgili Türkan, ben de.. Hem onları, hem de seni!.
***
Maaşlı Luceciler!..
Artık öyle inanıyorum resmen.. Bu ülkede maaşlı Luceciler var..
Şu karantina günlerinde, yarın hayat normale dönse bile, üç büyükler dahil hiçbir kulübün devlet desteği olmadan yaşama dönmesinin mümkün olamayacağı bilinirken, palavra transfer haberleri ile sayfa doldurmayı anlıyorum..
Bu bizim spor sayfalarının eski adeti.. Bin kırk palavra atarlar. Biri tesadüf tutarsa kupür basıp, patronlara mektup yazarlar, "Haber bizde okunur" diye!.
Sevsinler..
Ama sevmediğim bir şey var..
Bu "Ekonomik iflas" manşetleri arasında hala ülkeme hakaret eden Lucescu ve kokainci Daum'u Fener veya Beşiktaş'a sokuşturmak için zarf atılıyor..
Filanca görüşmüş de, falanca düşünüyormuş da..
Evet, resmen inandığım o.. Bu Luce'nin bu ülkede resmi pazarlamacıları var..
Yetti artık!. Yetti!.
***
Sevdiğim Laflar
Bugün Sevdiğim Laflar biraz uzun.. Can Yücel'in dizeleri..
Bir yolun varsa gidilecek sona bırakma!
Bir sözün varsa dilden yüreğe, hiç susma!
Görmen gerekiyorsa birini git yanına.
Okşaman gereken bir yürek varsa esirgeme elini.
Hayat çok zalim!
An gelir, elini, gözünü, yolunu, yüreğini alır senden.
O zaman istesen de
Dokunamaz, göremez, gidemez söyleyemez olursun!
Can Yücel
Tebessüm
Karantinadaki adam yan odadan fısıldayarak doktorunu aradı.
"Doktor, karım durup dururken sinirleniyor, geriliyor, bağırıp çağırmaya başlıyor. Fena halde korkuyorum.
Ne yapmam lazım?" "Tam bunun için bir tedavim var" dedi, doktor. "Eşinin sinirlenmeye başladığını hissettiğin anda, bir yudum su al ve ağzının içinde çevirmeye başla. Ama sakın yutma. Eşin sakinleşene, ya da odadan çıkana kadar ağzında çevirmeye devam et.
İki hafta sonra adam çok mutlu bir sesle doktorunu aradı gene..
"Ne harika tavsiyeydi yaptığın. Ne zaman karım sükunetini kaybeder gibi olsa, ben de ağzımda su çevirmeye başladım. Çevirdim.. Çevirdim.
Mucize.. Karım hep sakinleşti. Bir yudum su bunu nasıl başardı?."
"Numara suda değil" dedi, doktor..
"Su, ağzını kapalı tutmanı sağladı. Bütün numara da oydu.."