HINCAL ULUÇ

Bravo Ahmet Akçan Hocam!..

"Son haftaların en güzel maçı olacak" demiştim bizim maç gurubuna.. Antalyaspor ve Alanyaspor, Türkiye Kupası yarı finalinin ilk ayağını oynuyorlardı.
Akdeniz Derbisi'ydi maç ayni zamanda..
Antalya bugüne dek bir kere finale çıkmış, 2000 yılında Galatasaray'la Diyarbakır'da oynamıştı. Diyarbakır'a gitmeme, o muhteşem şehre ve halkına, insanına âşık olmama sebep olan maç.. Başta Tavacı Recep Usta, ne unutulmaz dostlar da kazanmıştım.
Alanya'nın ise hiç finali yok daha evvel.
İşte bir "İddia" sebebi daha..
Antalya'nın başında, hele ligdeki Kayseri maçında hayran olduğum Erol Bulut var.. Deplasmanda oyun 1-1 berabereyken, 87'nci dakikada o puanı korumak yerine, 3 puan kazanmak isteyen, bu yüzden de ön libero çıkarıp, ikinci santrfor Podolski'yi oyuna alan ve "Kazanan", sadece maçı değil, futbolseverlerin gönlünü kazanan Erol Bulut..
Alanya'nın başında ise, Göztepe'nin yeni Adnan Süvarisi olma yolundayken, Mehmet Sepil Başkanın kapris ve acemilikleri yüzünden bir türlü devamlılık sağlayamayan, ama ülkenin en iyi yerli hocaları arasında sayılan Tamer Tuna..
Yani "Güzel maç için her şey hazır!.." sanıyordum..
Fazla dost gelmedi maça.. Antalya stadı da nerdeyse yarı yarıya boştu.
Ne yazık ki, gelmeyenler haklı çıktılar.
Ben tüm iyimserliğimde bir kez daha yanıldım..
Berbat, zevksiz, tatsız bir "Oyalama" maçı izledik..
Perşembe akşamı Kale Arkası'nda Erman Hocam'a da sordum..
"Bu maçtan bile keyif alamayacaksak, ne olacak Türk futbolunun hali?." Seyirci düşüyor. Hem tribünlerde, hem ekranda.. Çünkü her maç, keçiboynuzu..
Ama o bir tutam balı bile yok artık, korkak hocalar yüzünden..
İşte Tamer Tuna da, Erol Bulut da 0-0'a yatmak için ne gerekse onu yapıyorlar..
Sıkıntıdan patlıyoruz ekran başında.. Esnemeye başlayınca, uyumamak için lavaboya koşup yüzüme su çarptım..
Korkak Hocalar, kendi bindikleri dalı kesiyorlar, farkında değiller..
Futbol seyir sporu, ama sayenizde bizde "Seyircisiz" oynanır hale geldi. Tribün boş, ekran önü boş..
Yarın bu paraları verecek yayıncı kuruluş da bulamazsanız, zaten borç batağındaki kulüpler, siz hocalara ve futbolculara bu paraları dağıtabilir mi?
Ahmet Akçan Hocam'a onun için "Alkış" diyorum işte..
Bugünün kuşakları bilmez.
Jupp Derwall, Türk futbolunun kaderini değiştirecek bir Alp Yalman kafası ile Galatasaray'a gelmeye ikna edildiğinde, yanına iki yardımcı aldı. Birisi dünyanın en ünlü futbol akademisi Köln'den mezun, Derwall'in dilini su gibi bilen Ahmet Akçan, öteki, futbolu çok az önce bırakmış ve Galatasaray'ın genç takımın başına getirilmiş Mustafa Denizli..
Mustafa Denizli bir ışık gibi doğdu Derwall'in sağ kolu olup.. Ahmet Akçan Hoca ise, gerek antrenmanlarda, gerek gazetecilerle konuşma ve toplantılarda tercümanlık işini de yüklendiği için "Tercüman Ahmet" diye tanındı. "Tercüman" lafı adına yapışık kaldı ve bu yüzden belki de, bu ülkenin en büyük hocalarından biri olamadı.
İşte bu Ahmet Hocam, aSpor'un yayıncı kuruluş olduğu Antalya- Alanya maçının yorumcusuydu. Size bir şey daha diyeyim mi?. Bu ülkenin en iyi iki futbol yorumcusu aSpor'da..
Reha Kapsal ve Ahmet Akçan..
Reha da çok büyük Hoca.. Bugün hoca arıyor ya, Fenerbahçe.. İşte bu işi en iyi yapacak adam o!.. Lucescu'nun adı geçiyor. Reha Hoca yok.. O da talihsizlerden çünkü.
Ahmet Hocam, maç boyu tekrar tekrar "Bu az seyirci de bitecek.. Çünkü seyirci bu kısır, bu ataksız, bu vakit geçirme futbolundan hoşlanmıyor.. Biraz 'Hücum futbolu' oynanmalı" dedi..
"Hücum futbolu!." 1980'li yıllarda Doğan ağabeyle beraber (Koloğlu/ Işıklar içinde yatıyor) "Hücum futbolu" deyimini ortaya attığımızda, bizi nerdeyse linç ettiler.. Ne dediğimizi anlayan tek kişi Galatasaray'ın hocası Mustafa Denizli oldu. O Denizli ve onun oynattığı hücum futbolu ile Galatasaray, Şampiyon Kulüpler Kupası'nın abonesi oldu. Arsen Wenger'in Monaco'sunu Monaco'da devirip, tarihimizde ilk defa yarı finale çıktı. Her maçını tıklım tıklım Ali Sami Yen'de oynadı.
Ama ne yazık ki, Türk spor medyası da korkakların egemenliğindeydi. "Seyir zevki"ni unutturdu bunlar. "Yenemiyorsan yenilme" diye aptal bir sloganı ortaya attılar.
Hocalar da baktılar ki, "Yenilmezsen kovulmuyorsun" onlar da yapıştı bu "Yenilme" lafına ve Türk futbolu en çok yere yatılan, yerde kalınan, ortalama 20-30 saniyede bir durduğu için, oyun kurulmasına zaten zaman bırakmayan rezil hale dönüştü.
Tamer Tuna ve Erol Bulut da bu iğrenç "Futbolu öldür.. Oynama, oynatma" taktiği saha çıkar ve son düdüğe kadar bu ayıp futbola bağlı kalırlarsa, hani nerde "Umut" o zaman?.
Ahmet Akçan Hocam!.
Yüreğimdeki çığlığa tercüman olduğun için sana alkış!.
Ekran başında sayıları hızla azalan "SEYİRCİ"lere, seyredecekleri bir şeyler istediğin için alkış..
Ama hocaları da, yazarları da korkak bu ülkede, sözlerin "Karanlıkta boş çığlık" olarak kalacak..
Skora ve sosyal medyaya göre yazı yazan "Korkak" kalemler, seni de dillerine dolayacaklar, veba gibi nefret ettikleri "Hücum futbolu" lafını yeniden gündeme getirdiğin için!.

***


Ali Koç, dikkat!..
Hürriyet'in Kelebek ekinde "Nerede görüldüler" diye bir sütun var.. Hangi ünlü nerde görülmüş, onları sıralarlar.
Bunun nesi "Gazetecilik" demeyin.
Bazen öyle anahtarlar verir ki görülme zemin ve zamanları..
İşte perşembe günkü sütundan..
"Aziz Yıldırım, Paris Restoran'da Abdullah Kiğılı ile yemek yerken..."
Ne mi var, bunda?.
Kiğılı ile Yıldırım'ın aslında pek sevişmediklerini bilirim.
Kıyıda, köşede kalmış Paris restoran, ikisinin de sık gittiği yerlerden değildir.
O zaman, Fenerbahçe'nin bu iki zirve adamı, gözden uzak bir yerde niye buluştular sizce?.
Ali Koç sallanıyor..
Aziz Yıldırım gölgedeki etkin Fenerlilerden ama bu defa gölgede kalmak istiyor.
Kiğılı Fenerbahçe'nin sevilen yöneticilerinden. Asbaşkanlık ve kriz devirlerinde başkan vekilliği de yaptı.. Ama başkanlıktan hep kaçtı.
Aziz, Apo'yu bu defa ikna mı etmek istiyor acaba?.
Ya da Apo, Aziz'e "Dön rövanşı al, Ali zaten sallanıyor" mu diyor?.

***


Uğur Erdener niye sus pus oldu?..
Başına geçtiği Türk okçuluğunu, dünya çapında hale getirirken tanımıştım Uğur Erdener'i.. Çok da iyi dost olmuştuk. Hep yanında oldum, hep destekledim. Uğur, müthiş başarılarıyla dünyanın da dikkatini çekti.
Becerikli ve cana yakındı. Uluslararası ortamda da sevildi, beğenildi.
İçerde Milli Olimpiyat Komitesi başkanı olurken, dışarda Dünya Okçuluk Federasyonu Başkanlığını kazandı ve bu sıfatıyla otomatikten Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Yönetim Kurulu üyesi yaptı.
Daha sonra da Başkan Yardımcısı oldu.
Zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da güvenini kazandı.
Hasta olduğu halde gitmek zorunda kaldığı İsveç'te buldu Erdoğan'ı ve "Arjantin'deki IOC toplantısına gelin ve 2020 Olimpiyat adaylığımızı destekleyin.
Siz olursanız oylamayı kazanırız" diye ikna etti. Başbakan hasta haliyle dünyanın bir ucundan öbürüne uçtu. Ama palavra..
2020 Oyunları, Tokyo'ya gitti.
Bu arada Uğur da, artık başkanı olmadığı Türk okçuluğunu unuttu. Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) Başkanı olarak, Türk sporunun yaşadığı sorunlarla hiç dönüp bakmadı.
TMOK, fiilen işlevsiz hale geldi.
Erdener, yakın dostluk kurduğu Erdoğan'a gidip, sorunları ve çözüm yollarını anlatmaya teşebbüs bile etmedi.
İçerde ve dışarda da rahatı yerindeydi çünkü.. Niye risk alsın ki..
Çare?. Adı hiçbir yerde geçmeyecek. Medya zaten Olimpik konularla ilgilenmez..
Türkiye için parmağını oynatmadı, sustu oturdu.
Bunları zaman zaman yazdığım ve onu "Aktif olmaya" çağırdığım için bana da darıldı.
Geçen hafta hatırlarsınız, koronavirüs olayını incelerken, "Tokyo Oyunları'nı da etkileyebilir" demiştim. IOC Başkan Yardımcısı, hem de benim gazetemde anında tekzip etti.. "Böyle bir konu yok, IOC'de" dedi..
Oysa asbaşkanı olduğu IOC'nin "Tokyo için üç ihtimali incelemekte olduğu" haberi, bizdeki "Hıncal'a tekzip"in ardından The New York Times'da yer aldı..
Oyunları ertelemek.. Oyunların ülkesini değiştirmek.. Oyunları iptal etmek..
..Ve TMOK Başkanı, IOC Asbaşkanı Uğur Erdener bu defa ağzını bile açmadı.
Ölüm sessizliği..
Ne diyebilirdi ki?.
"Hıncal haklıymış.. Asbaşkanı olduğum IOC'de olup bitenlerden haberim yokmuş" diyecek hali yoktu ya..

***


Sorun Vergi Dairesi'nin..
İsimleri lazım değil, sosyal medya ünlüsü bazı isimler, şimdi, bazı medya ünlülerinin liderlik ettiği gruplarca linç ediliyorlar..
Efendim, "Bu ülke bunca şehit vermişken, onlar, internet hesaplarında (İnstagram, Facebook ve Tweet) yaptıkları alışverişin, yedikleri yemeklerin keyifli, neşeli fotoğraf ve videolarını yayınlıyorlarmış.. Olur muymuş?."
Ben yazı yazmayı kestim mi, şehitler yüzünden?. Dükkanlar kapandı, restoranlar kilit mi vurdu?.
Yoo!.. Herkes işine devam etti..
O linç edilenler de devam ettiler..
Çünkü işleri o.. Hayatlarını öyle kazanıyorlar..
Anlamadınız mı hâlâ?.
Gazete ve TV'lerde niye tonla adam işten çıkarıldı son zamanlarda?. Çünkü reklamlar azaldı. Gelir azaldı. Çare "Adam azaltmak.." Peki niye azaldı reklamlarımız?.
Çünkü yeni bir reklam/ pazarlama ortamı doğdu..
İnfluencer kullanmak..
Sosyal medyada takipçisi bol kişilere İnfluencer, yani Etkileyici deniyor.
Mekan sahibi, ister ayakkabıcı, ister lokantacı, bu Etkileyici'yi çağırıyor. Malını giydirir, ya da yedirirken fotoğrafını, selfisini çektirip "İnstagram hesabına koy.
Milyonla takipçine ulaştır" diyor ve parasını da ödüyor.
İş öyle büyüdü ki, sadece bu "Etkileyici"lerle çalışan yeni tür reklam şirketleri kuruldu. Etkileyici seçen, gidip fotoğraf sahnesini düzenleyip çeken şirketler..
İş o kadar profesyonel ve o kadar büyük şimdi, farkında değiliz..
O zaman, bunun derdi tasası da, her şeye maydanoz sosyal medyaya değil, Maliye Bakanlığı'na, İstanbul Defterdarlığı Vergi Dairesine düşer mesela..
Sahi, Sayın İstanbul Defterdarı, Sizi tanımıyorum ama, bugüne dek hiç İnfluencer vergisi tahakkuk ettirdiniz mi, bu milyarlar dönen ortamdan?. Ya da İnfluencer'a kesilmiş fatura gördünüz mü?.

***


SEVDİĞİM LAFLAR
"Bence, ne yapılsa da iki insanın hakkı ödenmez. Bunlar öğretmen ve annedir." Victor Hugo
TEBESSÜM
- Ampülü değiştirmek için kaç liberal, yani özgürlükçü gerekir?.
- Hiç!. Çünkü içeri, karanlıkta oturmak isteyen biri gelebilir..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.