Olayı basitleştirerek anlatayım..
- Galatasaray Kongresi, Mustafa Cengiz ve yönetimini ibra etti mi?.
- Etmedi.
- İbra edilmeyen Başkan Mustafa Cengiz, kendisini ibra etmeyen Kongre'nin iptali için geçerli bir ay süre içinde dava açtı mı?.
- Açmadı.
- Bu durumda,
Galatasaray Kulübü'nün anayasası durumundaki tüzüğe göre Mustafa Cengiz'in başkanlığı düştü mü?.
- Düştü.
- O zaman Yönetim Kurulu'nun başkansız kalan kulübü 1 ay içinde seçime götürmesi, gene kulüp tüzüğünün amir hükmü değil mi?.
- Evet. Tüzük açık ve kesin..
- Yönetim seçim kararı aldı mı?.
- Almadı.
- Bunun üzerine başkanı ve yönetimini ibra etmeyenler, Kongre kararının ve tüzüğün uygulanması için dava açtılar mı?.
- Açtılar.
- Yöneticiler,
Abdürrahim Albayrak ve Yusuf Günay, davaları
devam ederken tüzükteki
"İbrasızlık halinde seçim" maddesi için yürütmeyi
durdurma istedi ve
aldılar mı?.
- Aldılar.
- Davacılar bu karara İstinaf Mahkemesi'nde itiraz ettiler mi?.
- Ettiler..
- Kararları kesin olan İstinaf Mahkemesi "Yürütmeyi durdurma"yı kesin olarak iptal edip, seçim sürecini başlattı mı?.
- Başlattı.
- Buna rağmen kulübün ikinci başkanı
Yusuf Günay, İstinaf Mahkemesi'nin kesin hükmüne aldırış etmeyerek
"Seçim yapılmayacaktır" açıklaması yaptı mı?. Başkanlık görevi yasal olarak sona eren Mustafa Cengiz, yasadışı başkanlığını sürdürdü ve gelecekte kulübün başına işler açacak pek çok maddi ve idari belgeye "Geçersiz" imzasını attı mı?.
- Evet. Attı. Hâlâ da atıyor.
- Bunun üzerine muhalifler, "İstinaf Mahkemesi'nin kesin kararının uygulanması için dava açtılar mı?.
- Açtılar..
- İstekleri neydi?.
- "Sayın mahkememizin davalı derneğe müdahalesi ile, İstinaf Mahkemesi'nin kesin kararının uygulanması, davalı derneğin bir ay içinde seçimli genel kurul toplaması için ihtarına karar verilmesi ve söz konusu işlemin mahkemenizce takip edilmesini.. talep ederiz."
*
Şimdi hukuku fazla bilmeniz de gerektir. Hele hukuk davalarında kendinizi hakim yerine koyup, mantığınızla karar verebilirsiniz.
Şimdi söyleyin, bu dava nasıl reddedilir?.
"Mahkemenin kesin kararını uygulayın" isteğini, mahkeme
nasıl reddeder?.
Bir yanda tüzüğü ve mahkeme kararlarını hiçe sayan Başkan ve Yönetim.. Öte yanda
"Yasallık isteyen" ve "Mahkeme kararı uygulansın" diyenler..
Bu mahkemeden nasıl "Red" kararı çıkar, benim hukuk bilgilerim de, mantığım da almıyor..
Bu bir..
İkincisi..
Daha öbür gazeteleri görmedim.
Ama bizim gazetede
"Kayyum yok!.
Yola devam" başlıklı bir haber çıktı.
İmzasız.. O zaman muhatabım Spor Müdürümüz Murat Özbostan..
Sevgili Müdürüm, Davayı servisinden takip eden oldu mu?. O muhabirine sordun mu, bu davanın neresinde "Kayyum" lafı var?.
Bu haberi ve bu başlığı, senin muhabirlerinden biri izleyip yazmadı ise, bana sorarsan adeta "Mustafa Cengiz" imzalı bu haber ve bu manşet nerden çıktı?
Elinize mi sıkıştırdılar, "Böyle yazın" diye..
Mahkemeden sadece "Mahkeme kararı uygulansın" kararı isteyen Galatasaraylılar için "Hain", kulüp tüzüğünü ve mahkeme kararlarını hiçe sayan Mustafa Cengiz için "Mağdur" algısı yaratan bu haber neyin nesidir?.
Odam senin dört kat üstünde..
Asansörle 1 dakika..
Bir uğra da anlat, anlatabilirsen..
Davayı izleyen muhabirin varsa, haber ver. Ben inerim.
İkiniz anlatırsınız, olur mu?.
*
Bu arada davacı ve yıllardır tanırım, Mustafa Cengiz gibilerine (Onu da yakından tanırım) "Galatasaraylılık dersi" verecek kadar kulübüne yürekten bağlı, Prof. Ahmet Özdoğan ile de görüştüm.
Bana, bir mahkemeden "Mahkeme kararını uygulayın" kararı isteyen bir talep' hangi hukukta, nasıl reddedilir?.
Tabii derhal İstinaf Mahkemesi'nde itiraz edeceğiz ve 'Kesinleşmiş mahkeme kararını uygulamayın' kararı veren yargıcı da, Hakimler ve Savcılar Kurulu'na şikayet edeceğiz" dedi.
Günler çok ama çok hızlı gelişmelere gebe..
Ama eninde sonunda bu Mustafa Cengiz, bu kanun, tüzük, mahkeme kararı ve hukuk tanımayan "İşgalci" Başkan gi-de-cek!.
***
ZAN Federasyonu...
ZAN, yani Zekeriya/ Ali/ Nihat'ın ZORLU anlaşması tüm gücü ile ligimizi şekillendiriyor ve sözüm ona Mehmet Sepil adlı başkanına rağmen, Kulüpler Birliği adlı zavallı kurum, Üç Büyükler'in oyuncağı olmaya devam ediyor..
Dün okudunuz mu?.
Kulüpler Birliği'nde açıklama yapmış, MHK Başkanı Zekeriya Alp..
Efendim hakemlerin VAR'a gidiş sayıları arttıkça, sicilleri düşecekmiş.
Gri pozisyonlarda VAR'a gidilmeyecekmiş.
Bunlar ne demek?.
ZORLU toplantısında alınan kararlar artık çok daha kolay uygulanacak.
Zekeriya Alp, başta Fener, sonra sırasıyla Galatasaray ve Beşiktaş maçlarına, ZORLU'ya en uygun hakemleri atayacak. Onların kararlarını da VAR denetlemeyecek.. Yani "Küçüklere VAR.. Büyüklere YOK!."
Tabii bunu, böyle diyemeyecekler.
O zaman ne yapacaklar?.
VAR'a "Karışma" diyecekler.
Ortadakine de "Gitme!." Yani VAR hele Üç Büyükler için fiilen bitecek, her şey VAR'sız günlerdeki "Tribünde ve medyada güçlü olanın eyyamcılığına dönecek.
Mehmet Sepil'in kabullendiği karara bakar mısınız?.
ZAN liginde figüran olmayı kabullenen Trabzon da dahil 15 küçük, her ama her şeye müstahak..
Boşuna, çıkıp çıkıp ağlamasınlar, sakın!..
***
Her Zaman Çılgın!..
İlkini 1995'te izlemiştik, Çılgın İkili diye..
Will Smith ve Martin Lawrence, özellikle narkotik mafyası ile kural dışı savaşan iki polisi oynuyorlardı. Dört film olarak planlanmıştı ama, ikincisi, çeyrek asır sonra piyasaya çıktı. 3 ve 4 için planlar 5 sene içinde..
Ben ilkini bayağı neşeli bulmuştum. Bu defa da fena değil.. Öyküye biraz fazla duygu karıştırmışlar.. Meksika eroin mafyası kraliçesi, özel olarak "Suikastçı" olarak yetiştirdiği oğlunu, bu ikiliyi ve mafyaya zarar veren Miami Yargıç, Emniyet Müdürü ve Savcısını öldürmek üzere yola çıkarır..
Sona doğru da bir sürprizle karşılaşırsınız..
İşin içine duyguları karıştıran sürpriz..
Will Smith ve Martin Lawrence gene iyi götürüyorlar, komedi, aksiyon karışık filmi..
Zaman zaman tempoyu düşüren sahneler var, ama genelde notum.. İyi!.
***
1 lira!.
En son ne zaman gördünüz, ya da kullandınız 1 lirayı hele bir düşünün..
İşte bu "1 lira" şimdi ne büyük değer kazandı, bilseniz!..
İnsanlık değeri.. Onur.. Haysiyet..
Namus değeri oldu..
Hale Soygazi, üç kuruşluk reyting uğruna, haftalarca, şerefi, namusu, haysiyeti ile oynayan "Yalan Şov" programını sürdüren Seda Sayan adlı botoks yığını, insanlıktan uzak kadın aleyhine "1 Lira"lık manevi tazminat davası açmıştı..
Kazandı..
Sayan'ın bir namus, onur ve haysiyet celladı olduğu kanıtlandı.
Ayni Seda, kalp krizi geçirmiş hastanede yatarken yaptıklarıyla Şamdan'ı kuran ve yaşatan Mehmet Tuna'nın da ölümüne sebep olmuştu.
Bütün bunları, bu köşede günlerce, uzun uzun okudunuz, o zamanlar..
Hale, botoksluya, ederi kadar dava açtı ve kazandı.
Onu haber vereyim dedim, okurlarıma..
***
Mevlüt'e alkış!..
Genç arkadaşım Mevlüt (Tezel) siyasete karışmadığı zaman harikalar yaratıyor..
Dün "Kadir'in davasına sosyal medya mı karar verecek?" demiş.
Kadir, sosyal medyanın son kahramanı. Yolda giderken bir kadınla bir erkeği tartışır görmüş.
Müdahale etmiş. Adamla kapışmışlar.
Kadir yanında taşıdığı bıçağı çekmiş, adamı kalbinden vurup öldürmüş.
Hikaye bu, biliyorsunuz her halde..
Mevlüt olayı çok güzel özetlemiş.
Hukuksal durumları karşılıklı yazmış Hukuksal durum..
Ortada meşru müdafaa var mı?. Varsa Kadir, beraat eder, ya da ertelenecek bir ceza ile kurtulur. Yoksa cinayetten yargılanır.. Tahrikten indirim alır.
Buna kim karar verecek?.
Mahkeme!.
Mevlüt "Ama bizde öyle mi" diye soruyor, haklı olarak..
"Cezayı sosyal medya mı verecek" diyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da çok haklı olarak "Çöplük" dediği sosyal medya, bu ülkede pek çok kararın yalap şap alınmasına sebep oldu bile..
Mesela, Tunç Soyer ve Ekrem İmamoğlu gibi iki başkan, sosyal medya önünde anında secde edip, Kordon ve Adalar'ın simgesi faytonları nasıl apar topar yasakladılar, biliyorsunuz!..
Bu devirde, hele bazı konularda sosyal medyaya aldırmadan bildiğini yazmak, linç sebebi..
Mevlüt'ü, bildiği ve inandığını yazma cesaretinden dolayı kutluyorum.
***
Sevdiğim Laflar
"Derisini değiştirmeyen yılan, Kafasını değiştirmeyen insan ölmeye mahkumdur."
Friedrich Nietzsche
Tebessüm
- Ampulü değiştirmek için kaç erkek lazımdır?.
- Bir.. Erkek ampulü tutar ve dünyanın etrafında dönmesini bekler.