HINCAL ULUÇ

Bir Muhteşem Nevra ki, gururumuz!..

Ağaçlar Ayakta Ölür!. Ne unutulmaz oyundu o.. Ve ben ne unutulmaz bir Tiyatro Devi'nden seyretmiştim, taa 1962 yılında, Ankara Devlet Tiyatrosu'nda..
Macide Tanır..
O günden başlayıp ölümüne dek her sahnede onu aradım. Her oyununa gittim. Dostu oldum.. Ahbabı oldum.. Kardeşi oldum..
Onu yıllar sonra sahneye dönmeye ikna eden ve Büyük Macide'yi "Müziksiz Evin Konukları"nda bir daha izlememi (Oyunu üç defa seyrettim aslında) sağlayan Nedim Saban'a da hep minnet duydum. Son defaymış meğer.. Nerden bilirim ki..
Nedim'in eskilerden bulup getirdiği Ağaçlar Ayakta Ölür, 1962'de öyle tutmuştu ki, sonra bir yerli film çıkardılar ondan.. Yıldız oynadı.. Yıldız Kenter.. Sonra bir de TV filmi yaptı, TRT!.. Onda da Çolpan.. İlhan tabii..
Macide.. Yıldız.. Çolpan.. Tiyatromuzun üç ayakta ölen ağacı.. Ölmez ağacı..
Türk Tiyatrosu'nun yerleri dolmaz Üç Divası'ndan izlediğim oyunu, gene Nedim'in yeniden sahne ışıklarına getireceğini duyunca heyecanlandım..
Kim vardı ki ortada, Macide, Yıldız ve Çolpan'la boy ölçüşecek?.
..Ve okudum.. Nedim gene harika bir iş başarmış ve Nevra Serezli'yi ikna etmişti, Macide'yi ettiği gibi..
Bu Nedim'de şeytan tüyü var..
Kadıköy'e koştuk, yanıma aldığım "Mutlak görmelisiniz" dediğim Ercan ve Caner'le, Kozzy'deki Gönül Ülkü/ Gazanfer Özcan sahnesine..
Oyun başladı.. Biraz sonra arkadaki merdivenin başında Nevra göründü ve salonda kıyamet koptu.. Alkışlar, alkışlar..
Ben de göz yaşları.. Yaş 80'i aşınca iyice sulu gözlü mü oldum ne?.
Ama gel de ağlama.. Benim gördüğüm, merdivenden Nevra Serezli değil, 22 yaşındaki Nevra Şirvan iniyor..
Yıl 1967.. Ankara Sanat.. Orhan Duru'nun enfes çevirisi ile Stop The World, I Want Get off/ Durdurun Dünyayı İnecek Var sahneleniyor. O müthiş müzikal o yıllar dünyayı sallıyor..
Peki bizde kim çıkacak baş role.. Ankara Sanat arama peşinde.. Oynayacak, şarkı söyleyecek dans edecek bir genç kız.. Kim başarır ki..
Haldun Dormen tavsiye ediyor AST'a.. "Bende Cengizhan'ın Bisikleti'nde oynayan yeni bir kız var. O başarır.."
Kızın adı Nevra Şirvan..
Oyun o kadar ünlü, AST o kadar saygın ki, ben müzikal delisi Hıncal koştum gittim ilk gecesine.. Gittim ve Nevra'ya mı, oyuna mı hayran olduğumu bilmeden sonra bir daha, bir daha gittim.. O Nevra işte.. Sonra Dormen Tiyatrosu'nda Aşşşk oyunu bir aşk doğurdu. Nevra Şirvan bir muhteşem adama, benim sahnede en sevdiklerimin başında gelen, rol arkadaşı Metin Serezli'ye aşık oldu.. Evlendiler.. Nasıl mutluydu yuvaları yakından bilirim. Nasıl titrerlerdi birbirlerinin üstüne..
Nevra'nın "Perde arkasından beni izleyişini öyle arıyorum ki" deyişini hiç unutmam..
Ne mutlu bana, önce hayranları olduğum Serezliler, sonra yakın, çok yakın arkadaşım oldular.. Onların da hiçbir oyunlarını kaçırmadım. Galatasaray'ı her yenişlerinde bana telefon ederdi Metin.. Biz Fener'i yenince de, ben olurdum arayan tabii..
Birlikte son oyunları Sylvia idi herhalde.. Metin ısrar etmişti de, Göktürk'te bir okulun sahnesinde oynuyorlarmış.. Kalkıp gitmiştim. İyi ki ısrar etmiş.. Sonra Metin'i kaybettik..
Biz Metin'i kaybettik.. Nevra her şeyini..
Çekildi köşesine.. Kayboldu.. Sağ olsun, Allah uzun ömürler versin.. Gencay Hanım (Gürün) ikna etti de "Altı Haftada Altı Dans Dersi" adlı dünya şirini oyunda Cihan Ünal'la yeniden çıktı sahneye.. Boş olduğum her gece gittim. O kadar harikaydı ikisi de.. Sonra bir daha ne duydum, ne gördüm Nevra'yı..
Taa ki, o gece işte, o merdivenin başında görünene kadar..
Bu kadar anı yüklü olun da taşıyın bakalım kolaysa, gözleriniz yaşarmadan..
Alejandro Casona'nın oyununu Nedim adeta yeniden yazmış.. Oyunu almış İstanbul'a getirmiş.. Ama çok iyi getirmiş.. Pırıl pırıl bir metin çıkarmış ortaya..
Yönetmen Nedim de harika.. Özellikle Nevra'ya o bütün oyun gücünü ve sahne sempatisini ortaya dökmesi, bizim gibi hayranlarının tüm hasretlerini gidermesi için, bol alan bırakması..
Nevra da döktürüyor hani..
"Tiyatro, 'Gibi yapmak'tır" derler..
Bu "gibi" ise, aslı nasıl olur Nevra?. Finalde, daha oyun bitmeden, ışıklar hafif kararırken ayağa fırlayan seyirci seni mi alkışlıyordu, yoksa, oynamadığın, "O" olduğun Büyükanne'yi mi?.
Oyun biter bitmez, tesadüf benimle ayni gece, sana gelen Ömür Göksel'le birlikte kime sarıldık biz?. Sana mı, Büyükanne'ye mi?
Kimsenin hakkını yemeyelim..
Oyun harika.. Söyledim. Yeniden yazan ve yöneten Nedim harika.. Nevra ile baş rolü paylaşan Nuri Gökaşan usta, harika.. (Erhan Yazıcıoğlu niye geri çevirdi acaba, teklifi..) Bu iki usta ile sahne paylaşan gençler, Burcu Kazbek, Arif Güney, Oral Özer, Meltem Özlevent, Mahir Akgündoğdu harika, hepsi..
Ama..
Ama Nevra bir başka..
Ağaçlar Ayakta Ölür mutlak görülür..
Ama bu Nevra için, defalarca görülür..
Teşekkürler Sevgili Nevra..
İkimiz de biliyoruz değil mi, Metin de seni seyrediyordu.. Perde arkasından değil yukardan seyrediyordu bu defa..
Ordaydı Nevra!. Hissettim ordaydı.. Sen de hissettin, biliyorum!.

***

Bravo Ali Kocatepe dostum.. Bravo!..
Ali Kocatepe, Nükhet Duru'nun yeni hazırladığı albümünden üç bestesi, "Ben Gene Sana Vurgunum, Melankoli ve Benimsin Diyemediğim"i çekmiş. Haberi Günaydın'da Özlem Avcı imzasıyla okuduğumda, hemen telefonuma sarıldım ve Ali'ye mesaj attım.
"Bravo Ali!."
Haberi yazan Özlem Avcı kardeşim, olayı öğrenince doğru, alkışa layık gazetecilik yapmış. Ali'yi de arayıp onunla konuşmuş. Dediklerini de haberine yazmış.
Ali "Benim şarkılarımı da söyleyeceği albümü planlarken beni de arayıp konuşmalıydı. Kalbim kırıldı" demiş..
Aslında çok ama çok kibar konuşmuş.. Ben olsam, ağzımı öyle açar, gözlerimi öyle yumardım ki..
70'li yıllar.. Nükhet Duru, onu "Nükhet Duru" yapan Mehmet Teoman ve Majak (Cenk Taşkan) ikilisinden ayrılmış.. Ali de, İzmir'den İstanbul'a taşınmış ve 1 Numara adlı plak şirketini kurmuş..
Ben Ankara'dayım.
Bir gün telefon etti.. "Hıncal, yapımcılık ve bestecilik çok vaktimi alıyor ve geçim kaynağım.. Bu yüzden şarkıcılığı artık bırakıyorum. Bir veda 45'liği planladım. Gel de dinle" dedi..
Atladım gittim İstanbul'a..
İki şarkı dinletti..
"Ali bunlar muhteşem şarkılar.. Sen kendine veda için ayrı iki başka şarkı yap.. Bunu en iyi yorumcu kimse ona okut.. Efsane olur" dedim.
Çok geçmeden Ali gene aradı.
"Benim şarkılara yorumcu buldum" dedi.. "Nükhet okuyacak. Mehmet'le Majak'dan ayrıldıktan sonra sesi çıkmaz olmuştu zaten. Onu da yeniden yükseltir. Sen gel, ben de Nükhet'i çağırayım. Bizde dinleriz.."
Hafta sonu öğleden sonra buluşmak üzere söyleştik.. Ben trenle geldim. İnince gazeteye gittim, Cumhuriyet'e.. Öğle yemeğini de orada dostlarla yedim. Sonra Ali'nin Levent'teki evine geldim. Kapıdan girişte mutfak var.. Çaldım. O zamanki eşi Fatma Karanfil mutfaktan çıkıp açtı kapıyı.. Mutfakta boy önlüğü bağlamış biri daha var, sırtı dönük çalışıyor..
Yürüdüm, ilerden salona girdim. Ali orda.. Sohbete başladık.. Bir saat falan geçti. Ortada Nükhet falan yok.. 2'de sözleşmişiz. Saat 3.5 olmuş.. Yahu insan bir telefon eder.. Ben de bir yandan "Anılar" ve de hele de ölüp bittiğim "Beni benimle bırak"ı söyleyen Nükhet Duru ile tanışmak için sabırsızlanıyorum..
Nihayet söylendim..
"Nerde yahu bu Nükhet?. İnsan sözünde böyle mi durur?."
Ali şaşırdı..
"Yahu tanımadın mı, mutfakta Fatma ile çalışan o!.."
İnanamadım. Türkiye'nin sevgilisi Nükhet mutfakta.. Meğer beşamel soslu tavuk ustasıymış. Ali'den benim adımı çok duymuş olmalı.. Kendisine de hayranlığımı.. "Madem birlikte yemek yiyeceğiz, o zaman ben erken geleyim de ona bir beşamel soslu tavuk yapayım" demiş..
Ben o gün, o Nükhet'le tanıştım işte..
"Ben gene sana vurgunum" ile başlayan Sabahattin Ali / Ali Kocatepe şarkıları Nükhet'i ikinci defa zirveye taşıdı, efsane yaptı ve olanlar oldu..
Nükhet ondan sonra değişmeye başladı..
Anlatması uzun sürer.. Artık değer mi, değmez mi onu da bilmem..
Ama onu "Nükhet Duru yapan Ali"yi hayatına giren erkekler kıskanmasın diye, sildi attı. Adını anmaz oldu.
"Ben pop müzikle yıllarımı ziyan etmişim. Benim müziğim alaturka imiş" dedi, hayranlarını darılttı. Alaturkada da as solistler öyle devdi ki o zamanlar hep gölgede kaldı. Roma'da birinci iken, Napoli'de beşinci olamadı.
Yeniden popa döndü ama artık ne Majak vardı, ne Ali.. Yanlış şarkılar yaptı. Tutmadı.. İndikçe indi..
Onu çok sevenlerden biri de Sezen'di.. Bir gün elinde bir Nazım şiiri ile Ali'ye geldi. "Bunu al, Nükhet için bestele, geri dönsün" dedi..
..ve Ali, bana sorarsanız baş yapıtlarından birini yaptı.. Nazım ve Ali.. ve..
"Geberiyorum!."
Nükhet, Sezen'le Ali'nin onun için özel yaptığı o harika şarkıyı bilmiyorum hangi sebeple, okumamak için elinden geleni yaptı. Konser, gece kulübü repertuarlarına bile almadı. Beni orada görürse özür diler gibi anons etti.
"Hıncal burda.. Çok sever de ondan okuyorum."
Oysa ayni sıralar, Ferhat Göçer, Nükhet'in şarkısını kendi konserlerinde okuyor ve salonu yıkıyordu.
Nükhet ve Ali, ondan sonra bir araya gelmediler. Nükhet Ali'nin adını anmadı. Çeşitli gazete ve TV'lerde yaşamından ve müzikte yükselişinden söz ederken "Ali" demedi.
Son bir yıl içinde 3 ayrı vesile ile TRT Müzik'te söyleşirken sonuna dek izledim onu.. Artık yüzünü görmeye tahammülüm kalmadığı halde izledim.. "Bakalım bu defa vefa duygusunun izleri ortaya çıkacak mı" diyerek..
Hayır.. Hâlâ her konserinde final yaptığı ve "Bis"te tekrar okuduğu "Ben gene sana vurgunum"a rağmen "Ali" demedi..
Hele sonuncusunda "Müzikte yükselişini neye borçlusunuz" gibi doğrudan soruya yanıt verirken bile ne "Mehmet Teoman" çıktı ağzından, ne "Majak", ne de "Ali Kocatepe.."
Her şeyi kendi yapmış.. Kendi yaratmıştı..
Peki şimdi nerde?.
Adını duyan, yüzünü gören var mı?.
Adam yerine koymadığı Ali Kocatepe ona kim olduğunu bu Osmanlı Tokadı ile hatırlattı..
Hadi Majak'sız, Ali'siz bir albüm yapsın da, görelim on tane satar mı?.
Hatırlarsınız.. Benim için "Hıncal çok değişti" demişti, geçenlerde..
Ben yerimde duruyorum.. Ali de, Majak da, Mehmet de.. Ötekiler de.. Değişen sensin, Nükhet..
Beşamel soslu tavuk pişiren o mütevazi, o tatlı, o şirin, o sevecen Nükhet olarak kalsan..
O düzelttikçe büyüyen burnun o Nükhet'i gölgelemeseydi eğer!..
"Ben çok yanlışlar yaptım.. Ne olur affedin beni" diyebilecek kadar gönlünü büyütseydin, burnun yerine, bugün bu yazının yerinde neler olur, tüm dostların "Nükhet Duru'ya saygı albümün için, Kanada'dan gelecek Majak dahil, nasıl el ele verirdik, biliyor musun?.
Biliyorsun tabii..

***

TEBESSÜM
Bugün Tebessüm, gene köşemizin eski mütebessimlerinden Utku'nun dosyasından.
Yerçekimi yasasını başına elma düşen Newton'dan önce, adını bilmediğimiz bir Türk buldu..
"Armut dibine düşer."

***

SEVDİĞİM LAFLAR
Tilki bir kez soktu mu burnunu içeri, çok geçmeden bedeni de onu izler.
William Shakespeare
(Teşekkürler Venüs)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.