Erdoğan-Trump!. Diplomasi’nin Zaferi!.
Erdoğan-Trump görüşmesini nasıl vermişiz diye..
En önde gelen uluslararası haber kanallarını izlemiştim bir gece evvel.. Trump dünyanın gündemindeydi o gün, iki şeyle..
Birincisi.. Başkanın "Azil süreci" Amerikan Kongresi'nde, o sabah ifade almalarla başlamıştı. İkincisi, Türk lider Erdoğan'la görüşecekti.
Bir Sabah okuru olarak baktım sayfamıza..
Eskilerin deyimi ile "Bilineni ilan" sayfası yapmıştık.
Baştan sona, Başkan Erdoğan'ın tavrı.. Madde madde Erdoğan'ın söyledikleri..
Peki Erdoğan daha uçağa binmeden, tavrının bu olacağını bilmiyor muyduk?.
O söylediği maddeler, vatanına, ülkesine meraklı her Türk'ün zaten ezberinde değil miydi?.
Neyi merak ediyordum ben?. Neyi öğrenmek istiyordum?.
Trump'ın tavrı!.
Trump'ın söyledikleri!.
Önce Trump'la ikili, sonra Kongre üyelerinin katılımı ile toplu yapılan görüşmelerden çıkan, diplomatik, ekonomik sonuçlar!.
Birinci sayfamızın başlık ve sunumlarında bunlarla ilgili kelime yoktu.
Gazeteye gelir gelmez, Caner'e "Bana bir Hürriyet bul" dedim..
O da, tıpkısının aynisi Sabah'tı..
Türkiye'nin iki lider gazetesi, daha o görüşmeler başlamadan, sabahın onunda rahatça yapabilecekleri gazete hazırlamışlardı, adeta..
Doğrudur. İki ülke arasındaki saat farkı dolayısı ile, iki lider medyanın karşısına gece yarısında çıktılar..
Ama daha geçen hafta, Galatasaray'ın Real Madrid'le oynadığı maç, gece yarısıdan bir saat sonra bitti. Ertesi gün Sabah da, Hürriyet de, hem maçı yazdılar hem de, üçer beşer kalemden yorumunu..
Yani, konu çok önemli olduğu zaman, geç kalmanın doğuracağı engeller göze alınabiliyor ve okura "dolgun" gazete ulaştırılabiliyor..
Efendim bu geç baskı, sadece İstanbul'un o da sadece merkezi semtlerine ulaşabiliyormuş..
O eskidendi. Şimdi, gazete, matbaada basılırken, internete de konuyor. Yani o saatte Hakkâri'deki değil, Sydney'deki, Los Angeles, Tokyo, Alaska'daki okura da ulaşıyor, Sabah artık!.
O zaman?..
Kim bu gazetenin baş yazarı?.
Mehmet Barlas!.
Kim özellikle Trump ve Ortadoğu konusunda uzman diplomat?.
Mesela, başından beri ekranlarda harika Erdoğan/ Trump/ Ortadoğu yorumları yapan eski Büyükelçi Uluç Özülker.
Kim, vücut dili okuma uzmanı ruh bilimci?.
Mesela Dr. Acar Baltaş!.
Hepsiyle anlaşırsın..
Saat birde spor yorumcuların nasıl yazıyor ve yetiştiriyorlarsa, onlar da yazarlar.
Barlas, gazetenin görüşüne tercüman olur. Özilker, diplomatik sonuçları yorumlar.
Baltaş da iki liderin vücut dillerinden, ilginç notlar çıkarır.
Söyleyin bakalım bunları kim heyecanla okumaz!.
Cuma sabahı bunları bin kişi yazıp söyleyecek. O zaman yazsan ne olur, yazmasan ne olacak!.
Önemli olan, perşembe gazetesine bunları yazmak için hazır olmaktı. Önemli olan öne geçmek, fark yaratmaktı.
***
Ben mi ne diyorum!.
"Erdoğan gitmesin" diye samimi fikrini söyleyenler vardı.
Erdoğan'ın nasılsa gideceğini kesin bildikleri için "Erdoğan gitmesin" diye onu zor duruma düşürmek isteyenler vardı.
Erdoğan-Trump görüşmeleri, samimi, ya da politik sebeplerle "Gitmesin" diyenleri yanılttı.
Görüşme "diplomasi"nin zaferi ile bitti.
Diplomasi "Ne olursa olsun görüşmeyi sürdürme" demektir.
Savaş ilan etsen bile, görüşmeyi kesmeyecek, "Anlaşma, barış" imkan, fırsat ve şansını asla yitirmeyeceksin.
Çünkü halk, iki tarafın, herkesin halkı bunu istiyor.
Barış, anlaşma ve huzur!.
*
Allah da sizi güldürsün, Gençler!.
İstanbul öyle muhteşem bir Kültür Sanat Merkezi oldu ki, inanın yetişemez oldum artık. Durmadan koşuyorum.. Öyle ki, pazartesi günü iki şeyi arka arkaya yaptım. Önce Şahan'ın son filmi Recep İvedik 6'yı izledim. Sonra BKM Kültür Merkezi'ne koştum, Doğu Demirkol'un stand-up şovuna..
Son sözümü en başta edeyim, Şahan'a ve Doğu'ya.. Söyledim de zaten, başlıkta..
Allah da sizi güldürsün, Gençler!.
Bu ülkede, kültür, sanat ve magazin yazıları da siyasileşti. Haberler ve yorumlar da tuttuğunuz tarafa göre yazılıyor. Sizden tarafsa, göklere çıkar. Değilse sok yerin dibine..
Sevgili okurlarım, "Tarafa göre" yazılanları ayırt ediyor nasılsa..
Şahan'ın Recep İvediklerini başından beri pek tutmadım. "Millet niye gülüyor, anlamadım" diye de yazdım da..
6'ncı filmin fragmanını izlerken nasıl kahkahalar attığımı da yazdım ama.. Şahan'ın hatası da o olmuş. Beklentileri çok yukarı çıkardı, o harika fragman. Ama gene de 110 dakika hoşça vakit geçirdik. Çok eğlendik, bol güldük..
Filmin hemen hepsi Kenya'da geçiyor. O sahneler Bursa Karacabey Longoz Ormanları'nda çekilmiş. Sonuç.. İlk fırsatta Karacabey Longoz Ormanları'na gideceğim. İlkokuldayken, ışıklar içinde yatsın Necati Dayım (Bilgiç) ağbimle beni, o zamanın ilk ve tek harasını gezdirmek için Karacabey'e götürmüştü. O zaman ata gitmiştik, şimdi ota gideceğim, demek ki?.
Şahan'ın filmi, çok ilgi çeken bir gala ile başladı. Açılışta da fevkalade iş yaptı. Bakmayın "Çöktü, bitti" diyen ve ilk filmlerle mukayese edenlere..
"Yalanlar, kuyruklu yalanlar ve istatistikler!." .
Ben demedim.. En büyük düşünürlerin ittifakı bu laf!. Nereye nasıl çekersen oraya gider çünkü..
Yerin dibine sokanlar diyor ki, "İlk üç gündeki bilet satışı, ilk beşi yakalayamamış.."
İlk beş, film sezonunun zirvesinde, şubatta yayına girmişti. Recep 6, en zor ay kasımda. Düşük dedikleri satış, tüm kasım ayları rekoru.
Mukayese ettikleri film oynarken, bilet fiyatları bugünkünün yarısıydı. Bir gülen, üç defa daha gidiyordu, mesela..
Rakamlar "İlk 3 gün" diye verilir. Bu defa pazar, yani asıl bilet kesilecek gün, 10 Kasım'dı.. Başta asıl hasılat yapan Ankara ve İstanbul'daki potansiyel sinema seyircisinin Atatürk için yollara düştüğü, içeri salona girmediği gün. Hele İstanbul öyle güzeldi ki, hiç kimse dünya güzeli Boğaz sahilinde ailecek gün geçirmek fırsatını kaçırmadı. Gittim, gezdim. İki tarafta da sahil boylarında binler, yüz binler vardı.
Yani zor ay kasım değil, harikulade havasıyla bahar yaşayan, hem de 10 Kasım günü olan bir pazarlı hafta sonunda vizyona girmişti, Recep 6!.
Buna rağmen milyonu geçti. Yani fevkalade başarılı oldu.
Akşam BKM Kültür Merkezi'ndeydim. İstanbul Komedi Festivali'ni bu yıl dördüncü kez düzenleyen BKM'nin festival programı içinde de yer alan Doğu Demirkol stand- upı için.. Ahlat Ağacı'ndaki harika oyunculuğu ile tanıdığım Demirkol'un nasıl bir komedyen olduğunu, yazın Harbiye'de şovunu izlerken görmüş ve sadece "Fazla uzun. Hiç kimse üç saat devamlı gülemez" diye eleştirmiştim.
Doğu o şova eklemeler de yapmış, çıkarmalar da.. Her bölüm ortalama 50 dakika falan sürüyor. İşte makul olan bu.
Gene çok kahkahalar attık.. Bol neşelendik.. Bol alkışladık.. Bol güldük!. Doğu turnede şimdi. Kaçırmayın mutlak gidin.
Bu milletin hele şu sıralar en çok ihtiyacı olan şey gülmek.
Şahan!.. Doğu!.
Bizi çok güldürdünüz.. Allah da sizi güldürsün!.
*
Bu defa Erol Sayan!.
Bu pazar Kadıköy'deki Karaköy İskelesi'nde Erol Sayan şarkıları dinleyeceğiz.
Yerimiz ikinci kattaki o çok şirin İstanbul Kitapevi, artık biliyorsunuz.
Pek çok şarkısı ezber bilinen üstat Erol Sayan'dan seçkilere, geçen hafta Atatürk'ün Sevdiği Şarkılar'ı seslendiren, İTÜ Devlet Konservatuarı ekibi can verecek. Rabia, Berke, Ömer ve Mustafa..
Saat 11.30.. Klasik Pazarlar Kahve Konserleri..
Not edin.. Unutmayın.. ve de erken gelin.. Hem artık doluyor, yer bulmak zor.. Hem de İstanbul Kitapevi raflarını dolaşın. Harika İstanbul kitapları ve harika İstanbul hatıraları var.. Fotoğraf, gravürlerden, biblolar, kahve, satranç takımlarına..
Önümüz yılbaşı.. Her yaş için çok makbule geçecek, çeşit çeşit hediyeyi, burada hem de çok ucuz fiyatlarla bulabilirsiniz..
*
TEBESSÜM
Adam üniversite bitirmiş. Gazeteci, hatta köşe yazarı olmuş, hala "De'lerin, da'ların ne zaman bitişik, ne zaman ayrı yazılacağını" öğrenememiş.
Bende çok kızıyorum!.
..........
Efendim dünkü Tebessüm'ü değiştirmeyi unutmadık. Köşemizde bu şaka vardı, aynen. Ama o şakanın gerisi, daha da güzel..
Dün sabah telefonuma kardeşim Kemal'in mesajı düştü.
"Hıncal Bey yanlış yazmış diye düzeltmemiş Yasemin!."
Cevap verdim..
"Çıkmadan garantiye aldım. Yaso'ya 'Oku' dedim. Okudu. 'Anladın mı' dedim.. Hık mık, ama anlamış. Güldü, Yaso şakaya ama, akşam editörüm aradı, iyi mi?. 'Ben anladım Hıncal Ağbi de, şefimiz hele senin yazılara çok titiz. Gene de arayıp kesin emin olun' dedi. Şimdi Serpil'in mesajını bekliyorum."
Bir yazar için bundan büyük mutluluk olur mu?. Böylesi yakından izleyen bir ailem, her yazım değil, her kelimemle bu kadar titiz ilgilenen bir ekibim var.
Ne mutlu bana!.
Kemal'den son mesaj..
"İnsanlar üçe ayrılır. Senin şakaları anlayanlar ve anlamayanlar!."
*
SEVDİĞİM LAFLAR
"Doğa bize diyor ki; Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öyle çekip gidin. Hayata doğarken duymadığınız kaygıyı, yaşamdan ayrılırken de duymayın."
Montaigne
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- En güzel manzara... İnsan!.. (23.11.2022)
- Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. (24.04.2022)
- Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. (23.04.2022)
- Domenec Torrent, hoca moca değil!.. (22.04.2022)
- Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. (21.04.2022)
- Bravo Yıldız!.. Bravo Mevlüt!.. Önce ‘İnsan’, önce ‘Çocuklar’ çünkü... (20.04.2022)
- Ne mutlu bana Erol, sana değil, bana! (19.04.2022)
- Muhteşem Çeşme Projesi ve istemezükçüler!.. (17.04.2022)
- Bir muhteşem okul... Bir muhteşem sergi... (16.04.2022)
- “Türkiye’nin ne güzel yolları var” turu!.. (15.04.2022)