“Durumdan vazife çıkaran provokatörler..”
"Bundan sonra daha dikkatli olmamız lazım" diyen Başbakan, hepimize, başta medyayı oluşturan bizlere altını çizmemiz ve çok dikkatli, çok özenli olmamız gereken şeyler söyledi..
Neden söyledi..
Çünkü bugün, sakin olma, soğukkanlı olma günü.. Tehlikenin tamamen giderilmesi, ülkenin tümüyle normal yaşama dönmesi için, için hepimize düşen sorumlulukları bilme günü..
Başbakan Binali Yıldırım onları sıraladı,
1. "Durumdan vazife çıkaran provokatörlere fırsat vermemeliyiz.
Bu işlere yeltenenlere gereken cevabı vermeliyiz. Birtakım görüntülerin sosyal medyada yayınlanması konusunda hassasiyetimiz had safhadadır ve gerekli müdahaleler yapılmaktadır."
Bu en önemlisi.. Çünkü, ortalığı bulandırmak, 15 Temmuz gecesi darbeye karşı birleşen her görüşten, her kesimden insanı yeniden bölmek, aralarına nifak sokmak, hala aramızda dolaşan darbeci kalıntılarına yarar. Ortamı bulandırmak aslında onlara hizmet etmektir. "Durumdan vazife çıkaranlar.."
İşte en tehlikelisi de bunlar.. Onları işaret ediyor başbakan.. "Durumdan vazife çıkarmayın. Çıkaranlara da itibar etmeyin" diyor.
15-16 Temmuz gecesi harika bir yayıncılık yapan kanallara bakıyorum. Sosyal medyada yer alan ve amacı provokasyon olan görüntüleri aynen onlardan alıp "Haber" diye yayınlıyorlar. Görüntünün gerçek olması önemli değil. Önemli olan o görüntünün neye ve kimse hizmet ettiği.. Sosyal medyada karıştırıcıların yayınladığı dağıttığı görüntüler, aynen o kanalların internet sitelerinde duruyor günlerce.. O görüntüler bireysel aslında.. Ama bir kitleye, genelde de, bu ülkenin göz bebeği, içte ve dışta Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı, kin, öfke ve nefret uyandırma yönünde..
Silahlı Kuvvetlerimiz itibarını yitirir, halkından koparsa, bu içerde,dışarda kime yarar?. O zaman özenli olmamız gerekmez mi?.
2. "Bugün birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var, kardeşlik söylemini daha da geliştirmeye ihtiyacımız var."
Bunları ilk andan beri her fırsatta tekrar ediyor Yıldırım.. Ama medyaya bir bakın.. Sosyal medya değil, 15-16 Temmuz'da muhteşem bir Demokrasi Savunması yapan medyaya..
Bir Cadı Kazanı yaratmamamız gerek.. Hani Arthur Miller'in, Amerika'daki McCarthyism üzerine yazdığı ünlü oyunu hatırlayın..
Bir takım genç kızlar birilerini işaret edip "Cadı.. Cadı.." diye çığlıklar atarlar ve o işaret ettikleri yakılırlar, Salem adlı Ortaçağ köyünde.. O oyun işte..
Şimdi bir "Durumdan vazife çıkarıp" önlerine geleni açık, gizli ihbar edenler var.. Bir de farkında olmadan, bu provokatörlere hizmet edenler.." "Şunlar darbeyi kınamadı" diye bir liste gördüm gazetemde mesela..
Bir insanı tweet atmadı diye, Cadı Kazanı'na atmak, en azından ortalığı karıştırmak isteyenlere hizmet etmek olmaz mı?.
3. "Türkiye bir hukuk devleti. Hukuk içerisinde kalarak işler yoluna konacak, yanlış yapanlar Türk adaletine teslim edilecek. Ondan sonra adalet gereğini yapacak.
Hiç kimse fiziki şiddetle karşılık vermek, intikam almak gibi bir duygu içerisinde olamaz. Hukuk devletinde asla böyle bir şey kabul edilemez. "
Başbakan bu sözleri ile, Türkiye'nin "Kuvvetler ayrımı ilkesine bağlı bir hukuk devleti olduğunu çok açık ve çok net söylüyor. "Bizim işimiz yakalamak ve adalete teslim etmek. Ötesi yargının işi" diyor.. "Bizzat ihkak-ı hak olamaz. Kimse kendini, yargı ve infaz mekanizmasının yerine koymasın. Duygusallığa kapılmasın. İntikam heveslerine girmesin" diyor.. Herkes sakin, herkes soğukkanlı olsun" diyor.
4. "15 Temmuz demokrasimizin bayram günüdür. Ülkemiz büyük bir badire atlatmıştır. Sonunda millet kazanmıştır. Kılıçdaroğlu'na gösterdiği hassasiyet konusunda teşekkür ediyorum." Başbakan
"Bugün birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var, kardeşlik söylemini daha da geliştirmeye ihtiyacımız var" derken ne kadar samimi olduğunu, en büyük siyasal rakibi, Ana Muhalefet Partisi lideri ile baş başa oturup bir saat görüştükten sonra, ona teşekkürle açıklıyor. Bu davranışı ile hepimize örnek oluyor..
Ama gazetelere bir bakın.. "Birlik ve beraberlik isteyen, kardeşlik söylemini dile getiren" kaç yazı okudunuz bu günlerde?. Eski hesapları, eski öfkeleri, kinleri, nefretleri sürdüren kaç tane..
Yani, dostlarım..
15-16 Temmuz gecesi muhteşem bir iş başaran medyamızın görevi devam ediyor. En az o geceki kadar önemle devam ediyor..
Yaraları sarmak, hayatın normale dönmesini sağlamak için, bulanık suda balık avlamak isteyenleri bayram ettirecek, su bulandırma söylemlerinden, hele hele Cadı Avı'ndan uzak durup, o işi yargıya bırakmamız gerekiyor..
Kurt dumanlı havayı sever.. Aramızda hala kurtlar dolaşıyorsa, ki kuvvetle muhtemeldir, onları durduracak şey, havayı dumanlandırmak, suyu bulandırmak değil, fikirler ne kadar farklı olursa olsun, "Demokrasi" söz konusu olunca, nasıl bir anda el ele vereceğimizi, gerekirse, bağrımıza taş basıp nasıl kucaklaştığımızı, ele güne, özellikle de düşmanlarımıza göstermek olacaktır.
15-16 Temmuz gecesi yaptığımız gibi..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- En güzel manzara... İnsan!.. (23.11.2022)
- Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. (24.04.2022)
- Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. (23.04.2022)
- Domenec Torrent, hoca moca değil!.. (22.04.2022)
- Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. (21.04.2022)
- Bravo Yıldız!.. Bravo Mevlüt!.. Önce ‘İnsan’, önce ‘Çocuklar’ çünkü... (20.04.2022)
- Ne mutlu bana Erol, sana değil, bana! (19.04.2022)
- Muhteşem Çeşme Projesi ve istemezükçüler!.. (17.04.2022)
- Bir muhteşem okul... Bir muhteşem sergi... (16.04.2022)
- “Türkiye’nin ne güzel yolları var” turu!.. (15.04.2022)