Orhan Atik'e mektup!..
29 Nisan 1987'de Türkiye Avrupa Şampiyonası elemeleri için İzmir'de İngiltere önüne çıkacaktı. Türk Milli Takımı'nın genç Hocası Mustafa Denizli için de çok önemli bir gün olacaktı o..
Yakın arkadaşımdı Mustafa.. İş dışında, hemen her saat beraberdik. Futbolla ilgili görüşlerimi gazetemde okuyordu zaten. Ona asıl yardımım, desteğim, vizyonu üzerindeydi. Yarın dünya çapında hoca olabilecek yeteneğe sahip adamın, maçları bir gece evvel içinde oynayacağı kafanın da çok zengin, o maçı kenardan okuyacak gözlerin vizyonunun da çok geniş olması gerekiyordu.
Çeşmeli delikanlıyı İstanbul kültürünün içine soktum. Onunla tiyatrolara, operalara, balelere, resim sergilerine gitmeye başladık. Okuması için seçtiğim kitapları verdim.. Allahı var.. Hiçbirine itiraz etmedi. Her dediğim yere geldi, her verdiğim kitabı okudu..
Mustafa'nın futbol dehasına çamur atmak isteyenler "Onun akıl hocası Hıncal" diyorlardı. Oysa futbolun "F"sini konuşmuyorduk. Ben onun "Vizyon" arkadaşıydım sadece..
Hayatının dönüm noktası olabilecek İngiltere maçı geldiğinde iki şey yaptım.
Önce "Bak hocam.. 29 Nisan günü İzmir Atatürk Stadı'nda yan kulübede lacivert ceket, gri pantolonla İngiliz menecer olacak. Sen bu tarafta eşofmanla büzülürsen, daha çıkışta yenilirsin" dedim. Terzim (Ülkenin en iyi erkek makastarlarından biridir) Muzaffer Usta, ona gri pantolon üzerine çok şık bir blazer ceketi o maç için özel dikti. Yakasına elle işlenmiş bir ay yıldız koyarak. O elbise maçtan saatler önce İzmir'e bizzat Muzaffer Usta tarafından yetiştirildi. Giydirildi. Türkiye'de teknik direktörlerin eşofman değil, elbise ile kenarda durmaları o maçla başladı.
Mustafa'ya, takımla İzmir'e maça giderken, kampta boş zamanlarında okusun diye bir kitap da verdim..
İspanyol Çingenesi bir boğa güreşçisinin hayat hikayesiydi.. Genç adam, çocukluğundan beri Arena'ya matador olarak çıkabilmek için çırpınmış, nihayet o fırsatı eline geçirmişti. O sabah Corrida'ya yani güreşe gitmek üzere, gecekondudaki izbesinden çıkarken, korku içinde ağlayan kız kardeşine şöyle dedi..
"Ağlama Angelita!. Ya bu gece sana bir ev alacağım. Ya yasımı tutacaksın.."
Cümlenin son iki kelimesi kitabın adı olmuştu işte..
"Yasımı Tutacaksın.."
O gece Angelita'ya bir ev aldı, genç Çingene.. Adını da bütün dünya ezberledi.
"El Cordobes!.."
Mustafa sonra anlattı.. Maç konuşmasında takıma kitaptan söz edip "Bu gece bu sahada, ya bana bir ev alacak, ya yasımı tutacaksınız" demişti.
Türkiye muhteşem oynadı o gün.. Ordaydım. Gururla, keyifle izledim, Mustafa Denizli'nin doğuşunu.. Maç 0-0 bitti. O zamanların efsanesi, Robson, Hoddle, Waddle, Linekerli İngiltere'ye yenilmek değil, kafa tuttuk. Hele K. Savaş'ın 30 metreden attığı o şahane şutu İngiliz kalecisi muhteşem kurtarmasa, yenmiştik bile..
Kardeşim Orhan,
Yarın senin Yıldızının Parladığı An olacak bir kere daha.. Belki son defa..
Ya bir ev alacaksın, seni sevenlere.. Ya yasını tutacaklar!.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- En güzel manzara... İnsan!.. (23.11.2022)
- Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. (24.04.2022)
- Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. (23.04.2022)
- Domenec Torrent, hoca moca değil!.. (22.04.2022)
- Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. (21.04.2022)
- Bravo Yıldız!.. Bravo Mevlüt!.. Önce ‘İnsan’, önce ‘Çocuklar’ çünkü... (20.04.2022)
- Ne mutlu bana Erol, sana değil, bana! (19.04.2022)
- Muhteşem Çeşme Projesi ve istemezükçüler!.. (17.04.2022)
- Bir muhteşem okul... Bir muhteşem sergi... (16.04.2022)
- “Türkiye’nin ne güzel yolları var” turu!.. (15.04.2022)