Biraz dümdüz hayattan konuşalım...
Nasılsa, irademizin hâkim olduğu tek alan orası, öyle değil mi?
Nükleer savaş mı?
Radyoaktif serpinti bizi de yakıp geçecekse bile...
Son ana kadar bize uzak bir tehlike olarak düşünürüz, yalan mı?
Yeni bir pandemi ilanı mı?
Devletler "hazır ol"a geçtiğinde, insanlara direnecek pek az yer kalıyor, yalan mı?
***
Fakat bir dakika!
Gündelik hayatımızda çok mu irade sahibiyiz?
Ne gezer!
Tek tek savaştığımız ama hep birlikte yenildiğimiz bir meydan muharebesi gibi hayat...
Hastalıklara ve hayat pahalılığına bak anla!
Aşklar meşkler dahi böyle...
***
Tıp sektöründe çalışan arkadaşlarım
acillerdeki yığılmalar konusunda söz birliği
ediyorlar...
İshal, bazen ateş, sindirim sistemi bozuklukları ve bitkinlikle gelen bir salgın var gibi görünüyor.
Neden?
Hekimlerin kafası karışık...
Özel hastaneler işin kazancında tabii; onlarda
"Şu tahlilleri de yaptırmamız gerek, bir ultrasonografi iyi olur, hatta tomografi mi çeksek" diye gidiyor olay...
Devlet hastanelerinde acilde serum, bol antibiyotikli reçete ve git-gel düzeniyle idare ediliyor.
***
Sokaklar...
Trafik...
Kırk yıllık arkadaşlıklar...
Hepsinde kavga gürültü gırla...
Muğlak bir bakış, küçücük bir ters hareket, hele küfürlü bir laf atma tarafların çıldırmasına yetiyor.
Sosyal sınıfsal sahne yine yerli yerinde tabii.
Çevre mahallelerde silahlar çekiliyor; merkez mahallelerde "hayat karartma" tehditleri dile getiriliyor.
Son yıllarda gündelik hayatımıza yeniden enjekte edilen şiddetin kaynağı neresi?
Bu meseleyle yüzleşmeye var mıyız?
***
Bir de evlerimiz var...
Sığınak diye bilip öğrendiğimiz evlerimiz gitgide boğuyor bizi...
Gençler hele...
Evlere sığmıyorlar; evlerden taşıyorlar, evlerle uyuşamıyorlar...
Gel de bunu ebeveynlere anlat!
Geçen gün bir arkadaşım anlattı;
ergen kızının odasının çöplüğe dönüşmesini önlemek için temizlik günlerinde ter
döküyorlarmış...
Buna rağmen küçük kızın bir ay önce yediği burger ve patates kızartmasının ambalaj kâğıtları odanın bir yerlerinden çıkmaya devam ediyormuş...
***
Dümdüz hayat, diyorum ya...
Aslında fena hâlde engebeli...
Ve yorgunuz.
***
NOT DEFTERİ
Yalnız olmak utandırıcı bir hastalık hâline geldi. Neden herkes yalnızlıktan kaçıyor? Çünkü yalnızlık insanı düşünmeye mecbur ediyor (F. BEIGBEDER / 9.900)