"Asya'nın derinliklerinden Avrupa'ya gelen korkunç, yeni ve tuhaf bir salgın...
Mikroplara da akıl ve irade bahşedilmişti. Saldırdıkları insanlar deliye dönüyorlardı ama kendilerini çok akıllı ve her şeyden haberdar sanmaktan da vazgeçmiyorlardı. Kimse birbirini anlamıyordu."
***
Nereden bu satırlar?
Dostoyevski'nin 1866'da yazdığı Suç ve Ceza'dan...
Romanın kahramanı Raskolnikov'un rüyasından...
Ne anlatıyor peki?
1918-1919'daki İspanyol Gribi'nin kehaneti mi?
Yoksa bugünlere kadar uzanalım mı?
Raskolnikov, insanın gelecekteki dönüşümünü mü görüyordu rüyasında?
***
Bir kere şurada anlaşalım...
Gündem ne olursa olsun, dünya yansa, pazar yazılarımın konusunu değiştirmeye niyetim yok.
Beğenmeyeni başka köşeye alalım...
Ben büyük edebiyatçıların hayatından söz etmeyi sürdüreceğim...
Böylece
çağ dönümlerindeki İNSAN davranış ve düşüncelerine daha
yakından bakacağız.
***
Dostoyevski'yle tanışmamı bugün gibi berrak biçimde hatırlıyorum...
Henüz ilkokul son sınıftaydım ve her gece ışıklar söndürüldükten sonra salondaki kitaplıktan
Budala'nın 2. cildini kaptığım gibi odama koşuyor, sabahlara kadar okuyor, sonra kimse uyanmadan yerine koyuyordum.
İlk cildi annemle babamın yatak odasındaydı, ulaşamıyordum ama sıkıntı yoktu;
Prens Mişkin'i tanımıştım ve bu bana yetmişti...
Artık Tommiks, Teksas'la işim olmazdı.
***
Dostoyevski'nin çocukluğu nasıldı peki?
Onu çok sonra öğrendim...
Zweig mesela biraz abartarak şöyle yazar:
"Dostoyevski hiç çocukluğundan söz etmemiştir; bu tavrı başkasında acıma duygusu uyandırmaktan ürken bir gururdan gelmektedir."
Babası hekimdir.
Yoksullar için açılmış bir hastanede çalışmaktadır ve aile aynı binada yaşamaktadır.
Küçük Dosto yazları hastane bahçesindeki hastalar ve yakınlarıyla konuşmayı sever ama babası bunu fark edince bu sohbetleri yasaklar.
Belki bu yüzden...
"Onun romanlarında Tolstoy ve Turgenyev'de gördüğümüz tabiat manzaralarına rastlayamayız" der
biyografisini yazan Edward Hallet Carr.
***
Bak şimdi!
Yerim yine yetmedi...
O halde
Raskolnikov'un rüyasına son kez göz atalım...
"İnsanlar anlamsız bir inatla birbirlerini öldürdüler. Yangınlar ve kıtlık vardı. Salgın yayıldı. Her şey yıkıma dönüştü. Dünyayı baştan inşa edecek insanlar vardı ama onları kimse işitmedi, fark etmedi."