HAŞMET BABAOĞLU

Kişisel bir sözlük: Çay..

Çay muhabbet sever, kahve yalnızlık...
Yıllar, yıllar önceydi; Yeni Yüzyıl gazetesinde böyle yazdığımda...
Sonra Facebook'un ortalığa hakim olduğu dönemde bu söz aldı yürüdü; benden çıktı, başkalarının sanıldığı bile oldu.
Şimdilerde yazılarımı yazdığım kafeye giderken önünden geçtiğim çay ocağının camekanında bu sözü görüyorum.

***

Eski zaman...
Şunu da demişim: Çay söze katıktır, kahve kalbe ikramdır.
Hâlâ büyük ölçüde böyle düşünüyor, böyle yaşıyorum.

***

2012'de...
Not defterime şu notu düşmüşüm: "Garson soruyor: "Çay mı abi?" Hep çay istememe alışmış. "Yok", diyorum çantamdan bilgisayarımı çıkartırken; "bugün yalnız olacağım, önce bir sade kahve getir!"
Tabii içtiğim kahve değişti...
Artık yeni kuşak kahvecilerin türlü çeşitli kahvelerini tercih ediyorum.
Türk kahvesini ise sadece yemek üzerine tercih ediyorum.

***

Çay yazacağım ama siz muhtemelen internet üzerinden okurken yazının üzerine bir kahve makinası reklamının bindirildiğini göreceksiniz.
Kahve sevgisi süratle artıyor.
Daha doğrusu, kahve endüstrisi ne yapıp edip genç kuşaklara kahveyi sevdiriyor; çay da tıpkı dostluklar ve içten sohbetler gibi kuytuya çekiliyor...

***

80'li yıllardı sanırım.
Londra'da Charing Cross tarafındaki kitapçılar arasında bir küçük çay butiğiyle karşılaşmış ve daha vitrinine bakarken büyülenmiştim.
Butikten içeri girdikten sonra üzerinde "Lapsang Souchong" yazan egzotik bir kutuya vurulmuştum. Tattırdılar. Kuzey Hindistan çay yapraklarının ağaçlara serilip tütsülenmesiyle elde edilen tat çok ilginçti. Bu çaya bağlılığım o gün başladı, hâlâ sürüyor.
Bu tür dükkanların benzerlerinin bizde açılması için 20 yıl kadar geçmesi gerekti. Çünkü biz çayın incelikli tatlarından çok "içmesi"ni seviyorduk; hatta ince belli bardağı avuçlarımızın arasında hayata sarılır gibi sımsıkı tutmayı her şeyden çok önemsiyorduk.

***

Hep merak edilmiştir...
Şu Marco Polo var ya...
13. Yüzyıldaki Çin seyahatinden dönüşünde neden Avrupalılara çaydan bahsetmedi?
Önce Avrupa, sonra bütün dünyanın çayı tanıyıp sevmesi için dört yüz yıl geçmesi gerekti.

***

Paşa çayı...
Çocukken hep onu içerdik; iyice seyreltilmiş, açık çay.
Kaynaklar 19. Yüzyıl Rusya'sını gösteriyor. Çok açık içilen çaya "offizerski" derlermiş; "subay çayı."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.