Öğleden sonralar...
Ah! Işığın aramıza süzülüş biçimi...
Gospodinov'un o eşsiz romanı "
Zaman Sığınağı"nın kahramanı bir yerde şöyle mırıldanır: "
Yıllar geçtikçe geçmişin iki yerde gizlendiğini anladım: Öğle sonraları ve kokular. Kapanlarımı oralara kuruyorum."
Bir de
kelimeler var tabii...
İlk bakışta pek alakasız gibi görünen; bir sohbet içinde öylesine geçiveren bir kelime hatıraları birdenbire bugüne taşıyıveriyor.
***
Mahallenin kafesinde, daracık bir sokağa bakan masada oturmuş sohbet ediyoruz. Az ötesi balıkçı ve banka; biraz daha ötesi Boğaz'a çıkıyor.
Vakit öğleyi çoktan geçti...
Kelimeler uçuşmaya başlıyor.
"
Bunu daha önce de anlatmışımdır, böyle her biri diğerinden renkli ne çok hatıram varmış yahu!" diyorum.
Gülümsüyor: "
Henüz hiç tekrara düşmediniz."
Bu iyi bak!
Peki ya renksiz olanlar?
Griler, karalar, karanlıkta kalan hatıralar...
Son zamanlarda hafızam harıl harıl çalışıp siliyor onları; sanki
hayallerim tükendikçe güzel hatıralarım çoğalıyor.
***
Hep yazdım, çizdim, anlattım.
Unutmalar problemlidir ama unutkanlık bazen iyidir.
Bakın şu doğru: Sersemleştirilmeye ve ikide bir "hiza"ya sokulmaya karşı direnişin kalesi hafızadır.
Ama Nietzsche'nin "
hafıza, irin toplamış bir yaradır" lafı da boşuna söylenmemiştir.
Geçmiş yaralarını obsesif bir ısrarla kaşıyıp duranlar hayat yükünü ağırlaştırırlar.
İşte bu yüzden "
müşfik unutkanlıklar" da bir tür bağışlama, hatta şifalı bir el
vardır.
Amatörüyle, profesyoneliyle sürekli ruhsal travma arkeolojisi yapılan bir ortamında bunları söylüyor olmam, tuhaf gelebilir ama öyle!
***
Eski bir eşyayı elden geçirip yeniden kullanışlı hale getirebilirsiniz.
Ama hayat öyle değildir.
Geçen, geçmiş gitmiştir.
Hatırlamak mı?
Yepyeni bir "iş"tir.
Olduğu gibi hatırlamak imkânsızdır. Her hatıra bugün, şimdi, biz buracıkta kendimize veya bir başkasına "
anlatırken" oluşur.
Hatırlamak, yaşamaktır.
***
Biliyorum, biliyorum...
Siz en baştaki sözlere takılıp kaldınız.
Öğleden sonranın ışığına...
Gospodinov onu da şöyle açıklıyor: "Öğle sonrası ışığı yorgun, yaşlı ve yavaştır. Dünyanın ve insanın hayatı birkaç öğle sonrasıyla anlatılabilir."