Kılıçdaroğlu bunun için var işte!
Tartışılarak oyalamak için...
O arada Akşener, Babacan, Karamollaoğlu, Davutoğlu kuytularına çekiliverdiler.
Yeşil Sol Parti bambaşka havalara girdi.
Masada inat edip üç vekil çıkarmayı başaran Demokrat Parti'yi hatırlayan yok.
Sanki hepsi kazandı, bir tek Kılıçdaroğlu kaybetti.
İyi numara değil mi?
***
Kılıçdaroğlu tartışılırken ne oluyor?
Sosyolojik boyutu asla uzayıp kısalmayan, öyle de devam edecek olan CHP'nin Türkiye'nin "hayati" önemde bir partisi olduğu sanılıyor...
Yorumcular bu partinin tabanının "terliğe" oy verecek zihin dünyalarını unutup Kılıçdaroğlu gitmeli mi,
gitmemeli mi tartışmasıyla vakit harcıyor.
Bir de yeniden alevlenen medya haberleri ve bir yorum stili var; "
CHP'nin Atatürkçüleri nerede?" diye soruyorlar, tek tük kalmış eski Baykalcıları konuşturuyorlar.
Komik!
Terlik dedi taban yahu...
Terlik...
Terlik dedikleri şunlardan olsa ne olur, bunlardan olsa ne olur?
Hem bize ne?
***
Peki nereye bakmalıyız?
Yüzde 47.8'e...
CHP yüzde 22-25'ten ibaret mi?
Kılıçdaroğlu niye var?
Yerine İmamoğlu gelse ne yapacak?
Yüzde 22-25 arasında yerinde sayıp artık pek bir anlamı kalmayan "yaşam tarzı siyaseti"ni sürdürmek için mi?
Batı ülkelerinin büyükelçilerinin yerli siyasi acentesi olarak bununla yetinebilir mi?
***
Bütün mesele muhafazakar sosyolojiden muhalefete "kan nakli"ndedir...
Bunu anlamayan hiçbir şeyi anlamaz...
Kılıçdaroğlu CHP'si de tıpkı Baykal CHP'si gibi iktidar olmak için yapılanmış bir teşkilat ve fikir dünyası değildir.
Ancak Kılıçdaroğlu CHP'si "muhafazakarlarla ve milliyetçilerle ittifak siyaseti" projesiyle farklılaştı.
Dışarıdaki fikir babaları Kılıçdaroğlu'nu bu konuda çalıştırıp başa getirdi; o da yıllar boyunca bütün eleştirileri göğüsleyip öğrendiğinden şaşmadan yoluna devam etti.
Vesayetçiler işe karışmıyorsa...
Bu ülkede iktidarın gövdesini daima muhafazakar, milliyetçi ve mütedeyyin sosyoloji belirler, bunu unutmayın!
Demek ki, bugün olmasa, yarın asıl bakmamız ve konuşmamız gereken kesim açıktır.
***
NOT DEFTERİ
Yaşama sevinci dediğimiz duygu ne garip...
Çıkıp gittikten sonra insanın içinde, utanca benzeyen buruk bir şey bırakıyor, bütün yalınkat sevinçler gibi... ( KEMAL TAHİR / Esir Şehrin Mahpusu )