Sabahın erken saatleri...
Ekranım açık...
İçeriden, dışarıdan
"son dakika" haberleri önüme düşüyor.
Global ekonomi ön planda.
"Almanya ekonomisi resesyonda" diyor ajanslar.
Üst üste iki çeyrek daralan Almanya'nın artık resesyona girdiğinden kimsenin şüphesi kalmamış.
Resesyon neyin nesi mi?
Durgunluk; yani gerileme öncesindeki bıçak sırtı eşik.
Almanya bizim en büyük ticaret ortaklarımızdan biri ve
aslında Avrupa Birliği'nin ta kendisi...
***
Lakin esas çığ ABD'de birikiyor.
Herkes merakta; koskoca ekonomi temerrüde düşecek mi, yoksa son anda paçayı kurtaracak mı?
Fakat bu gerçekleşse de gerçekleşmese de, gidişat net!
Global ekonomide 2022 sonlarında filizlenen iyimserlik havası çoktan çekilip gitti.
Durgunluk hegemon ülkeler için kaçınılmaz görünüyor; ardından bir çöküş gelmezse sevinilecek!
Ancak tarih bilgimiz bize diyor ki, hegemonların ekonomisi hastalandığında,
açık savaş ortamı deva gibi görülmeye başlanır.
Peki ne olacak?
Bunu yaz ve sonbahar boyunca hem yaşayacak hem de çok konuşacağız.
***
Konuyu buradan açmamın sebebini anlamışsınızdır...
Seçim içimize kapanmamıza yol açtı.
Ümit, Sinan, Ahmet, Ali...
Sürekli bunları konuşuyor olmamız, yaklaşan çığı gözümüzden kaçırıyor.
Soruyorum...
Dünyanın ekonomik, sosyal ve en fenası militer (askeri) sorunları bir çığ olmuş üzerimize doğru hızla yaklaşırken ülkenin başında kim olmalı?
Türkiye'yi cesaretle sırtlayacak bir lider mi, kendi ortaklarının bile güvenmediğini defalarca açık açık ifade ettiği "kurgu" bir siyasi figür mü?
Üzerimize doğru gelen çığa karşı direnecek bir Türkiye mi istiyoruz, yoksa sosyal ve siyasal yapısı tel tel dağılmış ve çığın altında kalması kaçınılmaz hale gelmiş bir Türkiye mi?
Mesele bu kadar yalın...
Cevaplar da...
Eşimizle dostumuzla, iş arkadaşımızla, komşumuzla 28 Mayıs'ı konuşuyoruz ya...
İşin bu yanını unutmamalıyız.
***
NOT DEFTERİ
Zamanın dışında hiçbir şey yok; bir şey var içimizde zamanın dışına tırmanmak isteyen... Zamana sığamayan bir şey var insanda, o da ruh! (NECİP FAZIL KISAKÜREK / Dünya Bir İnkılap Bekliyor)