Tuhaf fakat sıradan!
Eskimiş ağır mobilyalarla, biblolarla, çeşitli hizmetlerin plaketleriyle dolu ev ister istemez çocukluğun tutsaklığını haykırıyor.
Mobilyalar bile değişmez bu evde. İkide bir çeşitli tayinlerle memleketin bir doğusundaki bir batısındaki lojmanlara taşınıp duran ev, artık nihai emeklilikle birlikte yerinden kıpırdamamaya karar vermiş, kendini sabitlemiş..."
***
Bu satırları okuduğumda kendi gençlik yıllarıma gittim.Moda, Göztepe, Caddebostan...
Ne çok böyle ev gördüm.
Yukarıdaki alıntıyı yaptığım Ömer F. Oyal'ın "Ferahlık Anına Övgü" romanının kahramanı Tamer ve yaşadıkları da bana çok tanıdık.
Fakat toplumumuzun büyük bir kesimi bu "dünya"yı sadece siyaset merceğinden tanıyor; o zaman da anlamakta zorlanıyor, her şey tuhaf geliyor.
***
Tamer işsiz ve kendini hem mesleğinde hem de hayatında pek başarısız bulan bir genç ressam...Artık yiyecek, içecek parası bile bulamadığı bir sırada eski bir arkadaşının iş teklifini kabul ediyor.
Bir vakfa bağlı eski tekke (dergâh) binasının tezyinatını yapmak.
Ve işi aldıktan sonra emekli subay babasının evini ziyarete gittiğinde şunlar yaşanıyor...
"- İyiyim. Yeni bir işe başlıyoruz.
- Bahçe duvarı falan mı yine?
Durağan evdeki tel tel gerginliğin üzerine benzin dökmekte olduğunun farkında Tamer.
- Hayır, cami!
Halis Bey dikleşti, oğlunun alay ettiğini sandı herhalde."
***
Tamer, sonra gerçeği söylüyor.Ama bir tekke binasının restorasyonunu yapacağını söylediğinde Halis Bey, oğlunun gidişatıyla memleketin gidişatını birleştiriyor.
Romancının şu ironik anlatımına dikkat! "Mürteciliğin ta kendi oğlunun kıta sahanlığına, dolayısıyla karasularına kadar ulaşması ihtimali evladının derbeder yaşamıyla karşılaştırılamayacak kadar büyük bir tehdit içermekte. Bizzat kendi çocuk eğitiminin reddi. Hayatının reddi.
- Seni tekke boya diye mi İtalya'ya gönderdik!"
***
Yerim dar ama anladınız siz derdimi...Öyledir...
Bazen cilt cilt sosyal tarih ve yorum kitaplarının anlatamadıklarını romanlar şıp diye resmediverirler.
Ömer F. Oyal'ın romanlarını bu bakımdan çok değerli buluyorum.
Meraklısına bizdeki solun ruh ve eylem labirentlerini açtığı "Önceki Çağın Akşamüstü" ve Türkçü akademya ile hakikatin ilginç birleşimi olan "Gecelerin En Güzeli"ni de tavsiye ederim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Durum ciddi (28.11.2024)
- Öğretmenler Günü (26.11.2024)
- Taktik hep aynı (25.11.2024)
- ‘Kıyamet kopmak üzere...’ (24.11.2024)
- Haftanın notları: Korka korka nereye? (23.11.2024)
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)