Odaklanmak iyidir. Fakat bazen görüş alanımızı fena halde daralttığını da bilmek gerekir. Hele birileri bize sürekli
"Şuraya odaklan!" deyip duruyorsa, düşünmeli! Çünkü bu çağrı "
Oraya değil, buraya bak" anlamına geliyor olabilir... Lafı nereye getireceğim; "
iklim değişikliği" patırtısını biliyoruz, güzel, anlaşılır bir durum. Neredeyse bütün sohbetlerimizde yeri var. İyi de, "
bir silah olarak iklim değiştirme"den haberimiz var mı? Yok! Sanki özellikle gözden kaçırtılıyor... Oysa bu teknoloji üzerinde çok uzun zamandır çalışılıyor. Buna "iyonosferin kontrolü yoluyla yeryüzünde ekolojik sistemleri bozma ve değiştirme teknolojisi" de diyebiliriz. Üzerine çok komplo teorisi üretilen HAARP de aslında bu programın bir parçası. Artık bilen biliyor; hegemon devletler hava durumlarıyla oynayabiliyor.
Elbette Greta Thunberg bunlardan hiç söz etmeyecek!
***
Prof. Michel Chossudovsky'nin "iklim değiştirme" teknolojisinin gelişimi üzerine Global Research'te çıkan yazıları ilginç. 15 Ocak'ta çıkan makalesinin başlığı "
ABD ordusu hava durumunun sahibi mi?"
***
Eşyayı çoğaltarak hayatını zenginleştireceğini sananlar belli ki, insanın
içinin yoksul, kudretinin pek zayıf
olduğuna dair kendilerine bile itiraf edemedikleri
gizli bir inanca sahipler.
***
"Güzel anılar ve dostluklar biriktiriyorum" türünden yeni moda laflara
fazla takılmasak, ne iyi olacak. Tamam,
ilk bakışta kalbe de, kulağa da pek hoş
geliyor ama bu lafları ederken, yücelttiğimiz
fiilin "
biriktirmek" olduğunu görmemiz
gerekir. Nedir bu koleksiyoncu
bilinci, bu istifleme arzusu?
Yaşa işte, biriktirmeyi unut! Zaten insan ne gelip
gidecek seli kestirebiliyor, ne de kalacak
kumu. Onun hükümdarı zaman...
***
Diyelim ki,
konumuz iyi ve özenli yemek ve hakiki lezzet... Nimetin
hakkını verelim tabii. Ama medya/sosyal
medya önümüze sürekli "karbon ekmekli
füme kaburgalı hamburger", "tavşan
etli poutine", "tahin soslu san sebastian
kek" ve benzerlerini getirip tartıştırıyor,
yemek denilince akla bunlar gelsin isteniyor
sanki. İşin fenası, bunları okuyup
fotoğraflarına bakarken bir tür bağımlılık
geliştiriyoruz.
Bir uyuşma/uyuşturma hali... O arada dışarıda
simitler bozuluyor, pilavlar lapalaşıyor, her yemek sadece salça ve soğan tadıyor, farkında mıyız, değiliz.