Bu deprem bize kusurlarımızı açıkça gösterdi. Şehirleri kurduğumuz arazilerden mühendislik ve denetim hatalarına kadar tonlarca mesele gün ışığına çıkıverdi. Ama bu deprem bize aynı zamanda ne tür bir toplum olduğumuzu da gösterdi.
Ben, Türkiye'de muazzam birtoplumsal sermayeye sahipolduğumuzu gördüm, gözlerimle.İnsanların bir felaket karşısındanasıl bir bütün olabileceğini, nasıl birdayanışma örneği sergileyebileceğini,hayırda yarışmanın ne anlama geldiğiniiliklerimizden kemiklerimize kadarhissettik. İnsanlar kilometrelerce TIRkonvoyları kurarak deprem bölgelerinekendileri veya yardımlarıyla yetişmekiçin koşturdu. İstanbul'da TIR'ayükleme yapanlar, enkaz altındakileriçıkarmaya çalışanlar, erzak dağıtanlar,anayollarda trafiği düzene sokmayaçalışan gönüllü gençler ve dahaniceleri...
Ne çok insani yardım derneğimiz varmış. Ve bunlar ne kadar becerikli, cesur ve azimliymiş. Size sadece Tuncay'ı anlatayım. Deprem bölgesine koşan ve kimsenin adını bile duymadığı tonlarca dernekten birinin başkanı. Bursa'nın Keles ilçesine bağlı dağ köylerinden birinde yaşıyor. Orman çiftçisi. Üstüne basa basa söylüyor. "Osmanlı Yörükleriyiz" diyor.
Köyde kurmuşlar derneklerini. 7 arkadaş. Tuncay, İrfan, Ramazan ve diğerleri. Hiçbir kurumdan destek almamışlar. Ceplerinden ödeyerek başlamışlar. İdlib'e de gitmişler, Elâzığ depremine de koşmuşlar. Hatta İdlib'de aşevi ve okul kurmuşlar. Şimdi sayıları da artmış, destekçileri de. Reklam derdinde değil hiçbiri. "Varsa sevabı bize o yeter" dediler.
Tuncay, Bursa'nın Keles ilçesinden deprem sabahı 07.30'da kontağa basmış. Beş aylık hamile karısıyla helalleşmiş. Dilinden düşürmediği çocuklarını öpmüş. Kamyonetine tüp, kazan, erzak, mazot koyarak yola çıkmış. Kar ve tipi altında defalarca kaza tehlikesi atlatarak, birkaç kez arabayı kaydırıp yoldan çıkarak, yolda devrilen TIR'lara üzülerek, yol açma makinelerinin yolları açmasına rağmen tipinin iki dakikada yolu tekrar kapatmasına hayret ederek, 28 saatlik birmücadelenin ardından Malatya'ya girmiş ve sıcak yemek dağıtmaya başlamış. "Gelemedik abi. Daha erkenulaşamadık. Tipi yol vermedi"diye hayıflanıp duruyordu. Bir yandanda gelinebilecek en erken saattegelenlerden olduğu için gurur duyuyordu.Malatya'da sistemi kuruparkadaşlarına devretmiş. HemenKahramanmaraş'a geçmiş. Maraş'taher gün binlerce kişiye yemek taşıyordurmak bilmeden. Kamyonetininardına sardığı yemek ve malzemelerleköy köy geziyor. Köylerin ihtiyaçlarınısoruyor. Akşam tekrar gelmek içinsöz veriyor. Ve o ihtiyaçları da bulupbuluşturup tekrar yola çıkıyor.
Sosyal medyada olup biteni takip edecek vakti yok. Twitter hesabı zaten yok. Facebook'una önceki yardım kampanyalarından fotoğraflar yüklemiş. O kadar. Yalan haberlerealdırış etmiyor. Baraj mı yıkılmış?Kokutamazsınız. Yağmamı varmış? Umurunda değil. Kışkırtmaların tabii ki farkında. Ama umursamıyor işte. "Biz işimizebakalım" diyor. Tek derdi var. Daha fazla yardım götürmek.
Siyasi kavgaların, ekonomik sıkıntıların, küresel çekişmelerin içinde Tuncay'dan, İrfan'dan Ramazan'dan öğrenecek derslerimiz varmış. Adı da "insanlık dersi"ymiş. Aldık kabul ettik. Elhamdülillah.
Farkında mısınız bilmem de darbesinden depremine kadar her ne olursa olsun ülke bu tür kahramanların sırtında duruyor. Sessiz ve mütevazıkahramanlar. Sayıları da çok fazla.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.