Akademide bazı tipler vardır. Yeni olduğunu düşündüğü her kavrama her alana koşa koşa giderler. Aslında bir zayıflık ve fırsatçılık göstergesidir. Üzerine tonlarca ciddi düşünce ve eser üretilmiş ve belli bir olgunlaşma sürecinden geçmiş alanlara girip orada akademik bir yüzleşme denemektense kimsenin daha önce çalışmadığı bir alanda yapacakları her işin yeni ve orijinal olacağını düşünürler.
Bir de etraflarına tavsiye ederler. Doktora öğrencilerini falan zehirlemekten de çekinmezler. "Çok çalışılmış konuları boş verin kimsenin çalışmadığı konuları çalışın" derler. Bu adamların gerçekten samimi bir üretme çabası yoktur. Sadece fırsat alanı olarak gördükleri konularda atıf alabilecek işler yapmaya çalışırlar. Pek uzun olmayan akademik hayatımda bunlardan tonlarcasına rastladım. Mesela adamın siber dünyayla tek ilişkisi internette gazete okumak ve facebook'a girmekle sınırlıdır ama siber güvenlik çalışmaya kalkar. Yenidir ya bu alan ne söylese yeridir. Bir ara yumuşak güç ve kamu diplomasisi buna benzer bir alandı. Her önüne gelenin alelacele daldığı fakat eli yüzü düzgün tek bir şey üretmediği bir başlık hakine dönüştü. Tabi bu konuları ciddiyetle ve hakkını vererek çalışanlar da var. Ancak genel çoğunluk maalesef önüne arkasına bakmadan sırf moda olduğu için bu konulara balıklama dalıyor.
Son zamanlarda iki kavram daha dikkatimi çekiyor. Biri radikalleşme diğeri de devlet dışı silahlı aktörler. Radikalleşme özellikle son on yıl içinde bazı terör örgütlerini daha da önemlisi o terör örgütlerinin dayandığı toplumsal grupları tarif, isimlendirme ve hatta yaftalama adına piyasaya sürülen bir kavramdı. Hani bilgi iktidar ilişkisi çerçevesinde çalışılan grupların anormal ilan edilmesini sağlayacak cinsten. Böylece bir terör örgütü ve onun savunduğunu iddia ettiği düşünceler genel norm ve prensiplerin dışına itilir ve onlara karşı her türlü muamele normal hatta kaçınılmaz hale gelir. Bir dönem Batılı ülkelerin özellikle İslami olduğu iddiasındaki grupları şeytanlaştırmak üzere ürettiği bu kavram maalesef bu yanına hiç bakılmadan kullanılır hale geldi.
Böylesi siyasi gündemi olan bir diğer kavram da "devlet dışı silahlı aktörler" kavramı. Ancak bu radikalleşme literatürünün tam tersi istikamette iş gördü. Bazı terör örgütlerini normalleştirmenin aracı haline geldi. Dikkat edin terör örgütü değil, milis değil, gerilla bile değil. Silahlı aktör ama devlet değil. Ne demek şimdi bu? Neden böylesi bir kavram icat edilir? Basitçe söyleyelim. Bazı örgütleri terör listesinden çıkartıp meşrulaştırmak için. Mesela PYD aslında terörist değil devlet dışı silahlı aktör demek için. Bu kavram özellikle Suriye iç savaşı sırasında kullanıma sokuldu. Ve arkasında böylesine bir gündem olduğu çok belli. Bu kapağı açtığınız andan itibaren yazı çizi dünyasına hâkim olan güçler sizin terör örgütü dediğiniz bir grubu devlet dışı silahlı aktör haline getiriverir. Ben şahsım adına bu tür gündemlerden hep kaçmaya çalıştım. Özellikle tez yazacak genç akademisyen adaylarına da tavsiye ederim. Bu tür yüklü kavramlara ihtiyatla yaklaşmakta fayda vardır. Zaten şu sıralar hep beraber gördük. Bunlar aktör falan değil vekildir. Paralı teröristtir. Lütfen yeni isimler önermekten vaz geçin.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.