Fenerbahçe'nin sezon iradesi ilk dakikadan itibaren devreye girdi. Saha, seyirci veya rakip takımın kim olduğuna bakmadan kendi oyunlarını kabul ettirdiler.Dolmabahçe'de öyle bir ilk yarıgeçti ki, Beşiktaş değil kaleye gelmek,sürekli ofsayt tuzağına düşenacemilerden oluşuyordu.
İşin ofansif tarafında ise olabildiğince taç çizgilerine taşımak istediler topu. Bekler pas merkezi olmaya çalışıyor, orta sahalar ise boş alan bulmaya. Bu noktadada Beşiktaş'ın direnci devreyegirdi. Özellikle Josef'in dikkati ve tecrübesi, Crespo ile İrfan Can'ı sürekli rahatsız eden enerjisiydi. Bir şeyler yapmaya çalışan ile hiçbir şey yaptırmamaya çalışan arasında geçen bir mücadele oldu. İki takım da yapılacak"tek hatanın"peşindeydi.Birisi yanlışpozisyon alacaktı veya yanlış pasverecekti.
İkinci yarı ise tehdit etmek yerine, bekleme süreciydi. Tempo düştü, kararlılık azaldı. Baktılar ki, bir türlü kilit çözülemiyor, uzun paslarla oynamaya başladılar. Sonuç; kör dövüşü oldu.
Jesus, üç tempolu oyuncu ile hamle yaptı oyuna. Rakip kaleye hızla gitmek isterken, rakibe de tedirginlik vermeyi amaçladı belki de. Yine de oyun elinden kaçtı. İsmael de enerjinin peşindeydi yaptığı değişikliklerle. Maç bittiğinde kaçan gol veya"nasıl atamadı" diyeceğimiz pozisyonyoktu. Weghorst'un direktendönen kafa dokunuşunda gol olsa,ofsayta takılacaktı. Aleks Taşçıoğlu,Valencia'nın karşı karşıya kaldığıpozisyonda ofsayt kararını çokerken verdi. Devam ettirip beklemeliydi,çünkü hizadan çıktı.
Volkan Bayarslan algoritmanın hakemiydi ve doğru tercih olarak gördük. O kadar kötü niyetli oyuncuya, baskıya rağmen kırılmadan maç yönetti. Sonuç; Fenerbahçe zirvehedefinde iki puan kaybetti.Beşiktaş zirvede kalma umudunukorudu. O kadar...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.