Fenerbahçe'nin ön ikilisi (King- Valencia) makine gibi çalıştılar. Gol attılar, attırdılar, pozisyon hazırladılar, top kaptılar, baskı yaptılar. "Santrfor" nakaratı ile bir haftadır "mahvolduk" sazı çalanlara nazire yaparcasına üretiyorlardı. Kalitesi yüksek oyuncu elbette önemli. Ancak "Ümraniye dersi" ile birlikte daha net bir gerçek vardı gözler önünde; "Süper Lig'de rakibiküçümseyemezsiniz, orta sahayıve merkezi iyi tutacaksınız…."
Sonrasında santrfordu, açık oyuncularıydı; detaylar başlar. Jesus'un geçen haftadan iki farklı seçimi vardı; Ferdi'yi sola çekip Osayi'yi sağda oynattı. Rossi'nin yerine Zajc'ı merkezde oynattı. Birden bire rüzgâr yelkenleri dolduruverdi. Çünkü makinenin "mili" döner hale geldi. Altıncı dakikaydı, Kasımpaşa önde basmaktan vazgeçip, stoperleri rahat bıraktı. Ardından "hareketlenenoyuncuyapas" formülü devreye girdi. Valencia ve King'in bindirmelerinde çaresiz kaldı Kasımpaşa defansı. Bir de kırmızı çıktı bu furyadan. Ferdi ve Osayi sahayı olabildiğince büyüttü. Emre Mor kendi yeteneklerine alan ve fırsat buldu. Lincoln, Zajc'ın yakınında, oyun organizasyonunun hep pas seçeneğiydi.
Bunlara duran top organizasyonlarını eklemek gerekir. Her kornerin ayrı bir senaryosu da vardı. Nefes aldırmadılarmaç boyunca… Seyredenin ve oynayanın keyif aldığı bir Fenerbahçe izledik. Kasımpaşa 10 kişi kalmasının ardından, sürekli pas trafiğinde her tarafa koşmak zorunda kaldı. Topu aldıklarındaileriye taşıyacak enerjiyive morali de bulamadılar. Arda Güler'in kendi golünü pişirip – yemesi, sonrasında yedekler dahil tüm takımın ona sarılması da, futbolcu grubunun birbirleriyle nasıl kaynaştığının resmi. Yani; gemi yola çıktı…
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.