Haftanın son maçı olmaktan çıkıp, finali haline gelmişti karşılaşma. Futbol kağıt üstünden sıyrılıp kendi kelimelerini de daha maçın başından itibaren yazmaya başladı. Güray'ın jeneriklik vuruşu sonrasında, kalesinde pozisyon bile görmeden yenik duruma düştü Fenerbahçe.
Bu hesapları değiştirmedi ama ilerleyen dakikaların panik halini sarı-lacivertli tarafa taşıdı. Gekas'ın bile ön libero oynadığı anlarda, üst üste ataklar geldi. Fenerbahçe takım halinde Akhisar ceza alanına yerleşti. Birbiri ardına pozisyonlarda, "nasıl olur?" denilen kaçan golleri yazmaya başladık notlara. Bu kalabalığın içine yüksek toplarla gitme isteği, maçın taktik aklının geriye sayımıydı. Üstelik bu yüksek toplara değecek, "kafacı" bir forvetiniz de yoksa. Bunu ilk yarıda görüp, bekleyebilirsiniz ama ikinci yarıya da aynı taktik ve takımla başlamak kadercilik. Gaziantep'de Diego-Selçuk hamlesiyle, oyunun şeklini değiştiren İsmail Kartal, bu kez "bakalım ne olacak?" modelindeydi. Statükoya takılmak, iki hafta öncesinden dersler çıkaramamak, İsmail Hoca'nın kendine yapacağı eleştiri olmalı. Liderlik baskısı, 60'dan sonra Fenerbahçe'nin takım halinde düzenini bozdu. Ezberlenmiş setler yerine, içgüdüleri ile golün peşine düştüler. Emre Belözoğlu'nun çıkmasıyla birlikte oyun aklı da sahadan ayrıldı. Bundan sonrasında bireysellik başladı.
Rakipten gelen topu ofsayt olarak değerlendiren yardımcısına uyan, ya da Sow'un kaleciyle karşı karşıya kalacağı pozisyonu faul attırmak için durduran Özgür Yankaya, Custodio'ya da ikinci sarıyı gösteremedi. Bu kadar çok koşup, bu kadar yanlış yorum yapan bir hakem ender bulunur. Planını tutturup, son bölüme ofansif hamleler ile giren Roberto Carlos istediğini aldı. Oyun zekası ve risk zamanlaması böyle bir şey işte.
En yüksek not 8
Oğuz
En düşük not 5
Emenike
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.